Hizbullah'a Karşı Yeni Savaş Planları ve İç İhanet
Refik Hariri suikastı soruşturmasında ortaya çıkan yeni komplolar, Hizbullah'a karşı yeni bir savaşın ön hazırlığı olarak görülüyor
HİZBULLAH'I ÖCÜ GİBİ GÖSTERMEK; 1982 LÜBNAN İŞGALİNİN ÖNCESİNİN TEKRARI
Lübnan'da giderek kötüleşen politik durumu yatıştırmak ülkenin, hatta bölgenin kaderini etkileyebilir.
Refik Hariri cinayeti dosyasında yalancı şahitlerin mevcut olup olmadığı veya Lübnan Özel Mahkemesinin siyasi davranıp davranmadığı, hatta suikastin arkasında İsrail'in olup olmadığı şeklinde başlayan tartışma politik bir kavgaya ve gergin bir söyleme dönüşüverdi.
Daha da beteri, 14 Mart bloğu üyeleri konuşmalarını daha tehlikeli olan mezhebi bir seviyeye çektiler.
Geçen hafta Lübnan'ın ilk parlamento bloğu üyesi milletvekili Muhammed Kabbara, Hizbullah'ı -Hariri'yi kastederek- "Lübnan'daki Sünnilerin liderini" hedeflemekle suçlamıştı.
Ondan önce de Müstakbel Partisi milletvekili Amamr Houri benzer yorumlarda bulunmuştu.
Hizbullah da ülkeyi mezhep savaşına çekmek isteyen girişimler karşısında uyarıda bulunmak suretiyle yanıt verdi.
Hizbullah milletvekilleri gergin söylemlere aldırmadan "Fitnenin yaygınlaşmasına izin vermeyeceğiz" diye vurguladılar. Houri'yse "Hariri bana veya meslektaşım Kabbara'nın son yorumları hakkında bir şey demedi" diyor.
Lübnan Özel Mahkemesinin sabık Başbakan Şehid Hariri'nin suikast davası hakkındaki iddianamesini açıklaması bekleniyor. Bununla birlikte bunun ne zaman ilan edileceği hala belirsizliğini koruyor, gerçi beklentiler Aralık'ın sonunda olacağı yönünde.
Alman dergisi Der Spiegel'e sızdırılan bilgilere göre bu itham "Hizbullah'ın disiplinsiz unsurlarını" da içerecek. Seyyid Hasan Nasrallah da Başbakan Saad Hariri'nin kendisine, Lübnan Özel Mahkemesinin hükmünün Hizbullah üyelerini suçlama eğiliminde olduğunu söylediğini belirtmişti. Hariri bloğu veya en azından bir kısmı bu konuşmanın gerçekleştiğini bile inkâr ediyorlar, Hariri'nin kendisi bunu yapmamasına rağmen.
Öte yandan Hizbullah da Özel Mahkeme karşısında son sözünü söylemediğini vurguladı. Hizbullah Genel Sekreter Yardımcısı Şeyh Naim Kasım, Perşembe günü Kuveyt gazetesi El Ray'a verdiği demecinde "Arap, özellikle de Suudi çabalarının Özel Mahkemeyi siyasileşme ve adaletsiz suçlamalarda bulunmaktan alıkoyma girişimlerinin sonuçlarını bekliyoruz" dedi.
Kasım, Genel Sekreter Seyyid Hasan Nasrallah'ın partinin nihai duruşunu "Arap girişimin vaktinin dolmasından ve Özel Mahkeme'nin, İsrail'in Refik Hariri cinayetinde yer aldığını gösteren bulguların eşliğinde soruşturmasının yönünü değiştirip değiştirmediğinin görülmesinden sonra ilan edeceğini" ekledi sözlerine.
Muhalefet kaynaklarına göre Eylül sonu bu sürenin bitimine işaret edebilir.
Hizbullah, Özel Mahkemeyi "Hariri cinayetinde İsrail'in de yer almış olabileceği ihtimalini dışladığı ve uluslararası soruşturmayı yanıltan yalancı şahitler yargılanmadığı müddetçe" siyasi davranmakla suçlayacağını söylemeye devam ediyor.
Hariri, Suudi Şark el Evsat gazetesine verdiği yenilerdeki bir röportajında, kendi 14 Mart bloğunun yıllar süren inkârından sonra yalancı şahitlerin varlığını itiraf etti. Hariri, Suriye'yi babasını öldürmekle suçlamasının hata olduğunu da kabul etti.
