Abdurrahman Dilipak
İklim zokasını da yutarsak!
Biliyorsunuz, bir de iklim zokasını yuttururlarsa vay başımıza geleceklere. Açıklama yapıldı, iklim anlaşmasını onaylayacakmışız. Allah korusun!. Tabii, inşallah biz de cahillerden, zalimlerden, işbirlikçilerden olmayalım. Biz hatırlatalım: Oltayı yutan balık yem istemez. İstanbul sözleşmesi, Lanzorotte, 5G, Hayvan Hakları Yasası, Great Rest bunların hepsi aynı lobinin tezgâhları.
Bu anlaşma da hayata geçirilirse, Bill’in adamları orada da ahkam kesecekler. Ne büyükbaş, ne tavuk, ne balık bulabilirsiniz yiyecek. Bill’in adamları, daha ucuz ve daha bol, daha lezzetli ve istediğiniz mevsimde istediğiniz hayvanın etinin lezzetinde, kıvamında size onu sunacaklar! Eee, siz de şu helal-haram takıntısından kurtulun artık! İtaat edin, rahat edin!? Zaten “Helal fetvası” da, “fetvacısı da” hazırdır! Yeter ki siz siyaseti ikna edin. İkna etmek için havuç ve sopa yöntemi ya da “ekmek arası dolar” yöntemi işe yarar. Hangisini yerseniz!?
Media, sermaye, siyaset, bürokrasi, STK, akademi CoVID sürecinde “test edildi, onaylandı”. Onlar elinde mühür dolaşıyorlar. Batıdan, ABD’den gelen her tavsiye, Cebrail’in Allah’tan getirdiği hüküm gibi adeta!! Allah’ın emri o kadar ısrarla uygulanmıyor. Pagan dinlerinde bu işler böyledir, hele bir de bilim soslu olunca! Dilerim bu iklim zokasını da yutmayız!
16.8.2021’de Sabah’da bu konuda bir haber vardı. Şöyle yazmışlardı: “Önce Dünya’yı yaktılar şimdi de kurtaracaklarmış, yersen! İşte Batı’nın doğayı katleden sistemi. Dünya’yı tehdit eden iklim değişikliği krizi artık büyük yangınlar ve sellerle hissedilir hale geldi. Sömürü düzenini kullanan Batı ve kapitalizm sistemi iklim krizinin yaşanmasında öncü rol oynadı. Batı az maliyetle çok üretim hedefiyle hiçbir önlem almadan doğanın dengesini bozan bu sistemi ilke edindi.”
Aslında gerçek tam da böyle de değil. Dünyanın kirletilmesinde durum daha da vahim ve suçluları da belli. Antibiyotikler, kozmetikler, zirai ilaç diye pazarladıkları zehirleri kim üretiyor.
“İklim değişikliği” bahanesinin arkasına saklanıyorlar. Yalan söylüyor, bu bin yılda bir yaşanan tabii bir süreç. Hep oldu ve olacak. Manyetik kutuplardaki değişiklik kozmik bir olay Ay’da da, Güneş’te de, Güneş sisteminde de olan bir döngü. Bu olayı bahane ederek, provoke ederek dünyada panik oluşturmak istiyorlar. Sureti haktan gözüküyor, Şeytan bu kez iklim değişikliği ile geliyor. Evet, daha fazla deprem olacak, evet daha fazla şimşek çakacak, evet daha fazla volkan patlayacak, dün olduğu gibi bugün de yarın da Güneş’te patlamalar olacak.
Neden radyasyon kirliliğinden söz etmiyorsunuz, ahlaksızlar! 5G ve Starlink’lerle dünyayı radyasyon kuşatmasına aldınız, alıyorsunuz, o konuda bir tedbir yok. Ahlakı, aileyi, nefsi ifsad ediyorsunuz. Fıtrata savaş açtınız. Satanist’siniz, Pedefoli’siniz, LGBT’siniz. Ahlaki kirlenme sizin için sorun değil. Kimyasal silahları, Biyolojik silahları üreten sizsiniz! Hayvanları öldüren, ekinleri talan eden siz değil misiniz.
Her şeyi yapabileceğinizi söylüyorsunuz, Amazon yangınlarını, Avustralya yangınlarını neden söndürmediniz.
