Hizbullah Projesi

Hizbullah Projesi

Hizbullahı hareketinin yükselişinin iyi bir dökümünü sunduğu “Ölme Ayrıcalığı” (A Privilege to Die) adlı kitapta çarpıcı bir bölüm var

Thanassis Cambanis'in Lübnan Hizbullahı hareketinin yükselişinin iyi bir dökümünü sunduğu "Ölme Ayrıcalığı" (A Privilege to Die) adlı kitapta çarpıcı bir bölüm var. 2006 Hizbullah-İsrail savaşı yeni başlamış. Hizbullah'ın sınırı geçerek iki İsrail askerini kaçırmasına karşılık olarak İsrail de ağır bir bombardıman başlatmış; binlerce Lübnanlı Şii güneydeki köylerini boşaltarak görece daha güvenli olan kuzeydeki Beyrut'a akın ediyorlar. Hizbullah, dikkat çekici bir şekilde bombalanmış yolları ve köprüleri tahliyeyi kolaylaştırmak için onarmış. Mülteciler için karşılama bölgeleri organize etmiş.

The Boston Globe'a Ortadoğu'dan haber geçmek için altı verimli yıl harcayan ve The New York Times'ta da sıklıkla yazan Cambanis, bu kıyımın ortalama insanlar üzerindeki etkisini, askeri manevralardan ve çarpışmalardan daha fazla önemseyen sınırlı yabancı muhabirlerden biri. Bir çiftçi ailesini yeni evinde ziyaret ediyor, neredeyse tamamlanmış bir Beyrut alışveriş merkezindeki kapalı otopark burası. Eski polis, şimdilerde ise Hizbullah'ın güvenlik aygıtı için çalışan Cihad Lakkis adlı biri tarafından gezdiriliyor. Lakkis burayı adamakıllı düzenlemiş. Hizbullah kasa kasa şişe suyu, taze ekmek, peynir ve konserve tonbalığı servis ediyor. Tuvaletler yetersiz, ama Hizbullah'a bağlı işçiler tarafından temiz tutuluyorlar.

Cambanis şöyle yazıyor: "Cihad'ın ve diğer Hizbullah unsurlarının disiplini ve buraya ulaşan mültecilerin sükûneti beni çarpmıştı. Beklediğimin aksine hiç biri korkmuş ve histerik görünmüyorlardı, özellikle Beyrut'ta çok daha güvende olan Hıristiyanların ve Sünnilerin yüzündeki korku ve stresi gördükten sonra" Kendilerine bir şey sorulmaksızın her biri Hizbullah lideri Seyyid Hasan Nasrallah'ı övmeye başlıyorlar ve İsrail karşısında alınacak olan ilahi zafere duydukları inançlarını izhar ediyorlardı. Bu çeşit kolektif düşünce izharları her zaman sinir bozucudur ama bu seferki özellikle çok etkileyiciydi, çünkü grup üyelerinden hiçbiri tarafından izlenmedikleri zaman bile hepsi, Hizbullah ve Nasrallah için duydukları sonsuz aşk sırrını itiraf etmek istiyorlardı."

Hizbullah ülkenin yarısını oluşturan güney Lübnan'da ulusal bir bombardıman sığınağı yarattı. Takipçileri besleniyor ve korunuyorlar ve pek çoğu aile üyelerini, evlerini ve geçimlerini kaybetmelerine rağmen dini bir gayretten doğan bağlılık ve adanmışlık sergiliyorlar. Cambanis, ikna edici bir şekilde Hizbullah'ın bölgedeki en başarılı radikal İslamcı hareketi temsil ettiğini iddia ediyor. Aynı zamanda daha önce hiçbir Batılı gazeteci tarafından ayrıntılara bu denli dikkat edilerek anlatılmamış bir öyküden de bahsediyor.

