Haydi finale, uğurla…

Haydi finale, uğurla"

 

 

Mustafa Karaalioğlu, Hırvatistan maçının sonunda telefonuma "Yok böyle bir şey"" mesajını geçtiğinde, "Benim uğurum ünlüdür oğlum"" diye cevap vermiş, ondan da "Aman sen orada kal abi"" yanıtını almıştım.

Bu uğur hikâyesi oldukça eskidir"

Beni yeni tanıyanlar hep aynı tuzağa düşerler.

Örneğin gazetemizin genel koordinatörü ve spor yazarı koyu Beşiktaşlı Nurullah Öztürk beni iki kez Beşiktaş-Fener maçına locaya davet etmiş, "Fener'in gittiğim tüm deplasman derbilerini kazanırım, uğurlu gelirim" uyarılarıma aldırış etmemiş, takımı iki maçı da 1-0 kaybedince, "Anladık abi"" demişti, "Bir daha davet filan yok""

Fehmi Koru'yla da aramızdaki en ciddi meselelerden birisidir bu "uğur" tartışması"

Birinci Daum döneminde Fenerbahçe'nin kendi sahasında berabere kaldığı bir maçta başlayan "uğursuzluk kimde" tartışması, zaman içinde "kim daha uğurlu" şekline bürünmüş ve köşe yazılarına yansıyarak yıllardır devam etmeyi sürdürmüştür.

Nitekim İsviçre maçını 2-1 alıp gelen ve havalı bir şekilde odama girip çıkan Fehmi, Çek maçı öncesinde tüm gazeteyi ayağa kaldırmış, benim uğurlu olup olmadığımın bu maçta test edileceğini söylemişti.

İtiraf etmeliyim ki o şahane maçın sonunda Türkiye'nin son 15 dakikada bulduğu üç golün sarhoşluğu kadar, uğurlu olmanın, bunu ispat etmenin keyfini, belki de Fehmi'nin kurduğu darağacından son anda yırtmanın mutluluğunu yaşamıştım.

Sonra bana bu işi çok zorlamamamı söylediler, ama, delilik işte, ben kalkıp Hırvatistan maçına da gittim"

Maç öncesi Viyana'da sokaklardaki futbol karnavalını izlerken de, takımlar sahaya çıkarken de kazanacağımızdan emindim"

Maçın o garip gidişatı sırasında Fehmi bile takımdan umudu kesip, bana sarılmıştı, "Hadi oğlum, at şu golü"" tarzı mesajlar çekiyordu.

Selahattin Sadıkoğlu dün öğle saatlerinde Almanya maçına gitmek isteyip istemediğimi sorduğunda tereddüt geçirdim ve sorusunu geçiştirdim.

Bu kez şansımı zorlamadım.

Korktuğumdan, uğurlu unvanımı kaybedeceğim endişesinden değil"

Yüreğime yeteri kadar güvenemediğimden"

Milli Takım İşviçre, Çek ve Hırvat maçlarında yaptığını bir kez daha yapmaya kalkar ve bu kalbimi çok zorlar diye düşündüğümden"

Bu akşam maçı İstanbul'da televizyondan izleyeceğim"

Elim İstanbul'dan Basel'e de uzanacak bundan eminim"

Evet, şaka bir yana, bizi zor ve sıcak bir akşam bekliyor.

Bu akşam Türkiye, Avrupa Şampiyonası tarihindeki ilk yarı final maçını oynayacak.

Maç saatini heyecanla bekleyenlerin başında geliyorum.

Zor bir maç olacak.

Almanlar bir turnuva takımı, fizik üstünlüğü mutlak, "panzer" lakaplı bir takım.

14 kişiyle sahaya çıkacak Türkiye ise yürekten oynamasını bilen bir ekip"

Mantık ve teknik Almanlardan yana"

Ama moral ve motivasyon bizden yana"

Hasan Cemal dün Basel'den aradı, Löw yeni bir beyanat vermiş, diyormuş ki "Türkleri çözmek zor, maç içinde sistem ve ritim değiştiriyorlar, onları tek tek oyuncu olarak inceledik, ama karşımıza incelediğimiz oyuncular değil başkaları çıkacak, tam bir muamma""

İşte işin sırrı burada" Keyfi de burada"

Sonuç ne olursa olsun, futbol bir neşe, bir karnaval, bir zihniyet karşılaşması"

Umarım bu köşede birkaç gün sonra bu kez bir final yazısı okursunuz"

 

yenişafak

Bu yazı toplam 710 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar