Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

İhsan-ı Ekmel

Hocaefendi” şimdi tecahülü arif sanatı mı yapmış oluyor. Ya da gizli reklam mı?

Ne dediği kadar, nasıl anlaşıldığı da önemli.. Hiç öyle bir kastı olmadığını söyleyebilir mi? Ya da aynı konumdaki bir kişinin sözlerinin nasıl anlaşılacağı konusunda bir hassasiyet içinde olması gerekmez mi?

Hal böyle ise, o zaman neden açıkça kendi tabanına, Cemaatine ya da Camiasına, Ekmel beyi destekleyeceksiniz demez ki!

Söze şöyle başlıyor: “Her hâlimizde, her tavrımızda, her davranışımızda, iman-ı ekmel, İHSAN-I EKMEL, ihlas-ı ekmel, rıza-yı ekmel, yakin-i ekmel demeli, hayatımızı bu takılar arasında bir dantela gibi düzgün işlemeye bakmalıyız. Bunda çok defa tam başarılı olamayabiliriz.”

Sözün devamında “başarılı olmasak da yola devam diyor..

“ ‘Paralel’ dediler bize. ‘Paralel’ paranoyanın nesebi gayr-ı sahih veledidir.” Devlet kurumlarına sızma çabaları gerçekten olmadı mı? Paranoya, “olmayanı görmek”se, “olanı görmemek nedir” o zaman! Birilerinin gözleri var, ama görmek istemiyorsa, kulakları var duymak istemiyorsa, kalbi ver ama hissetmek istemiyorsa ne olacak? Göz başka şeyleri görür ama, göz ayna olmayınca kendini görmez. 

Aşk, öfke ve ihtiras gözü kör, aklı zail eder derler.. Korku da öyle. Ya da kibriti gözünüze çok yaklaştırırsanız, arkasında kocaman bir ormanı kaybedersiniz..

“Hocaefendi” diyor ki: ‘Kim paralelse, Allah onun belasını versin. Allah 7 sülalesini yerin yedi kat dibine batırsın. Kim sülükse, Allah onun bin belasını versin. Sülüklerin evlerine ateş salsın, yuvalarını başlarına yıksın. Bizsek yani. Kim çeteyse. Kim örgütse Allah onun belasını versin… kim silahlı örgütse Allah onun belasını versin. Kim milletine kötülük yapmak istiyorsa  Allah onun belasını versin. Kim milletin hakkı olan arpa kadar bir haram yemişse, Allah onun sülalesinin, onun 7 sülalesinin  belasını versin!’ Bunu söylerken kendi adınıza söyleyin!

Bu sözleri söyleyen kişi nasıl bir anlayış sahibi olabilir.. Öfkesi aklını zail etmedi ise eğer, kendi adına da söylemiş olsa, söylemeyi tavsiye ettiği şeyin, insani, ahlaki bir temeli olabilir mi?

Kim paralelse, Allah onun belasını versin. Allah 7 sülalesini yerin yedi kat dibine batırsın.”, “kim milletin hakkı olan arpa kadar bir haram yemişse, Allah onun sülalesinin, onun 7 sülalesinin  belasını versin!” Böyle bir şey söylenir mi?

Suç şahsidir. “Babalar koruk yediklerinde oğullarının dişleri kamaşmaz”. Nasıl böyle bir şey söylenebilir.. “7 sülaleye bela okumak” da neyin nesi! Suçsuz insanları nasıl suçlar, onlara bela okuyabilirsiniz.. Kamil bir insan suçsuz insanlara lanet etmez!

Bunları bilmiyor olamaz.. “Kim milletin hakkı olan arpa kadar bir haram yemişse, Allah onun sülalesinin, onun 7 sülalesinin belasını versin!” Bugün bir arpa ölçüsünde kimi masum kabul edebilirsiniz.. Ya da o zaman topyekûn bir millete nasıl lanet okuyabilirsiniz. Herkesin vergi hesap yanlışları olamaz mı! “Bir arpa” ölçüsü akla ziyan bir konu. Şunu söylersin, “kim miskal/zerre-i miktar, iyilik ya da kötülük yapmışsa karşılığını görecektir.” Ama 7 ceddine lanet hangi akılla açıklanabilir..

Allah kalplerden geçenleri de bilir.. Lanet edenin laneti muhatabına ulaşmaz ise sahibine geri döner!

Zaten hocaefendinin müntesibleri de bu ifadeleri yazılı metinden çıkartmışlar. Yani sansürlemişler..

