Hasan Karakaya
Hitler olmasaydı, acaba İsrail olur muydu?
Hani, bazı “Atatürkçü geçinenler” veya “Atatürk’ten geçinenler” zaman zaman şöyle diyorlar ya;
“O olmasaydı, biz olmazdık!”
Hayır, yeni bir “tartışma konusu” açıp da, pusuda bekleyen“provokatör”lerin ekmeklerine yağ sürmek istemem...
Bırakalım, onlar “o olmasaydı, biz olmazdık” demeye devam etsinler!..
Çünkü, biz inanıyoruz ki;
“Türkler” olarak “2 bin yıldır” vardık...
Bugün de varız, yarın da olmaya devam edeceğiz!..
Neyse... Konumuz bu değil!..
Ben, o sözü, “Terör Devleti İsrail”e uyarlamak ve sormak istiyorum:
“Adolf Hitler olmasaydı,
Acaba İsrail olur muydu?”
Gerçekten de, bu “soru”nun sorulması ve “tarihi gerçekler”in gün yüzüne çıkmasının zamanı geldi ve hatta geçiyor bile!..
İSRAİL’İN TERÖRİST LİDERLERİ
Dün, “Terör Devleti İsrail”in kuruluşunda işlenen “cinayet”lerden,“katliam”lardan yani “terörist faaliyet”lerden söz ettim...
Tekrar edeyim;
17 Eylül 1948’de, “Wisborg Kontu Folke Bernadetto” adlı “BM görevlisi”ni öldüren; LEHİ adlı terör örgütünün lideri İzak Şamir’dir!..
Yani, “Teröristlikten Başbakanlığa terfi” etmiştir!..
Dün de yazdım ya;
1940’lı yıllarda kurulan Irgun Zvei Leumi adlı “terör örgütü”nün bir militanı olan Ariel Şaron da “Başbakan” olmadı mı?..
Dahası, aynı Ariel Şaron’un “meslektaş”ları olan Menahem Begin ve İzak Şamir’in de, “Stern Çetesi” olarak bilinen “en kanlı terör örgütünün iki aktif militanı” değil miydi?..
Aynı Şaron’un “Sabra ve Şatilla katili” olduğu nedense hiç gündeme getirilmiyor!..
Ama, “Müslüman” ise,
Bas damgayı;
“Terörist!”
Şunu herkes bilsin ve herkes kafasına soksun ki, Ortadoğu’nun “terör”le tanıştığı yıllar, “İsrail’in kurulduğu” yıllardır!..
Şamir neciydi peki?..
Ariel Şaron neciydi?..
Menahem Begin ve Şamir, hem “terörist”, hem “gangster” oldukları için İngiltere tarafından “wanted” ilânlarıyla “aranıyor” değiller miydi?..
“Wanted” ilânlarıyla aranan bu “terörist”ler daha sonra “Başbakan”olmadılar mı?
17 Ekim 2001’de öldürülen Rehavam Zeevi de, “eli kanlı bir terörist”ti... Filistinlileri; “ezilmesi gereken bir bit” ve “kesilmesi gereken bir kanser uru” olarak gören bu adam, “yeraltı” eylemleri düzenleyen Palmach adlı“terör örgütü”nün bir üyesiydi vakt-i zamanında!..
HANGİ YÜZLE PARİS’E GİTTİ
Bir de, Golda Meirvar...
21 Ağustos 1969’da “Mescid-i Aksa’yı yıkma girişimi”nde bulunan ve“İsrail’in ilk kadın başbakanı” olan bu kadın, bir “terörist”değil midir?..
Ve, Moşe Dayan!..
1937 yılında İngiliz subayı Yüzbaşı Orde Wingate’den öğrendiği “gerilla savaşı taktikleri”ni Filistin’de uygulayan bu adam; daha sonra “Altı Gün Savaşları”nda, “Mısır Savaşı”nda ve “1973 Arap-İsrail Savaşı”nda, “Savunma Bakanı” olarak görev yapmamış mıdır!..
Moşe Dayan denilen bu adam, “Menahem Begin Hükümeti’nde Dışişleri Bakanı” olarak görev almamış mıdır?..
Uzun lâfın kısası;
Dünya, eğer bir “terör örgütü” arıyorsa; “kurucuları terörist” olan İsrail’e bakmalı, “terörün kaynağı”nı başka bir yerde aramaktan vazgeçmelidir!..
