Ahmet Taşgetiren
İHA'nız SİHA'nız Olursa...
Kandil’i nokta atışı ile vurduk ve terör örgütünün lider kadrosunun önemli isimlerini saf dışı bıraktık.
Nasıl oldu bu?
Binlerce metre yukarda gözlem yapan İnsansız Hava Araçlarımız (İHA) görüntüledi, savaş uçaklarımız havalandı ve yerdeki fesat elemanlarını kuş gibi avladı.
Bir zamanlar İHA’larımız yoktu, Amerikalıların gözü ile görüyorduk, yani onlar göstermeyince görmüyorduk, teröristler bizim çocuklarımızı avlıyordu. İHA geliştirdik. Sonra Silahlı İnsansız Hava Araçları (SİHA)nı geliştirdik, şimdi laser güdümlü bomba ile gökten nokta atış yapabiliyoruz.
İHA’mız, SİHA’mız var ama henüz (yerli ve milli) savaş uçağımız yok. Bir dönem ABD’den aldığımız savaş uçaklarımızın elektronik kodlarını bile İsrail tanzim ediyordu, sonra onu da kendimiz yapmaya başladık.
Başarı kendimizle geliyor. Bu açık.
Öğrencilerle yaptığım sohbetlerde “İHA’nız – SİHA’nız olursa teröristi siz avlarsınız, olmazsa onlar sizi avlar” diyorum.
Kudüs ya da Golan tepeleri Türkiye’de de gündem. Gazze de gündemimiz, Kırım da. Bir ara Bosna için, Kosova için içimiz yanmıştı.
Kudüs acısını gideremediğimiz için zaman zaman Kabe’nin başına bir iş gelir mi, diye sormaktan kendimizi alamıyoruz.
Bütün bunları Türkiye’nin “beka sorunu” içinde mütalaa ediyoruz.
Ayasofya’yı açıp açamamak da Kudüs için bir şey yapıp yapamamakla alakalı bunu biliyoruz.
İsrail’in arkasında Amerika var. Amerika’nın başında “Hristiyan Siyonizminin koruyucusu” ünvanı ile tanınan Trump var. Trump olmasa da Amerika’yı yönetenlerin bizden (yani İslam dünyasından) çok İsrail’i dinleyeceği, gözeteceği açık.
İslam dünyası diye bir potansiyel var şüphesiz. Ama o potansiyel üzerinde bile İslam’dan çok başka dünyalar çalışıyor, etki yapıyor. Darmadağınık, birbirine karşı konuşlandırılmış, ve birim insanına gerekli yatırım yapılmadığı için kümülatif özgül ağırlığı sınırlı.
Şöyle, herkesin başını iki elinin arasına alıp düşünmesi gerekiyor: Neden hep mazlum İslam dünyası? Neden Golan böyle? Kudüs böyle? Gazze böyle?
Mısır, Suudi Arabistan, Körfez ülkeleri Müslüman oldukları halde neden Kudüs acısını yaşamaz da, İsrail ile işbirliği halinde Hamas’a vurur, İhvan’a vurur?
Kudüs’ü bir kere daha düşünelim isterseniz… Trump ABD Büyükelçiliğini Kudüs’e taşıma kararı verdiği için ayağa kalkmıştık en son. Peki soralım, içinde bir çok Arap milletvekilinin de bulunduğu İsrail Millet Meclisi (Knesset) nerede? İsrail cumhurbaşkanı, büyükelçilerin itimad-namesini nerede alıyor? İsrail’e giden bakan vs . gibi resmi yetkililer, bizdeki Anıtkabir ziyaretine benzer ziyareti Kudüs’e, Ağlama Duvarı’na yapmıyor mu, kesin tavır koyanlar müstesna onlara bu ziyarette KİPA takmaları talep edilmiyor mu? Bu konuda bizzat Türk yetkililerin uygulaması medyaya yansımadı mı? Yani İsrail adım adım Kudüs’ün başkentliğini empoze etmiş dış dünyaya… Tabuta son çiviyi çakmak gibi bir şey Trump’ın yaptığı…
Aslında sorun büyük.
Türkiye olarak bu sorunların bir şekilde bizimle irtibatlı olduğu kanaati, her geçen gün daha bir belirginlik kazanıyor.
Cumhuriyet’in ilk dönem çizgisi, bu konuları biraz dışımızda görmeyi tercih etti. Belki de ülke için risk gördü. (Hani şimdi Ayasofya’yı açmakta tereddüt ediyor ya, bu da o sebepledir büyük ihtimalle)
Özal biraz hamle yaptı, Erbakan daha büyük hamle yapmaya yöneldi (D-8 projesi ile), Erdoğan ise üzerinde daha büyük ümit topluyor.
Dünyada bir çarpıklık var, bu şüphe götürmez. İslam dünyasının maruz kaldığı statü bu çarpıklığın bariz alanı. Biz de o dünyanın içindeyiz.
Bu çarpıklığın düzelmesi lazım, ama bu, temenni ile olmaz.
Herkes güç kullanıyor. İsrail de hem Amerika’nın hem dünya Siyonizminin gücünü kullanıyor.
Peki bu çarpıklık İslam dünyası ve Türkiye’nin lehine nasıl düzeltilebilir?
İlk cevap şu: Bu iş için İHA yetmez, SİHA yetmez.
Gençlere diyorum ki, 100 gramlık cep telefonu için çiftçimiz 3 ton domates üretmek zorunda. Fark ne? Bilgi farkı. İHA da, SİHA da bilgi farkı ile fark atıyor.
Savaş uçağınızı Amerika’dan alıyorsanız, hava savunma sistemini onlar vermiyor, Rusya’ya yöneliyorsanız, tıp, tarım, tekstil, matbaa teknolojisi için dışarıya milyarlarınız gidiyorsa….. küresel maraton koşusunda arada epeyce mesafe açılmış demektir.
Ne yapmak lazım? Mesafeyi kapatmak için canımızı dişimize takarak çalışmamız lazım. İnsan sermayemizi en yüksek donanıma kavuşturmamız lazım. İçimizdeki kavgayı asgari seviyeye indirmek lazım. 82 milyonu ortak idealler etrafında buluşturmak ve yürütmek için “Barış ve yücelme heyecanı” oluşturmak lazım. Fidelerin soğuk vurgununa uğramaması için itina göstermek lazım. Ve, ve, ve…