Ahmet Taşgetiren
Hükümet-cemaat
Konu MİT-emniyet-savcılık arasında yaşanan gerilim idi. Ve tabii, cemaatle hükümetin karşı karşıya gelip gelmediği idi.
Şunu söyledim:
-Ben Türkiye'de savcılara, emniyet mensuplarına şu işte şöyle, bu işte böyle hareket edeceksiniz gibi direktifler veren bir merkezi cemaat yapılanması bulunduğunu düşünmüyorum, bir.
Hocaefendi'nin de, Okyanus ötesinden, taa Pensilvanya'dan, savcılara ya da emniyet mensuplarına, her hadise için birebir direktifler vereceğini akla ziyan bir ihtimal olarak görüyorum, iki.
Bence net durum budur.
Emniyette, yargıda, medyada, şurada burada, durumdan vazife çıkaran cemaat mensupları olur mu, olur. Onların tavırları yer yer senkronize özellik taşıyabilir mi, taşıyabilir.
Sıfır bir ihtimal
Ama kati imanım şudur ki:
Tayyip Erdoğan'la Fethullah Gülen arasında ihtilaf olabilme ihtimali sıfırdır. Bu iki isim yan yana gelse, telefonun iki ucunda buluşsa, ortaya mutlak anlamda rahmet çıkar. Ben her iki ismi, kendi şahıslarını, cemaatlerini, partilerini aşan ve mutlak anlamda memleketlerini ve değerlerini öne çıkaran bir yaklaşım içinde olabilecek bilgelikte insanlar olarak görürüm.
Onun için, diyelim cemaat aidiyeti bulunup da, yolu Tayyip Erdoğan'la çatışmaya çıkan da büyük hesap hatası yapar ve er geç, yaptığından pişman olur. Aynı şekilde, diyelim AK Parti içinde bulunup da, yolu bir şekilde Fethullah Gülen'le ya da cemaatin manevi yapısı ile çatışmaya giren de büyük hesap hatası yapar ve bir gün, bizzat Tayyip Erdoğan'ın tasarrufu ile çırılçıplak açıkta kalır.
Bilirim ki Fethullah Gülen Hocaefendi, Tayyip Erdoğan'ın müstesna misyonunu bilir, Tayyip Erdoğan da, Hocaefendi'nin ve onun etrafında kümelenen yapının, Türkiye için hayati misyonunun farkındadır.
Savcı, Başbakan'ı da hedeflediği yorumlarına yol açan bir girişimi, Pensilvanya'dan ya da cemaatin herhangi bir karar organından (böyle bir şey var mı bilmiyorum) izin ya da direktif alarak mı başlattı? Tamamen boş bir iddia bu.
Ya da emniyet içinde bir sorumlu, MİT konusunda cemaatle birebir irtibatlı bir operasyon mu icra etti? Bana göre bu da boş bir iddiadır.
Cemaate yakın şu veya bu medya kuruluşunda, diyelim, savcı veya emniyeti kollayıp, MİT'i suçlayan yazarlar, merkezi bir kampanyayı mı yürütüyorlar? Bana göre imkânsız.
Ama bu irtibatların kurulduğu ve ortaya cemaat-hükümet çatışması gibi bir görüntünün çıkarıldığı, bundan da her iki tarafın asla tasvip etmeyeceği rantların üretilmek istendiği doğru.
Öyleyse, bu görüntüden rahatsız olan her iki tarafın daha hassas olması gerekiyor.
Uhudun okçuları
Türkiye'de neredeyse bir asırlık kemikleşmiş yapılardan çıkma ve "normalleşme"nin gerçekleşmesi sürecinde zaman zaman, gerçeğin nerede olduğunu görmek zorlaşabilir. Yan yana duranlar, bir bakmışsınız, gelen dalga ile bin kilometre uzağa düşmüş. Sağduyulu olmak gerekiyor.
MİT içinde yanlışlar olabilir, emniyet, yargı içinde yanlışlar olabilir. Çok güven duyduğunuz bir insan yamulabilir.
Basiret dilemek lazım.
Hükümetin, onuncu yılında bile, henüz bazı kurumları yerli yerine oturtamamış olması, Türkiye'nin zor ülke olmasının sonucudur.
MİT sütle yıkanmış bir kurum mudur? Hükümet orayı henüz yeni tanzim ediyor. İçinden KCK'cı da çıkabilir, size kendini emanet eden bir albayı satan adam da... Hakan Fidan, hükümetin MİT'i doğru dürüst bir istihbarat örgütü yapmak için bulduğu isimdir. MİT içindeki çürükleri yemeye, Hakan Fidan'dan başlamak akıl kârı mıdır?
Türkiye "zor ülke" deyip duruyorum. Bir şey daha söylemek isterim: Vaktiyle yazmıştım, hiç kimse "Uhudun okçuları" psikolojisine girmemeli. Bunu da anlayan anlamayana anlatsın.
Son söz olarak Başbakan'a geçmiş olsun dileklerimi sunuyor, acil şifalar diliyorum.
bugün