“Teröristler” tarafından kurulan bir ülkeden, hiç “barış” beklenir mi?..
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, önceki günkü çıkışında yerden-göğe haklıdır... Gerçekten de, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun, Paris’teki “terörü protesto yürüyüşü”nde “ne işi var”dır?.. “Hangi yüzle”oraya gitmiştir?.. Netanyahu ve İsrail, ilk önce “katlettiği kadın ve bebeklerin hesabını vermeli” ve “kanlı ellerini temizlemeli” değil midir?..
HİTLER’E YAHUDİ DESTEĞİ
Neyse... “Son gelişmeler”den ve “İsrail’in kuruluş yılları”ndan çıkıp, “daha eskilere” doğru bir yolculuk yapalım...
Meselâ, “1920’li yıllar”a...
1920’li yıllara gidelim ki; “Hitler” denildiğinde “Gaz odaları”nı ve “Yahudi Soykırımı”nı hatırlayıp “gaza gelen” insanlık, bir de “madalyonun öteki yüzü”ne baksın ki; “işin içinde başka işler olduğunu” görsün!..
Efendim;
Adolf Hitler ve Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi, Almanya’da ilk ortaya çıktığı 1920 yılında hiç kimse tarafından tanınmıyor, kendilerine taraftar bile bulamıyordu!..
Derken, Almanya’nın önde gelen “siyonist sanayicileri” Hitler’le “dirsek teması”na geçti ve ona “maddî destek” vermeye başladı!.. Hatta, destek vermekle kalmayıp; Krupp, I.G. Forben ve diğer bazı “Yahudi şirketleri”nin sahipleri, 1929 yılında “Hitler’in Nasyonal Sosyalist Partisi’ne üye” bile oldular!..
William Shirer’in, “Nazi İmparatorluğu” adlı kitabının 304. sayfasında, bu“iltihak” şöyle anlatılır:
“Katılım toplantılarında bulunanlar arasında Krupp Von Bohlen, I.G. Forben’den Bosh ve Schnitzler ile Birleşik Çelik Kurumu’ndan Voegler de vardı!.. Bunlar, bir gün içinde Nazi oluverdiler!”
Bu kişiler, işte bu “iltihak”tan sonra, “Hitler’in, partinin başına geçmesi”için yoğun çaba harcadılar!.. Dahası; Hitler’e, “istediği zaman kullanabileceği özel bir harcama fonu” bile oluşturdular!..
HİTLER VE ROCKEFELLER
Sadece “sanayiciler” mi?.. “Yahudi bankerler” de Hitler’in yanında yer aldı...
Özellikle, uluslararası alanda çalışan Yahudi banker Warburg; aralarındaRockefeller’in de bulunduğu Amerika’daki diğer Yahudi bankerler adına Hitler’le temasa geçti ve ona “çok yüksek miktarda maddî destek”sağladı!.. Meselâ, ilk etapta “10 milyon dolar” gibi!..
Hitler, Wall Street’teki “Yahudi finansörleri” ile öyle bir içli-dışlıydı ki, bir mektubunda şöyle yazmıştı:
“Hareketimiz, Almanya’da büyük bir hızla gelişiyor... Bana gönderdiğiniz para bitti!.. Bir dahaki sefere ne kadar alabileceğimi bana bildirmenizi önemle rica ediyorum... Hitler.”
Yahudi bankerler, bu ricayı karşılıksız bırakmadı...Siegmund Warburg aracılığıyla, “15 milyon dolar daha” gönderdiler!..
Sadece “banker”lerden değil, “İngiliz petrolcü”lerden de para akıyordu Hitler ve partisine!.. Meselâ, dünya petrol pazarının en büyük dilimlerinden birini alan Royal Dutch Shell şirketinin sahibi “Samuel Ailesi”nden Sir Henry Deterding, 1931 yılında tam “30 milyon sterling”göndermişti Hitler’e!..
İyi de, bu “paund”lar ve “dolar”lar niyeydi!.. Elbette, “Hitler’i parti lideri”yapmak ve “yularını ele almak” için!..
Nitekim, “Yahudi finansörler” amacına ulaştı ve Hitler, 1933 yılında“Almanya’nın ipi”ni eline aldı!.. Tabiî, kendi ipi de Yahudiler’in eline geçmişti!..
Artık rahattılar...
