Hizbullah Gelecek Savaşta Da Yenecek

Hizbullah Gelecek Savaşta Da Yenecek

El Menar'da Franklin Lamb imzasıyla yayınlanan bir analizde, gelecek savaşta da Hizbullah'ın siyonist rejimi yeneceği belirtildi.

HİZBULLAH GELECEK SAVAŞTA DA İSRAİL'İ YENECEK Mİ?

Almanar.com

Franklin Lamb

1. BÖLÜM

"Düşmanını tanı"" Sun Tzu

Maron el Ras Köyü

Lübnan/İşgal Edilmiş Filistin Sınırı

Aydınlık bir günde, favori köyüm Maron el Ras'tan -pek çok analist İsrail'in Lübnan karşısındaki 6. saldırısının buradan başlayacağını düşünüyor- Filistin'in Akka şehrini görebilirsiniz.

Her hangi bir günde, özellikle de 21 Eylül 2010 tarihinden itibaren, çeşitli elektronik dinleme noktalarını, Siyonist ordu devriyelerini, muhtelif casus aygıtlarını ve Raython şirketinin ürettiği gözetleme malzemelerini de görebilirsiniz"

Mavi hattaki (Lübnan ve Siyonist rejim arasında BM güçlerinin bulunduğu nokta) bu hareketlilik, özellikle Fatıma Kapısındaki, İran Cumhurbaşkanı Ahmedinejad'ın Ekim ortalarında yapacağı söylenen ziyaretinin hazırlıklarından kaynaklanıyor kısmen.

Bir İsrail işgali her an başlayabilir, yerel halk kendi adlarına hedeflerini seçtiklerini ve gözetlemeyi tamamladıklarını, bu zamana kadar da yakalanmadıklarını ve emir verildiği zaman işgal edilmiş toprakların derinlerine doğru saldırmaya hazır olduklarını söylüyorlar.

Geleneğin anlattığına göre Nasıralı Hz. İsa, annesi Hz. Meryem ile birlikte 30 km batıda yer alan Kana'daki bir düğüne giderken burada, Maron Ras köyünün tepelik kısmında dinlenmişler.

İsa Mesih (a) Kana'da, 1996 ve 2006 yılında kelimelerle anlatılması mümkün olmayan katliamların–siyonist güçlerin, Sanhedrin hâkimleri (Yahudi hahamlarından oluşan kurul) tarafından "sakallı Filistinli teröristler" olarak tanımlanan kişilere karşı yaptıkları altmış yıldaki altmış katliamın ikisinin gerçekleştiği yerde- annesinin isteği üzerine ilk mucizesini gerçekleştirmişti. Kana sakinleri Yahuda İskaryot'a 30 parça gümüş karşılığında İsa Mesih'i mahkemeye teslim ettirenlerin de aynı Sanhedrin olduğuna dikkat çekiyorlar.

Hem Maron el Ras hem de Kana'daki köylüler İsrail'in Lübnan işgalinin an meselesi olduğuna inanıyorlar ve bu, Lübnan'daki bütün mezheplerin üzerinde birleştikleri nadir konulardan biri. İsrail politika mahfilleri de Hizbullah önderliğindeki Lübnan direnişinin iddia edilen hızlı silahlanması ve İsrail'in robot böcekler, yeni hayalet uçaklar, "Demir Kubbe" ve "Davud'un Kalkanı" gibi füze kalkanları cinsinden yeni ultra modern süper silahları toplaması ve "durdurulamaz" Merkava tanklarının (2006'da yedikleri darbeler yüzünden aralarında Belçika da olan üç ülke satış anlaşmasını feshetti) geliştirilmesinden dolayı, Lübnan'da 1. Dünya Savaşı gibi kaçınılmaz bir savaşın yakın olduğu tahminleriyle meşguller. İsrail ve akademik ajanları 2006 savaşından bu yana İsrail'in 20'den fazla "oyun değiştirici" teknolojik buluş yaptığının çığırtkanlığını yapıyorlar. Fakat Stratejik ve Uluslararası Araştırmalar Merkezi ve Jane's Defense Weekly dergisinden Antony Cordesman'a göre bunlar gerçek savaş koşullarında pek bir işe yaramayacağa benziyorlar. Üstelik bunların araştırma ve geliştirme masrafları habersiz Amerikalı vergi mükelleflerinin cömertliği ile ödenecek.