Birkaç ay önce Dünya’yı kasıp kavuran orman yangınlarını, kim, neden, nasıl, niçin çıkardı? TransHumanizm’e, NeuraLink’e hazır olun. Milli Eğitim eski Bakanı 2018-19 yeni öğrenim yılında, uzaydan beyninizi okuyacaklar müjdesini vermişti. Okuyan yükler de, yükleyen siler de. Şimdi de Teknoloji Bakanı Grafen üzerinden “müjdeyi” verdi. Yeni teknoloji nöronlarla entegre çalışabilecek ve biz de buna hazırız.
Zaten mRNA ile ilk adım atıldı, kapı açıldı, direnç by-Pass edildi. İnsanlar e-Water ve aşı, ilaç, gıda üzerinden bir “Genom”a dönüştürülmesi için ilk adımlar atıldı. Artık zaten nüfus cüzdanınızda, pasaportunuzda öyle yazıyor. Siz bir “Gender”siniz! Bakın, hayvanların başına gelen, sizin de başınıza gelecek. Biz komplocuyuz öyle mi? İşin aslını, gerçeği anladığınızda, kurtulmak için çok geç kalmış olabilirsiniz.
Evet, “cehennemin yolları iyi niyet taşları ile döşelidir. İyi niyetleriniz sizi kurtaramayacak. “Şeytan sizi Allah’la aldatmasın” denmedi mi size. Onlar size ilahiyatçı, bilim adamı, politikacı, doktor, bürokrat, gazeteci kılığı ile de gelir.
Bakın, karbon aslında kötü bir şey değil. Bunun oranı, dengesi önemli. Grafen kötü bir şey değil, nerede, nasıl ve niçin kullandığınız önemli.
Bu iklim sözleşmesi, aslında kulağa hoş gelse de, sonuçta ağuyu altın tas içre, bala karıştırılıp sunulan bir proje. Global sermayenin lokal kaynakları kontrol altına almasını sağlayacak bir proje, bu haliyle, şekli ile. Görünürde “İnsan faaliyetleriyle; hayvan, petrol, kömür işletmeleri ortaya çıkan sera gazlarını, 2050- 2100 yılları arasında ağaç, toprak ve okyanusların doğal yollardan sindirebileceği bir noktaya çekmek. Ülkelerin uygulama performansını 5 yılda bir değerlendirmek ve yeni hedefler belirlemek için bilim kurulları oluşturmak ve yeni hedefler belirlemek. Zengin ülkelerin daha yoksul ülkelere ‘iklim finansı’ vermesini sağlamak”.
Bakın bu gidişle büyük baş hayvan beslemekten tutun da sözde karbon salınımı yüksek olan birçok ticari faaliyete kısıtlamalar getirilebilir. İklim üzerinden korku pompalanıyor. Aynısını CoVID’de de yapmışlardı. Çin’de insanlar yolda giderken düşüp ölüyordu. Herkese maske taktırdılar, her gün manipülatif ölüm raporları yayınladılar. Şimdi hepsi çevreci olacak, her gün raporlar yayınlayacaklar. Yine ölümü gösterip hastalığa razı etmeye çalışacaklar.
Bakın bundan sonra iklim değişikliğinin etkisiyle sıcak hava dalgaları, şiddetli yağışlar ve kuraklık şiddetini artıracak ve daha sık görülecek. Mesela daha çok “akıllı hayvan” haberi okuyacaksınız. Büyükbaş, kümes ve balıklar üzerinden daha çok olumsuz haber duyacaksınız. Deniz, göl, baraj, akarsu canlıları ile ilgili daha çok haber okuyacaksınız. Biz nasıl iklim anlaşmasını imzalayacağız anlayamıyorum. Hem fosil yakıt aramalarına hız vereceğiz, hem de bu anlaşmayı izleyeceğiz!?
Yeni enerji politikaları, yoksul ülkelerin aleyhine olacak. Destek oltaya takılan yem.
Göreceksiniz enerji maliyetlerinin çok fazla artması ve enerji kıtlığı, tarım ve endüstriyel ürünlerde fiyat artışına sebeb olacak.
Evet, önlemler yoksul ülkelerde üretim maliyetlerini artıracak. Kalkınmakta olan ülkeler de gelişmiş ülkelere bağımlı uydular haline gelecek. Çünkü şu anda onlar bunun patent, standart, piyasa denetim mekanizması, marketing stratejisini, teknolojisini, yazılımını hazırlıyorlar. Bu sözleşme de hem çerçevesini, hem de mevzuatını, denetim mekanizmasını oluşturuyor.
Neyse, inşallah Ankara bu işe balıklama atlayıp, başına bir bela almaz. Bu konuyu bu gidişle daha çook yazmak zorunda kalacağız.
Selâm ve dua ile.