Alman Siyonist Federasyonu, bir toplantı yapıp, 21 Haziran 1933’te şu mektubu yazdı Hitler’e:
“Irk ilkesini hayata geçiren yeni devletin temelleri üzerinde, bizler de kendi topluluğumuza ayrılacak alanda, baba yurdu için elimizden gelen her türlü verimli faaliyeti sürdürmeyi umuyoruz!”
Dedikleri gibi de, faaliyete geçtiler...
“Nazi Almanya’sı”nın mallarını Kuzey Avrupa’ya ve Ortadoğu’ya ihraç etmek için yoğun çaba harcadılar ve Almanya’yı “kriz”den kurtardılar!..
THEODOR HERZL’İN İTİRAFI
Bu destek, “2. Dünya Savaşı” esnasında da devam etti... Meselâ; İsveç Enskilda Bankası’ndan Yahudi Jacob Wallenberg, kontrolü altında bulunan“SKK Top Güllesi” fabrikasından, savaş boyunca “top ve gülle” gönderttiHitler’e!..
Amerikalı milyarder Rockefeller de, sahibi olduğu “Standard Oil”den,İspanya ve Latin Amerika’daki istasyonları vasıtasıyla “Nazi gemileri ve denizaltılarına petrol” sağladı!..
Herman Rauschning, “Hitler m’a dit” adlı kitabının 265. sayfasında,Hitler’in şu sözünü aktarır:
“Yahudiler; mücadelemde, bana önemli katkılarda bulundular... Çok sayıda Yahudi, beni malî olarak destekledi!”
Bu desteği ve “desteğin amacı”nı, daha sonraları; Siyonizm’in kurucu önderlerinden Theodor Herzl de, şöyle “itiraf” edecektir:
“Willhelmstrasse’nin gizli arşivleri; Hitler İmparatorluğu ile Yahudi örgütleri arasında, Alman Yahudilerinin Filistin’e göçlerini kolaylaştırmak amacıyla bir anlaşma imzalandığını ortaya koymaktadır!!!” (Theodor Herzl, Paris/1960-A.Chouragui, sh. 225)
O “KAMP”LAR NİÇİN?
Bunca “destek”ten sonra, biliyorum ki, soracaksınız;
“Peki, o gaz odaları, Yahudilerin günlerce yakılıp sabun yapıldığı fırınlar, Almanya’dan kaçma çabaları ve toplama kampları neyin nesi?”
Siz bunu sorarsanız, ben de şunu sorarım size:
“Milyonlarca dolar alıp, yularını Siyonist örgütlere kaptıran bir Hitler’in, bu zulümleri yapabileceği akla ve mantığa uygun mu?”
Öyle ya;
Hitler’in attığı her adım ve aldığı her nefesten, adamların haberi var!.. Ve hatta, “hangi adımı atması gerektiğini” bile dikte eden onlar!.. “Hitler’i 2. Dünya Savaşı’na sokan” da onlar!..
Eee, onu böylesine “kontrol” altında tutan bu adamlar, “toplama kampları”na, “gaz odaları”na veya “sabun yapılan fırın”lara göz yumarlar mı hiç?..
Demek oluyor ki;
İşin içinde, “hinlik”ten de öte bir “Siyonistlik” var!..
Efendim, “olayın aslı” şu:
“Başta Theodor Herzl olmak üzere, Yahudilerin amacı, Filistin’de güçlü bir devlet kurmaktı.. Bunun için, dünyaya yayılmış olan Yahudiler’in Filistin’e göç etmesi gerekiyordu...
Ancak Yahudiler; bulundukları ülkelerde iyi bir hayat standardına sahip oldukları için, Herzl’in çağrılarına olumlu cevap vermiyor, çağrıları duymazdan geliyorlardı!..
İşte bu noktada; Almanya’nın Arî ırk dışındaki tüm unsurlardan temizlenmesi gerektiğini düşünen Hitler’in sözlerini; Yahudilere karşı bir tehdit olarak kullanıp, Hitler’le işbirliği yaptılar!.. Böylece, Hitler’e verdikleri desteğin de karşılığını almış ve hedeflerine ulaşmış oldular!”
NAZİ KONTROLÜNDE GÖÇ!
