Hizbullah'dan Sert Çıkış

Hizbullah'dan Sert Çıkış

Hizbullah liderlerinden Şeyh Nebil Kavuk, direniş ekseninin askeri baskılar ve ABD maşalarının karşısında daha güçlü olduğunu belirtti.

Hizbullah İcra Komitesi başkan vekili Şeyh Nebil Kavuk, yaptığı açıklamada "Kendilerine yönelik gösterilen direnişi zayıflatmak için Suriye'deki krize oynayanlar, direniş denkleminin onların sandıkları gibi savaş naralarıyla, uluslar arası kararlarla, Amerika kuklalarının bağırtılarıyla yıkılacak kadar zayıf olmadığını, bilakis çok daha sağlam ve kararlı olduğunu; direnişin her türlü tehdit, provokasyon ve kışkırtmayı alaya alabilecek kadar yıkılmaz bir dağ olduğunu bir kez daha duysun ve bilsinler. Lübnan duruşunu, direnişçi ruhunu hiçbir gün kaybetmeyecektir" dedi.

Güneydeki Debin bölgesinde 2006 Temmuz Savaşı'nda kazanılan zaferin altıncı senesi münasebetiyle düzenlenen toplantıda Şeyh Kavuk "Amerika'nın askeri ve güvenlik kanadı iç barışı ve direnişin güvenliğini, diğer yandan Lübnanlı maşaları yoluyla da Suriye'yi tehdit yoluna başvuruyor. Nitekim 14 Mart Hareketi ve Özgür Suriye ordusu diye adlandırılan grup arasında açık bir ittifak söz konusu" Para ve silahın kaynağı aynı" Muhalefet yoluyla Suriye ve Lübnan'da yönetimi elde tutmaya çalışan da Amerikan yönetimi" şeklinde konuştu.

Ardından Şeyh Kavuk "Lübnan'da silahlı Suriyelilerin bulunması, Suriye'de tutuşan ateşe ülkemizi de düşürmek amaçlıdır. 14 Mart kuvvetleri ise çoktan bulaştılar ve ülkelerinin aleyhine çalışan düşmanla tam anlamıyla ortak oldular. Ülkemiz üzerinden saldırılar gerçekleştirmek ve operasyonları yürütmek için Lübnan'daki silahlı Suriyelilere siyasi ve güvenlik anlamında sahip çıkıyorlar. Bizler Suriyeli mültecilere kesinlikle karşı değiliz. Bilakis biz onların güvenliğini önemsiyoruz. Onlara yardım için çağrıldık ve bu davet karşısında çok memnun olduk. Bu mültecileri evimizde ağırlarız ve onların güven içerisinde kalmalarını önemseriz" dedi.

Yine Şeyh Kavuk şunları vurguladı: "14 Mart Güçleri, Amerika, ortakları ve bölgedeki maşaları tam anlamıyla fiyasko durumundalar" Zira onlar geçtiğimiz senenin Ramazan ayında hükümeti düşürmeyi planlıyorlardı ancak bunu başaramadılar. Bununla beraber patlamalar gerçekleştirdiler. Halkı bölmeye çalıştılar. Askerleri öldürdüler. Sokaklarda silahlı çatışmalar çıkardılar. Diğer yanda beş gün içerisinde hükümetin düşeceği ve Şam'da geçici bir hükümet kurulacağı hususunda halkı korkuttular. Ama Ramazan ayı geldi ve Amerika'nın planları suya düştü. Suriye'deki direniş onlara sürpriz oldu ve tüm planları boşa çıktı. Şimdi düştükleri bataklıktan nasıl çıkacaklarını bilmiyorlar. Önceki öngörülerinin sonuçsuz kalması nedeniyle de ne zaman tam sonuç alabilecekleri hususunda hiçbir şey söyleyemiyorlar. "

Şeyh Kavuk "silahlanma ve çatışmalar Suriye'de krizi karmaşık bir hale getirdi. Müzakerenin reddi de katliamların ve dökülen kanların artmasına sebep oldu. Ama bugün geldikleri yer her halükarda başarısızlık" Şimdi Suriye'deki muhalefet ekseninde çözülmeler görülmeye başlandı. Stratejik kayıplar veriyorlar. Bataklıktan çıkış yolunu arıyorlar artık. Silahlandıran ve provoke edenler de Suriye halkının kanı üzerinden ticaret yapanlar" Eğer bugün Suriye'de ikinci bir Libya ya da ikinci Yemen operasyonunu başarılı olmuyorsa bu sefer ikinci bir Irak operasyonuna başvuracaklar. Yani fitneyle, iç savaşla bitirmeyi" Peki, acaba onlar gerçekten Suriye halkını korumayı, demokrasiyi ve reformu ihya etmeyi mi planlıyorlar; yoksa Suriye üzerinde komplo planları mı var?" diye ekledi.

"Diğer yanda İsrailli düşman bu aşamada Suriye'deki krizin devamı nedeniyle büyük bir mutluluk içerisinde" Direnişi hedef alan ve çeşitli provokasyon ve kışkırtmalara başvuran 14 Mart Hareketi'nin pozisyonu da direnişin azmi ve lojistik gücü karşısında zayıf kalan İsrail'in iştahını artırıyor."

Gacer köyü, Şeba tarlaları ve Keferşoba tepelerinin hala işgal altında olduğunu bir kez daha hatırlatan Şeyh Kavuk şunları vurguladı: "14 Mart Hareketi'nin bakış açısı zafer getiren bir bakış açısı değildir. Bu sebepten bu tepe ve tarlaların tam bir kayıp olacağını görmemiz yakın" Buraya özgürlüğü getirebilecek olan tek yol direniştir. Sonsuza dek diplomatik ve siyasi yollara başvurmayı mı bekliyoruz? Ya da işgal altındaki bu toprakların 1967'deki Filistin gibi mi olmasını istiyoruz?"

kudüshaber