1980'lerde kurulan Hizbullah'ın meydana gelmesinde İran ve İsrail etkili oldu. İsrail farkına varmadan, 1982'deki vahşi Lübnan işgali ve burada İsrail yanlısı kukla bir hükümet kurmaya kalkması ile –ki hiç şüphesiz Yahudi devletinin aldığı en kötü dış politika kararı idi bu- Hizbullah'ın kuruluş motivasyonunu sağladı. 1979 devriminin sağladığı mutluluktan sarhoş olan İran da o zamana kadar çok dilli etnik Lübnan bulamacında ikinci sınıf insanlar olarak görülen güney Şiilerine para, askeri eğitim ve gerekli malzemeyi sağladı. İsrail 2000 yılına kadar güney Lübnan'daki bir şeridi işgal altında tutarak gerekli motivasyonu sağlamayı, İran ise Suriyeli müttefiğini aracı olarak kullanmak suretiyle para ve silah sağlamayı sürdürdü. Fakat bu süre içersinde sıra dışı bir şey gerçekleşti: Hizbullah güney Lübnan'daki Şii bölgelerini yönetmek için başarılı bir formül geliştirdi. Kendi okulları, izci grupları ve televizyon kanalı ile (El Menar büyüleyici bir şekilde 2006 savaşı esnasındaki yayınını -İsrail'in binalarını 15 kez bombalamasına rağmen- sürdürmeyi başardı) güvenlik, sosyal hizmet ağı ve geniş kapsamlı bir topluluk duygusu sağladı.

Hizbullah projesinde önemli oranda büyü vardı ve bunun büyük bir kısmı da karizmatik lideri Nasrallah'tan geliyor. Nasrallah olağandışı zeki bir lider. Sade bir yaşantısı var ve dava için pek çok fedakârlıkta bulunmuş, en büyük oğlunu savaşta kaybetti. Topluluk önünde eğlenceli olabiliyor ve kendisiyle dalga geçebiliyor. Nasrallah'ın söylemi çok ateşli ve anti-semitizmi (!) de çok aşikâr ama Cambanis, "bölgenin geri kalanındaki hanedanları simgeleyen kendini beğenmişlikten eser yok onda" diye yazıyor. Çok akıllı kararlar alıyor, işgal döneminde İsraillilerle işbirliği yapanlardan intikam alınmasını reddediyor ve Lübnan'ın Akdeniz sahillerinde güneşlenen ve bira içen kişiler karşısında İranlılara oranla daha hoşgörülü davranıyor"

Cambanis kitabının pek çok yerinde Hizbullah'ın bölgedeki radikal İslami hareketler üzerinde ciddi bir etkisinin olduğunu söylüyor. Bu muhtemelen doğru fakat iddiasının ispatı için gerekli olan titiz raporlar sunulmamış. Aynı şekilde Lübnan Hizbullahı'nın İran'ın geniş militan şebekesi –ki bu Suudi Hizbullahı'nı ve şaşırtıcı bir şekilde aktif olan Latin Amerika kanadını içeriyor- bağlamındaki yerini göstermeyi başaramamış. Bunları kim yönetiyor? Hizbullah, İslam Devrimi Muhafızları'nın yapısında nereye oturuyor?

Cambanis, 2006 savaşının Hizbullah için zafer mi yoksa mağlubiyet mi olduğunda veya ABD ve İsrail'in İran'ın nükleer tesislerine önleyici saldırı gerçekleştirmeleri durumunda Nasrallah'ın basitçe emirleri takip ederek İsrail'i vurup vurmayacağı konusunda netleşmiş gibi gözükmüyor. Bu problemler özensiz ve tekrar edici bir yazımla göz ardı edilmiş. Benim saydığım kadarıyla Cambanis ilk on beş sayfa içersinde Hizbullah'ın Ortadoğu'daki en dinamik güç olduğunu en az dört defa tekrar etmiş.

Hizbullah esnek ve gelişmiş bir radikal formül bulmuş: sosyal hizmet ağlarının, çürümemişlikten doğan halenin, cihad ve ilhamın birleşimi ve bu bütün bölgede kopya edilebilir. Aynı şekilde George W. Bush tarafından "Allah'ın insanlara hediyesi" olarak tebliğ edilen özgürlük karşısında da yaygın ve korkutucu olan alternatif bir değerler sistemini temsil ediyor. Bunun gibi yine üzülerek söylemeliyiz ki Hizbullah zaman içersinde, 1. Dünya Savaşı'nın sonundan beri Ortadoğu'yu ziyaret eden Batılı güçlerin sömürgeci kibri karşısındaki en kuvvetli yerli cevap olduğunu ispat edebilir.

The New York Times yazarı Joe Klein'in bu analizi, Ebuhaditv.com için Kelam Saral tarafından tercüme edildi.



EbuHadi