Hatta, o kadar “işbirliği” içindeydiler ki; Almanya’daki Yahudiler’in, hem de “tren vagonlarına yükledikleri keçileri” de dahil, “mallarının bir bölümüyle göç etmelerini” sağlamak için, “Nazi”ler ve “Siyonist”ler,“beraber” çalıştılar!..
Sizin anlayacağınız;
“Filistin’e gitmek istemeyince”, Almanya’daki Yahudilerin gözleri korkutuldu, “pire”ler “deve” yapıldı, “İsrail devleti”nin temeli de bu sayede atıldı!..
Dahasını da söyleyeyim:
“Yahudilerin göçü”; öyle iddia ettikleri gibi; “gizlice” ve“canlarını tehlikeye atacak” şekilde olmamıştır!.. Tam aksine, bu göç;“Nazi subaylarının kontrolünde”gerçekleşmiştir!..
Bu “göç”esnasında, Nazi Subayı, yani Gestapo Şefi Reinhart Heydrich’in, ya da bir başka Gestapo Şefi Adolf Eicmann’ın rolü ve katkısı hayli fazladır... Hatta,“Yahudilerin Filistin topraklarına göçü” esnasında, bu adamlar “gözcülük”yapmışlardır!.. Mesela, Adolf Eichmann, 1941 yılına kadar, hem de “yasal yollar”dan, “250 bin Alman Yahudisi’nin Filistin topraklarına göç etmesini” sağlamıştır!..
Eichmann, 1939 yılında da Çekoslovakya’nın Prag şehrinde bir başka “Göç Bürosu” kurmuş ve burada Siyonist Dr. Rudolf Kostner ve Heydrich ile işbirliği yaparak, “yasadışı yollar”dan, “binlerce Yahudi’nin Filistin’e göç etmesini sağlamış”tır...
SOYKIRIMIN ARDINDAKİ GERÇEK!
Bunların hepsi;
“Belgeli ve tanıklı” olaylardır!.. Hiçbiri “işkembeden atma” bilgiler değildir!..
Gayet açık ve net;
Hitler, evet, bir “Yahudi soykırımı” yapmıştır... Ama, “Yahudilerin Filistin’e göçü”nü sağlayan ve hatta “hızlandıran” da; “Hitler ve Nazi Subayları”ndan başkası değildir!..
O halde, tekrar soralım;
“Adolf Hitler olmasaydı,
Bugünkü İsrail olur muydu?”
Amacım, “birilerini kışkırtmak” değil,
Sadece “tarihi gerçekleri” aktarmak istedim...
Sahi, Netanyahu “hangi yüzle” gitti Paris’e?.. Ve; “Fransa’daki Yahudilere İsrail’in kapıları açık” sözünü söylemeye niye ihtiyaç duydu?..
Hele bir düşünün;
“Terörün adresi”ni bulursunuz!..
********************************************************
Celal Dağgöz’den açıklama ve yeni sorular
“Sorumlu gazetecilik” prensibim gereği, öncelikle bir “açıklama”ya yer vermek istiyorum... Erol Evcil’in sahibi bulunduğu Sivas Demir Çelik Fabrikası’nda dönen “vergi” oyunlarından ve “mühür” vurulmasına rağmen fabrikanın hâlâ “çalışıyor” olmasından dolayı geçenlerde; “Bu işlerde Celal Dağgöz ve TMSF’de çalışan kızının bir dahli var mıdır?” diye sormuştum...
O yazı üzerine, Celal Dağgöz aradı... Kendisinin, Sivas Demir Çelik’te“gözlemci kayyum” sıfatıyla görev yaptığını, dolayısıyla “Erol Evcil’le bir bağlantısı olmadığını, maaşını da Erol Evcil’den almadığını” söyledi...
Bir zamanlar “TMSF’de avukat” olan kızının da, “Bir grup avukatla birlikte, TMSF’nin dış dâvâlarını takip ettiğini, bunlar arasında Uzan’ların dâvâları da bulunduğunu” söyledi ve ekledi: “Kızım, 2009 yılında TMSF’den ayrılmıştır, dolayısıyla TMSF ile hiçbir ilgisi kalmamıştır!”
Celal Dağgöz’ün bu açıklamasını yayınladım ki, hiç kimse “töhmet” altında kalmasın!..
Yalnız, yine soracağım: “ÇED Raporu”na ve kapıya asılan “mühür”e rağmen, o fabrika nasıl çalışıyor?..
Erol Evcil’in özelliği ne?..
yeniakit