Hedef Türkiye mi Yoksa AKP Modeli mi?

Hedef Türkiye mi Yoksa AKP Modeli mi?

Irak ile Türkiye sınırlarında gerginliğin yeniden tırmanması ve Türk ordusunun sınır bölgelerinde maruz kaldığı PKK’nın peşi sıra saldırıları...

“Hedef genel şekliyle Türkiye devleti mi? Yoksa Türkiye’nin yapılandırmaya ve bölgede kökleştirmeye çalıştığı ‘İslâm demokrasisi’ modeli mi temel hedef? Bu yüzden Türkiye’deki Kürtlere karşı en esnek veya daha az şiddet yanlısı bu hükümete karşı askeri saldırıların tırmandırılması, soru işaretleri oluşturan bir konu.

Bölgede İslâmi boyuta sahip demokratik bir yönetimin kurulması, birçok kesimin yaymaya ve derinleştirmeye çalıştığı birçok kavramı değiştirecek ve dolayısıyla birçoklarınca bilinen bu çevreleri bölgenin haritalarını yeniden çizmek için hedeflerini ve planlarını değiştirmek zorunda bırakacaktır.”

ABDULLAH İSHAK
Irak ile Türkiye sınırlarında gerginliğin yeniden tırmanması ve Türk ordusunun sınır bölgelerinde maruz kaldığı PKK’nın peşi sıra saldırıları, zamanlaması, etkenleri, hedefleri ve doğal olarak zaten kavrulan bölgede bir başka savaş daha tutuşturacak yeni krizden istifade eden çevre ve çevreler açısından birçok soru işareti yöneltmekte.
Türkiye’deki Kürtlerin sorunu yeni değil ve oradaki Kürtler için bağımsız devlet isteyen örgüt siyasi faaliyetlerine geçen yüzyılın yetmişlerin başlarından itibaren başladı ve yirmi yıldır Türk devletine karşı silaha başvuruyor. Fakat lideri Abdullah Öcalan’ın 1999’da tutuklanması, örgütün siyasi gücünü zayıflattı ve Türk ordusuyla belirli aralıklarla sınırlı çatışmalara rağmen silahlı faaliyetlerini bir süreliğine dondurdu.

PKK YENİ GÜÇ ETKENLERİNE ULAŞTI
Örgütün dizginleri yeniden eline alması, saldırılara başlaması ve son iki haftadır güçlü ve etkili saldırılarla yirmiden fazla Türk askerini öldürmesi ve sekizini de esir aldığını açıklaması, örgütün bu ‘başarıları’ kazanmasını sağlayan yeni güç etkenleri elde ettiğini gösteriyor.
Peki ABD, Britanya ve Avrupa Birliği yanı sıra Türkiye, İran ve Suriye’nin listesinde ‘terörist örgüt’ olarak görülen bu örgüte destek nereden geliyor?
PKK’lıların Kuzey Irak’taki üslerinden hareket ettikleri biliniyor. Şöyle ki orada büyük oranda güven ve korumadan besleniyorlar. Hal böyleyken Irak Kürdistan bölgesi hükümeti, güçleri Irak topraklarının tamamını işgal eden ABD’nin güçlü müttefiki olarak görülüyor. Haddi zatında Türkiye de ABD’nin güçlü klasik müttefiki.
Peki Türkler nasıl oluyor da müttefiklerinin kontrolündeki topraklardan ve bu müttefikin ‘terörist’ olarak gördüğü bir örgüt tarafından bu türden saldırılara maruz kalıyor?
Acaba hedef genel şekliyle Türkiye devleti mi? Yoksa Türkiye’nin yapılandırmaya ve bölgede kökleştirmeye çalıştığı ‘İslâm demokrasisi’ modeli mi temel hedef?
Hali hazırdaki AK Partili’li Türk hükümeti önceki Türk hükümetlerine oranla Türkiyeli Kürtlere karşı birçok esneklik gösterdi, siyasi ve kültürel taleplerini yerine getirdi.
Türk askeri kurumun cumhurbaşkanlığı adaylığına karşı çıktığı yeni Cumhurbaşkanı Abdullah Gül geçen Ağustos ayının sonunda seçilmesinin hemen ardından Türkiye’deki Kürt bölgelerine ziyarette bulundu ve başka hiçbir Türk cumhurbaşkanının yapmadığı gibi onların sorunlarının çözümü için bir anlayış ortaya koydu.

KÜRTLERE EN ESNEK HÜKÜMET
Bu yüzden Türkiye’deki Kürtlere karşı en esnek veya daha az şiddet yanlısı bu hükümete karşı askeri saldırıların tırmandırılması, soru işaretleri oluşturan bir konu. Bölgede İslâmi boyuta sahip demokratik bir yönetimin kurulması, birçok kesimin yaymaya ve derinleştirmeye çalıştığı birçok kavramı değiştirecek ve dolayısıyla birçoklarınca bilinen bu çevreleri bölgenin haritalarını yeniden çizmek için hedeflerini ve planlarını değiştirmek zorunda bırakacaktır.

AMERİKALI GENERALİN KANLI HARİTASI
Belki de burada emekli Amerikalı General Raleph Peter’in ‘Amerikan bakış açısına göre yeni Ortadoğu’nun yeni haritası’ yaklaşımıyla belirlediğini hatırlatmak uygun düşer. Emekli general, birkaç ayın önce Amerikalı askeri bir derginin yayınladığı ‘kan sınırları’ başlıklı bir makaleyi de haritayla birlikte sunmuş. Hiç şüphesiz böylesine kanlı bir harita, daha fazla bölge halkı evladının kanının dökülmesiyle çizilir ancak.
Bu ise amaçları ülkelerini kalkındırmak ve halkları için güven ve istikrarı sağlamak olan adil demokratik rejimler gölgesinde gerçekleşmez.
Çekişmelerin ve savaşların körüklenmesi kesinlikle bu ilgili ülkelerdeki karar alma, siyasetleri ve öncelikleri belirleme organlarında askerlerin rolünün güçlenmesine yol açacak ve dolayısıyla askerler er ya da geç iktidarı ele geçirme, reformları veya geleceğe dair planları iptal etmeye teşvik edilecektir. Türkiye’deki askeri kurumun bu alandaki sicili çok iyi biliniyor.

BÖLGEDE KAPSAMLI SAVAŞ TEHLİKESİ
Yalnız en tehlikeli husus, Atlantik Okyanusu kıyılarından Hazar Denizi sınırlarına kadar bütün bölgenin mezhepler, ırklar ve dinler arasında kapsamlı bir savaş sahasına dönüşmesi, hiçbir ülkenin bu savaşın dışında kalmaması, Arapların bu savaşta birinci ve en fazla zarar görenler olması.
Fakat bu hususta yalnız değiller. Azınlık veya çoğunluğu ile bütün bölge halklarının savaşta hiçbir çıkarı yoktur. Bu halkların bin yıla uzanan tarihleri boyunca birlikte yaşamayı ve insicamı denemeleri sonrası aslında böyle bir savaşın gerekçesi de yok.
Bazı hükümetlerin halklarına karşı işledikleri mezalimlikler ve ihlalle herkesi tehdit eden bir tehlikedir. Herkesin görevi ve çıkarı çekişerek veya bölünerek değil bir araya gelerek bu hükümetlere karşı koymaktır.

Birleşik Arap Emirlikleri’nde yayımlanan El Beyan gazetesi, 24 Ekim 2007, Arapçadan çeviri: Halil Çelik / Vakit