Hizbullah'ı Öcü Gibi Göstermek, Tıpkı 1982 İşgalinin Öncesindeki Gibi
Hizbullah'ı Lübnan'da ve tüm dünyada öcü gibi göstermek ABD ve İsrail'in bölge için yaptıkları planların başarıya ulaşması için bir ön gereklilik.
Hizbullah, bölgedeki tüm direniş hareketleri tarafından saygı gören bir mukavemet örnekliği arz ediyor. Bu nedenle Hizbullah'ı suça bulaşmış bir hareket olarak lanse etmek; işgal edilmiş Filistin, Irak ve başka yerlerdeki diğer direniş hareketlerinin tedrici olarak çözülmesine, en azından zayıflamasına neden olacaktır.
İsrail"in birkaç metre ötesindeki silah cephaneliği ile Hizbullah, şimdiye kadar Siyonist devletin Lübnan, İran ve belki de Suriye'ye saldırmasını engellemiş olan çok önemli bir unsur. Hizbullah'ın silahsızlandırılması İsrail ve ABD'nin BM Güvenlik konseyinin 1559 sayılı kararı aracılığıyla talep ettikleri bir istek.
1982 yılında İsrail, çoğunlukla güney Lübnan ve Beyrut'ta faaliyet gösteren Filistin direnişini ezme bahanesiyle Lübnan'ı işgal etmişti. Ülkenin güneyindeki bazıları İsrail güçlerini çiçeklerle karşıladılar. İsrail, işgali için zemin hazırlamaya çalışmıştı durmadan ve bu iş için kullandığı aleti de işbirlikçi şebekeleriydi. İşgalden önce de bölgede onlarca çatışma meydana geldi. Bunlar arasında güney Lübnan'da baş gösteren FKÖ ile güney toplumunun aktif güçleri arasındaki kavgalar da vardı, üstelik bu grupların bir kısmı Filistin yanlısı idiler. Sonunda FKÖ kendini koruyan toplulukça saldırgan bir güç olarak addedilmeye başlandı. İşgal gerçekleşti ve bir yıl sonra, zamanın cumhurbaşkanı Emin Cemeyal İsrail ile yapılan o küçük düşürücü 17 Mayıs anlaşmasını imzaladı. Bu anlaşmanın amacı Lübnan'daki milli kuvvetleri teslim almaktı.
2006'daki başarısızlığına rağmen İsrail'in Hizbullah'ı ezme arzusu değişmedi, aynı şekilde Lübnan'ı Suriye, İran ve bütün Arap-İsrail mücadelesinden izole edecek yeni bir 17 Mayıs anlaşmasını yürürlüğe sokma çabası da.
Yeni Bir İşgal Mi?
Mezhep ayrılığı kartını oynamanın bir halkı bölmedeki en etkili enstrüman olduğu kanıtlandı, bu Lübnan'da daha önce de denenmiş ve 1982 işgali, iş savaş zirvesindeyken gelmişti.
Lübnan Özel Mahkemesi, Hariri suikasti davasını doğru dürüst ele aldığını ispat edene kadar Hizbullah'ın merceği altında kalacak, özellikle İsrail'e işaret eden delillerin, soruşturmayı beş yıl boyunca aldatan yalancı tanıkların ve önümüzdeki suçlamanın ışığında.
Hizbullah milletvekili Nevaf Musevi Çarşamba günü televizyonda yayınlanan röportajında "Eğer mahkeme kararı Der Spiegel'de yayınlanan haberi doğrularsa bu durum, 1982 yılındakine benzer bir şekilde yeni bir ABD-İsrail işgalinin başlangıcını oluşturacak. Her işgal bir ön karşılaşmayı gerektirir. 1982 işgalinin amacı 17 Mayıs 1983 anlaşması idi ve eğer yeni işgal gerçekleşirse bunun nedeni de bizim kategorik olarak reddedeceğimiz yeni bir 17 Mayıs anlaşması olacaktır. Lübnan işgal edildiğinde direnişin görevi ülkeyi savunmaktır" ifadelerini kullandı.
İsrail en kötü senaryolara hazırlanırken, ABD Körfez ülkeleri ile milyarlarca dolarlık silah anlaşmaları imzalar ve ABD ve İsrail'in İran'ı vurma tehditleri yükselişteyken bazı 14 Mart yetkililerinin Lübnan'daki mezhepçi söylemleri de Amerikalı ve İsrailli savaş kışkırtıcılarına stratejik bir avantaj ve bütün bölgeyi tutuşturmak için gereken gücü sağlıyor.
Almanar'da Muhammed Şemeysani imzasıyla yayınlanan bu analiz Kemal Saral tarafından Ebuhadi TV için çevrildi.
EBUHADİ TV