Aslında İsrail makamlarının araştırmalarının tümü –çoğu İsrail lobisini finanse edenler tarafından yapılıyor- gelecek Hizbullah-İsrail savaşının 2006 Temmuz Savaşı gibi olmayacağı sonucuna varıyorlar. Dahası, İsrail yanlısı yazarlar araştırmalarını sıklıkla çarpıtarak patronlarına Hizbullah'ın biraz çeki düzen verilmiş, daha iyi teçhiz edilmiş ve eğitilmiş İsrail askerleri karşısında kaybedeceği, bunun da Hizbullah'ı dağıtmakla kalmayıp Suriye ve İran'ın politik güç üslerini yok edeceği ve Beyrut'taki siyasi sahnenin temelinden değişeceği güvencesini veriyorlar. Böylece, partilerin Amerikan ve İsrail yanlısı politik bir düzenlemeye uğratılması sonucu, uzun zamandır istenen Lübnan-İsrail barış anlaşması gerçekleştirilecek, diye öngörüde bulunuyorlar. Bazı lobi gazeteleri önümüzdeki savaşın İran'da da değişikliklere yol açacağı ve Hamas'ı ortadan kaldıracağı sonucuna varıyorlar.

Bazı İsrailli think tanklar ülkede giderek artan şüpheciliği engellemek amacıyla, büyük kısmı Amerikalı vergi mükellefleri tarafından finanse edilen terapi programlarının 2006 savaşına katılan İsrail askerlerinin post travmatik stres bozukluklarını ve İsrail'de görülen füze şoklarını azaltmayı başardıklarını iddia ediyorlar. Ortadoğu'nun değişik bölgelerinden dönen Amerikan birliklerinde giderek artan bir sıklıkla görülen aynı stres sorunlarından bahsedense yok. Amerikalı aileler çocuklarının tıbbi tedavilerinin Pentagon bütçesinin öncelikleri arasında görülmemesinden şikâyetçiler. 2008 yılında yapılan bir Rand araştırmasında, Irak ve Afganistan'da görev yapıp PTSB ve Travmatik Beyin Sarsıntısı ile geri dönen askerlerin sayısının 320.000'den fazla olduğu tahmini yapılmıştı. Bugün bu sayının 350.000'e yakın olduğu düşünülüyor"

Lübnan'daki BM güçlerinin (UNIFIL) sabık danışmanı Timur Göksel, neredeyse istisnasız bir şekilde siyonist yazarlar tarafından hazırlanan bu araştırma raporlarının çoğunu reddediyor. Göksel, "Öykünün diğer tarafını bilmiyorlar. Burada, Lübnan'da ne oluyor, Hizbullah ne yapıyor ve ne yapabilir, haberleri yok. Bunu öğrendiklerinde de muhtemelen şok geçirecekler. Gazeteler üzerinden tahmin yürütüyorlar ama Hizbullah gazetelerden takip edebileceğiniz bir teşkilat değil. Onlar çok konuşmazlar" diye ekliyor.

İsrail lobisinin düşünce kuruluşlarının bazı tahminleri gerçekleşebilir elbette ama Hizbullah ve İsrail'in savaş meydanlarındaki tarihleri ve diğer bir dizi faktör İsrail yanlısı bilim adamları tarafından göz ardı ediliyor. Bunlar ya gerçeklerin farkında değiller, ya da patronlarına İsrail'in gelecekteki Lübnan işgalinde yenilgiye uğrayacağı gibi rahatsız edici veriler sunarak arpalıklarını tehlikeye atmak istemiyorlar. Hizbullah'ın düşmanını mercek altında tuttuğuysa çok açık.

Skor Tahtası: Hizbullah'ın İsrail Kuvvetleri Karşısındaki Dört Savaşı

Haziran 1982 yılındaki İsrail işgali bu kısa hatırlatmada yer almadı çünkü Hizbullah o sıralarda tam olarak örgütlenmemişti. İşin doğrusu Hizbullah'ın doğuşu 1982 yılında, yaklaşık 20.000 Lübnanlı sivilin ve Filistinli mültecinin ölümü ve Sabra-Şatilla katliamı ile sonuçlanan "Celile Barışı" saldırısının sonucu olarak gerçekleşti. İsrail 30 Ağustos 1982 tarihinde FKÖ'nün üyelerinin çoğunu dışarı atma amacında başarılı olmuştu ama ana hedefi olan Lübnan direnişini sona erdirmede felakete uğradı. FKÖ'nün yerini alan Hizbullah kısa bir sürede çok daha güçlü hale geldi ve çok daha karmaşık bir düşmana dönüştü. 1982'de FKÖ ile birlikte İsrail karşısında savaşan pek çok direnişçi Hizbullah'a katıldı.