Fetullah Gülen, keşke başkalarının gözünde çöp aramadan önce, kamu kaynaklarının, fonların, teşviklerin, kadroların yandaşları tarafından nasıl yağmalandığına bir nazar etse idi..

Sahi, HSYK 3. Dairedeki eklemlenmiş yargıçlar bu konuda ne düşünüyorlar aceba! Adalete müdahele ederseniz bilmelisiniz ki, bu zulümdür. Zulm ile abad olunmaz!

Gülen aslında işin farkında, aynı konuşmasında diyor ki: “Kimse kimsenin vizrini, vebalini yüklenemez. Herkes kendi vebaliyle oraya gidecek. Kaldı ki mesleğiniz, meşrebiniz, mizacınız, merakınız itibarıyla öbür tarafta görseniz ki birileri sizin vebalinizi sırtlanmış, beli bükülmüş bir hamal gibi o veballer altında inliyor, buna da razı olmazsınız. Hata etmek, bazen tökezlemek, kimi zaman eksik ve noksan yapmak mukteza-yı beşeriyettir. Bundan dolayıdır ki, Allah Rasûlü, “Küllü’n-nâs hattâûn” demiş ve “hattâûn” kelimesini özellikle kullanarak hata yapmanın insanın tabiatından olduğunu, onun çok büyük hatalar yapabileceğini ifade etmiştir. Daha sonra da, “Ve hayrul-hattâîne et-tevvabûn: Hata edenlerin en hayırlısı hata ettikten sonra hemen tevbe ile onu silmeye çalışandır” buyurmuştur. Demek ki, önemli olan düşüp kalmamak, düşüp kalkmaktır. Hata edenlerin en hayırlısı, hata ettikten, düştükten, sürçtükten sonra hemen kalkıp doğrulup yine kemerbeste-i ubudiyetle Allah karşısında saygı, ta’zim, tebcil ve takdirle durandır”

İşte böyle: Siyasetten pay isteyenlere de Gülen’in zahiren ilan ettiği şu ifadelerin batında ne anlama geldiğini ya da takıyye hükmünde olup olmadığını bilmeksizin, yine de usulen hatırlatmak istiyorum: “Fakat sizin eğer Allah’ın rızasından, hoşnutluğundan başka, ila-yı kelimetullahtan başka, nam-ı celil-i Muhammedi’yi güneşin doğup battığı her yere ulaştırmadan başka bir hedefiniz varsa, ‘Biz de bir gün bir yerde küçük bir reis olalım, bir vekil olalım, bir bilmem ne olalım!’ mülahazalarını taşıyorsanız, hiç farkına varmadan Allah’tan o nispette uzaklaşmış olursunuz.”

Sahi şu cemaat mediasının ısrarla sahip çıktığı, benim hakkımda sürekli yalan ve iftira üretenlere, ya da Başbakana kelepçe takmaktan, süründürmekten söz edenlere de hocaefendinin bir çift sözü olacak mı?

Sahi örgüt ne demek? Sivil toplum örgütü derken ne demiş oluyoruz? Devlete, dine karşı bir örgütlenmeden söz ediyorsanız, aslında Marksist örgütler de devleti ele geçirip onu kendilerine göre yüceltmek istiyorlar. O zaman!

Tamam “Paralel” demiyelim de, şu yargıdaki, polisteki örgütlenmeye ne diyelim! “Paralel din” demeyelim de, kendi inanç ve cemaat anlayışını mutlaklaştıran, diğerlerine karşı izole bir hayat yaşıyan ve onlara karşı takıyye yapanlara ne diyelim! Hıristiyanları, Yahudileri cennete sokarken, ötekilere lanet okuyanlar kim oluyor! İHH ve Filistinliler sözkonusu olunca İsrail’i otorite kabul edip, iş kendi iktidarına gelince, mesela, Sisi’ye itaat edip Mursi’ye meydan okuyanlar kim oluyor?

Susurluk, Yazıcıoğlu, Mumcu suikastı, Sıvas olayları, her çevreden insanların içinde olduğu hibrit davalarıdır.. Bunlardan biri çözülse, kimin eli, kimin cebinde görülecek. İşin kötü yanı, her çevreden birileri işin içinde.. Dertleri, hepsi de rakibinin üstüne yıkmaya çalışıyor bu suçu.. Keşke yüzümüzü sadece Hakk’a dönebilsek!. O, gizlediklerimizi ve açığa vurduklarımızın hakikatini bilir. Selâm ve dua ile..

yeniakit

Bu yazı toplam 1002 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar