"Hizbullah Lübnan'ın En Güçlü Ordusu Haline Geldi"
İsrail'de kaygılar en üst düzeye çıktı...
Lübnan Genelkurmay başkanı Michel Süleyman'ın 25 Mayıs'ta 6 çekimser ve 118 kabul oyuyla Cumhurbaşkanlığı makamına seçilmesinin ardından siyonist İsrail rejiminde kaygılar en üst düzeye çıktı.
Siyonist istihbarat kurumlarına yakınlığıyla tanınan DEBKA adlı internet sitesi Hizbullah'ın Lübnan'da en büük askeri güç haline geldiğine dikkat çekerek, Hizbullah'ın yeni bir zafer kazandığının altını çizdi.
DEBKA'nın analizini Ozan Kemal SARİALİOĞLU'nun tercümesiyle sunuyoruz:
"Lübnan halkının 18 ay süre boyunca Cumhurbaşkanlarını seçememelerinden doğan politik kaos durumunun sonunda, yeni cumhurbaşkanlarına kavuşmakla sahip oldukları inanılmaz rahatlık duygusu, pek çok kişi nezdinde generalin iktidara geliş biçimi yüzünden gölgelenmiş durumda.
General, muhalefetin desteğini batı yanlısı başbakan Fuad Senyora'nın verdiği Mayıs'ın ilk yarısında Hizbullah'ın gerçekleştirdiği ayaklanmayı bastırma emrine itaat etmemesiyle kazanmıştı. Emre itaatsizliğinin sonucunda görevden alınmak yerine Süleyman'a Cumhurbaşkanlığı yemini ettirilmiş oldu.
Yanlış ata oynayan Sinyora da işini kaybetmiş oldu, görünen o ki kendisi sürgüne gönderilecek ve Washington'daki söylentilere bakılırsa Dünya Bankasında bir pozisyon edinecek.
Bu karmakarışık düzenlemenin gerçek galipleri olan Suriye ve İran dışişleri bakanları Welid Muallim ve Muttaki ise tüm süreci parlementolarındaki döner koltuklar üzerinde seyrediyorlardı.
Son durum ABD, Batı ve İsrail için 5 büyük rahatsız edici gelişme doğurmuş durumda:
1) Kurulacak hükümete çoğunluk lideri olan ve bu zamana dek Suriye karşıtı koalisyonun başındaki Saad Hariri tarafından başkanlık edilecek. Debka'nın Orta Doğudaki kaynakları oğul Hariri'nin suikaste uğrayan babasının güçlü karakterine sahip olmadığına dikkat çekiyorlar. Refik Hariri, Lübnan'ı Suriye ve İran etkisinden kurtarmak için gereken bedeli ödemeye hazırdı her zaman.
2) Doha Anlaşmasıyla silahsızlandırılması öngörülen Hizbullah, artık ülkenin en etkili askeri gücü halini almış oldu. Lübnan ordusunun üsleri ve silah sistemleri, hava ve deniz güçleri gerçekte Hizbullah'ın eline geçecek, tıpkı İran modelinde olduğu gibi. Devrim Muhafızları normal ordudan da güçlü bir konumdadır bu ülkede. Doğrudan dini merceiyete bağlı güçlü bir askeri gücün varlığı Şii bir rejimin gerekliliklerinden biri olarak görülüyor. Hizbullah'ın bu beş günlük darbesi Beyrut'ta bu sonucu doğurmuş oldu.
3) Lübnan'daki Şii olmayan diğer topluluklar-Dürziler, Sünniler ve Hristiyanlar-Hizbullah karşısında askeri anlamda duramayacakları için güç dengelerinin değişmesini uzaktan izlemekle yetinecekler ve dışarı doğru büyük bir göçün gerçekleşmesi de çok olası.
4) Böylelikle Tahran-Şam-Hizbullah dayanışma ekseni önemli bir mevzi daha kazandı Beyrut'ta. Yani Olmert'in bu ittifakın zayıflatılacağı iddiasının da delilden yoksun olduğu açıkça görülmekte.
5) Süleyman'ın yönetimindeki Lübnan'ın Arap dünyasındaki en keskin İsrail karşıtı rejim olması tehlikesi boy göstermiş oldu; Yeni Beyrut Filistinli Hamas ile paylaşacağı çok şey bulacaktır ve hali hazırda Hizbullah'ın bu örgütle arasında kurduğu sıkı ilişki de daha da perçinlenmiş olacak."
velfecr