1985: Hizbullah Siyonist Düşmanı Dağlık Bölgelere Kadar Püskürtüyor

Siyonist güçler 1978 ve 1985 yılları arasında Lübnan toprağının yaklaşık üçte birini işgal etmişlerdi (801 kasaba ve köy). Yeni kurulan Hizbullah ise direniş saldırılarını hiç kesmedi. Hizbullah'ın İsrail karşısındaki önemli politik zaferlerinden biri de 5 Mart 1984 tarihinde, Lübnan Bakanlar Konseyinin bazı Lübnan topraklarını İsrail'e teslim eden 17 Mayıs 1983 tarihli anlaşmayı iptal etmesini sağlaması idi. Bir diğeri de İsrail ve yerel müttefikleri lehine Lübnan'ın sivil halkına saldıran "barış güçlerinin" ülkeden dışarı atılmalarıydı.

Hizbullah ve müttefikleri bu dönemde İsrail kuvvetlerini bütün dağlık bölgelerde ve vadilerde vurarak şaşırttılar. 14 Ocak 1985'te ise İsrail 168 köyden geri çekilmeye başladı (Sidon, Tir, Nebatiye ve Batı Bekaa'nın bir kısmı da dahil olmak üzere Güney Lübnan'ın %55'i ve diğer toprakların %10'u).

1993 Temmuz Saldırısı –"Sorumluluk Operasyonu"

İsrail Genelkurmay Başkanı Ehud Barak 31 Temmuz 1993 günü Lübnan hükümetine "Ya Hizbullah'ı silahsızlandır ya da İsrail ne yapacak izle!" diye ültimatom verdi. UNIFIL verilerine göre "İsrail'in yaklaşık 1224 bombardıman saldırısına ve 30.000'den fazla top mermisine" rağmen, AFP'nin 25 Temmuz 1993 tarihli haberinde "Hizbullah on saat boyunca hiç duraklamadan İsrail'e roket ateşi cehennemi yaşatarak misillemede bulundu" deniyordu.

Direniş güçleri yedi gün boyunca Mavi Hat çevresindeki Siyonist güçler ve Lübnanlı vekilleri karşısında en az 30 operasyon gerçekleştirdiler. CIA ve Mossad'ın istihbarat verilerine dayanarak Hizbullah'ın elinde sadece 500 roketin olduğunu ve bunun da üç günde tükeneceğini tahmin eden ABD ve İsrail büyük bir şaşkınlık yaşayarak ateşkes çağrısı yapma kararı aldılar. 31 Temmuz 1993 günü gerçekleşen Temmuz Anlaşması ile İsrail geri çekildi ve her zamanki hedefinde, yani direnişi silahsızlandırma ve Hizbullah'ın Lübnan halkı ile kurduğu ilişkileri bozmakta başarısız oldu. 19 Ağustos 1993 günü İsrail Başbakanı Rabin kabinesine şu açıklamayı yapacaktı: "Bunu söylediğim için üzgünüm ama Hizbullah bizi mağlup etti."

Nisan 1996 Saldırısı: "Gazap Üzümleri"

Bu saldırı 11 Nisan 1996'da İsrail'in Baalbek, güneyindeki Tire'de bulunan Lübnan ordu üssü ve 1982 yılından beri ilk kez vurduğu Güney Beyrut'un Dahiye mahallesine yaptığı bombardımanla başladı. İsrail 1993 yılındakinden daha geniş bir bölgeyi 16 gün boyunca bombalamıştı.

Bu saldırı Güney Lübnan'daki bazıları tarafından "Dört Katliam saldırısı" olarak bilinir oldu: 12 Nisan 1996, Şuhmor'un bombalanması; 13 Nisan, Mansuri ambulansının vurulması; 7. Gündeki Nebatiye saldırısı ve aynı gün gerçekleşen 118 sivilin öldürülüp 127'sinin de yaralandığı Kana katliamı. 7000 ev tamamen ve kısmen yok edildi, yüz binlerce kişi evlerini terk etmek zorunda kaldı. Toplam sivil kayıpları 250'yi geçmişti.

Düşmanla yaptığı her savaşı iyi bir şekilde etüt eden Hizbullah İsrail taktiklerini, Lübnan'a giriş yollarını ve hedefleme eylemlerini başarıyla tahmin etmeyi başardı. Tek bir direniş savaşçısı bulamayan İsrail kimseyi hedeflemeyi başaramadı ve hiçbir roket fırlatma noktasını tespit edemedi. ABD ve İsrail'in Amerikan Dışişleri Bakanı Warren Cristopher'ın ayarlamasıyla ateşkes talep ettikleri ana kadar, Hizbullah'ın Katyuşa roketleriyle yaptığı misilleme duraksamadan devam etti. İsrail'in hedefleri yukarda geçenlerle aynıydı bir kez daha. Bu sefer fazladan Şimon Peres askeri bir zaferle ikinci kez başbakan seçilmek istiyordu ve bu durum Başkan Clinton tarafından da destekleniyordu. 29 Mayıs'ta Peres seçimleri kaybetti ve Hizbullah "Gazap Üzümleri"nden muzaffer olarak çıktı.

24 Mayıs 2000, İsrail Güçlerinin Lübnan'dan Geri Çekilmesi ve İşbirlikçi Lahd Güçlerinin Çöküşü

İsrail'in kötü ünlü Kiam cezaevi köylüler ve sevdikleri tarafından özgürlüğüne kavuşturuldu. Direnişin bu zaferi belki de hatırlanması en tatlı olanıydı. Hiçbir ucuz politik atraksiyon Siyonistleri kurtarmaya yetmedi. İsrailliler bir gecede, işbirlikçilerine haber bile vermeden sıvışarak kesin bir mağlubiyet almışlardı.

Zafer direniş ve Lübnan için özellikle önemliydi zira gelecek savaşın sonucunu belirleyecek niteliklerin neler olduğunu ispat etmişti. Bu nitelikler Allah'a derin bir iman, kibri kırmak, şehid ailelerini korumak, iç rakiplerle diyalogda ısrarcı olmak, iyiliğin kötülük karşısındaki zaferine inanmak ve gelecek saldırılara hazırlanıp fedakârlıkta bulunmayı kabul etmek gibi değerlerin harmanlanmasından meydana geliyordu.

Temmuz 2006 Savaşı, Yanlış Bir Adlandırmayla: İkinci Lübnan Savaşı

33 gün süren 2006 Savaşının sonuçları iyi bir şekilde belgelendiği için çok iyi biliniyor. İsrail'in Hizbullah'ı yok etmek, Lübnan ile anlaşma imzalamak ve Lübnan direnişinin halktan aldığı desteği kesmek şeklinde sıraladığı hedeflerinin hiçbirine ulaşılamadı. Hizbullah'ın zaferi Lübnanlıların İsrail karşısındaki sekter yaklaşımında büyük bir değişikliğe neden olmuştu, çünkü savaşı bizzat yaşayan tüm Lübnanlılar Washington Enstitüsü, Amerikan Enterprise, Hudson, Saban Center, Dış Politika İnisiyatifi gibi pek çok kurumun para karşılığında ürettikleri makalelerde İsrail'in aklından geçenleri olduğu gibi görebilmişlerdi.

Gelecek Savaşa Hazırlanmak- Düşmanını Bilmek

Bazen Hizbullah üyeleri bana şikâyette bulunuyorlar, en son birinin dediği gibi: "Siyonist güçlerin bütün boyutlarını ve çürümüş toplumlarını, savaş meydanındaki psikolojilerinden güçlü ve zayıf noktalarına kadar her yönlerini, son 28 yıl içersindeki bütün savaşlarını, sevdikleri yemekleri ve haplarını, bilgisayar oyunlarını incelemek için çok zaman harcıyoruz. Bütün bunları çok ilginç bulduğumuzdan değil. Lübnan'ın geri kalanından ve tüm Filistin'den kovmak istiyoruz onları sadece. Ne kadar çabuk o kadar iyi!"

Hizbullah İsrail'in Lübnan'a saldıracağına inanıyor ve Siyonist savaş planı aşağıdaki İsrail birimlerinin de dahlini –ki Hizbullah bunlarla karşılaşmak için her birini dikkatlice mercek altına almış- gerektirecek. Bunlar arasında 91. Celile Tümeni de yer alacak. Hizbullah bu tümenin birkaç düzenli ve düzensiz yedek tugay ile destekleneceğini ve Lübnan'ın güney sınırını tamamen kapatarak direnişin ve Lübnan ordusunun işgal edilmiş Filistin'in içlerine doğru ilerlemelerini durdurmak isteyeceklerini öngörüyor.

Buna ilaveten Hizbullah 2006 savaşında ciddi darbe vurduğu 162. Zırhlı Tümeninin peşine düşüp felç etmeye ve aynı şekilde de normalde (Suriye'nin de savaşa girmesi hali hariç) Golan Tepelerini korumakla görevli 36. Zırhlı Tümeni ile karşılaşmaya hazırlanıyor.

Hizbullah 98. Paraşüt Tümeni'ni, Golan Piyade Tugayı'nı (bu tugayın çokça yaygarası yapılan Özel Harekât Birimleri 2006'da Hizbullah'ın yedek kuvvetleri tarafından iyi bir hırpalanmışlardı), 35. Paraşüt ve 551. Öncü Tugaylarını, Givati Piyade Tugayını, Alexonroni Yedek Piyade Tugayı ve şehir savaşına hazırlık yapan Kfir Piyade Tugaylarını yok etmek için de çok dakik planlar hazırlamış.

Hem Hizbullah, hem de İsrail, Washington'daki Pentagon yetkililerinin İsrail içersindeki Hizbullah ajanlarının, yukarıdaki birliklere katılacak tüm isimleri, adresleri, cep telefonu numaraları ve mail adreslerini çatışmanın başlangıcında hazır bulunmaları için Lübnan direnişine yolladıkları şeklindeki söylentileri hakkında ise yorum yapmayı reddediyorlar.

Hizbullah Ek Cephelerde İsrail işbirlikçileri ile de Savaşmaya Hazır mı?

Direnişin Lübnan meclisindeki müttefikleri ABD'nin, İsrail'e gelecek savaşta yardım edebilmek amacıyla "kuzeyde ikinci bir cephe" açmayı planladığını, bu amaçla da sağcı Hıristiyan milisleri, El Kaide karışımlı Selefileri ve İsrail ön kapıdan vururken arkadan direniş ile savaşmak isteyen herkesi kandırmaya çalıştığını iddia ediyorlar.

Hizbullah'a yakın isimlerden eski milletvekili Nasr Kandil 30 Eylül 2010'da şunları söylemiş: "Mısır Lübnan'ın kuzeyindeki kamplarda seyyar hastane paravanı altında gizlenen noktalarda yüzlerce gence silahlı eğitim veriyor. Ürdün de 700'den fazla milis eğitiyor. Bütün bunlar Beyrut ve Ürdün'deki Amerikan Büyükelçiliklerinin emriyle, İsrail'in lehine Lübnan karşısında yıkıcı girişimlere imza atmak çabalarının bir parçası olarak gerçekleşiyor."

Nasr Kandil ve Arap Demokratik Partisi üyesi Rıfat Ali Eyd gibi pek çok Lübnanlı politikacı CIA ve Suudi istihbarat servislerinin Fetih el İslam gibi Selefi gruplarla ilişkili olduklarını iddia ediyor.

Bazı analistler İsrail saldırısının kaçınılmaz olması durumunda kuzeydeki bu Sünni milislerin Tripoli, Akkar ve diğer bölgelerde toplanarak Hizbullah noktalarına saldıracaklarına ve böylece direniş birimlerini oyalayarak güney ve doğudaki (Bekaa) mukavemeti zayıflatmayı planladıklarına inanıyorlar.

İsrail Beyaz Saray ve Kongre'ye üç yıldır şöyle diyor, Ehud Barak'ın 21 Eylül 2010'da Clinton Küresel İnsiyatifi'nin toplantısında dediği gibi: "Bu sefer Hizbullah Lübnan'dan tamamen sökülüp atılmalı. Son operasyondan sonra tortularının bile kalmasını istemiyoruz!"

Barak'ın bu açıklamalarına rağmen Pentagon'a bağlı Güç Yapısı Kaynakları ve Değerlendirme Birimi Başkanlığı –Amerikan Genelkurmayı için analizler yapıp stratejik değerlendirmelerde bulunan kurum- ve bazı özel Amerikalı arkadaşlar İsrailli askeri planlayıcılar ve Hizbullah ile en az bir noktada uzlaşıyorlar. Önümüzdeki Hizbullah-İsrail savaşı, İsraillilerin Lübnan'a girişlerinin ardından zırhlı personel taşıyıcılarının dışında kara güçleri kullanmalarına şahit olmayacak. Bunun nedeni ise Pentagon yetkililerinin geçmişteki savaş performanslarına dayalı kanılarını paylaşmaları, zira bir Hizbullah savaşçısının sezgisini ve zekâsını dengelemek için 5 İsrail askeri gerekecek.

El Menar'da yayınlanan bu analiz Kemal Saral tarafından Ebu Hadi TV için çevrildi.

EBU HADİ TV