Ahmet Taşgetiren

Ahmet Taşgetiren

İktidar halkın psikolojisini görmüyor

İktidar, halkı etkileyen “Derin yoksullaşma endişesi”ni ne kadar hissediyor, bilmiyorum.

Mesela “Asgari ücret 10 bin liraya çıkarılsa ne ki?” gibi bir tepkinin altında ne var? Maaşın daha almadan bittiği düşüncesi nasıl bir panik yaşatıyor insanlara?

Sokaktaki vatandaşın “Gırtlağımıza dayandı geçim zorluğu” sözü neyi anlatıyor?

İstanbul’da taksicilerin, yerli müşterinin çağrısına cevap vermiyor oluşu nasıl bir şey? “Yabancılar için ucuz, yerlinin boğulduğu ülke” görüntüsü iktidar cenahında nasıl görünüyor? Kıyı şehirlerinde nüfus yapısını değiştirecek ölçüde yabancıların mülk alımına sınır getirilmesi nasıl bir ülke haline geldiğimizin göstergesi?

Bilgisayarı eskimiş, bir aylık maaşı ile yenileyemeyen akademisyenin tıkanmasını düşünün.

Öyle sık sık cep telefonu yenileme zamanları çok çok gerilerde kalmış, geçinme kaygısı bütün tutkuların önüne geçmiş durumda.

Seyahat planı yapmak kolay mı? Bir ara uçakla seyahat kolay geliyordu insanlara. Yine bu iktidar döneminde. Şimdi aynı mı? Şimdi kendi aracınızla şehirler arası seyahat bin türlü hesabı gerektirmiyor mu? Otobüsle memleketine gidecek gence yol parası vermek bile geldiğimiz dramatik durumu sergilemiyor mu?

Artık orta gelir grubu bile araç yenileme ümidini kaybetmiş, mevcut aracın masraflarını nasıl karşılayacağından endişe eder durumda. Büyük şehirde kiralara yetişmek maaşlı insanlar için katlanılmaz bir çile.

İktidar adına konuşanlar milyonlarca insana verilmekte olan “sosyal yardımlar”dan söz ediyorlar. Yani ki, milyonlarca ailenin sosyal yardımla geçindiği bir ülke durumuna gelmiş bulunmaktayız. Nasıl bir psikolojidir kapısı sürekli yardım dağıtanlarca çalınan evde çocuk olmak?

Nasıl bir psikolojidir işsiz babanın duygu dünyası, işsiz babaya eş olmak, evlat olmak nasıl bir psikolojidir?

Sürekli geriye giden bir hayat standardı söz konusu… Sofraları kemiriyor enflasyon canavarı. Ve iktidarın enflasyonla mücadele gibi bir gündemi yok. Var mı?

Yoksullaşma psikolojisi, altta kalanlar için katlanılmaz bir durum, ama evet artık orta gelir grubunun kapısını çalıyor.

Asgari ücreti 8 bine çıkardığınızda diğer maaş kademelerini ne yapacaksınız? Ücretler yükseldiğinde maliyetler ne olacak, zaten ÜFE ile TÜFE arasında 70 puanlık fark var, üretici fiyatlarındaki astronomik rakamlar tüketiciye yansımaya başladığında ücret artışlarının ne anlamı kalacak?

Fiyatların peşinden umutsuz bir koşu insanların payına düşen. Eksilen, eksilen, eksilen hayatlar…

Böyle bir zeminde, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmalarını düşünüyorum.

Bu konuşmalar bana, halkın psikolojisi gözetilmeden hazırlanan - sunulan konuşmalar gibi görünüyor. “Halk hep hamaset bekliyor, yüksek tonda nutuklar bekliyor, hep muhalefet biraz dövülsün istiyor” gibi bir psikolojiyi yansıtıyor. Tayyip Bey iyi konuşur, güçlü bir ses tonu var, ama bu artık biraz fazla geliyor bence insanlara. “Almayalım artık” diyor insanlar. Çünkü insanlar nutuk yerine biraz anlaşılmak istiyor.

Hala alıcısı yok mu bu ses tonunun?

Var tabii.

Hala alıcısı yok mu muhalefete yönelik salvoların?

Var tabii.

Ama bunlar, markete gittiğinde artık vakti gelen kış sebzelerinin fiyatlarına bakmaktan korkan insanlar değil.

Ama bunlar markette çocuklarının “Anne – baba şunu alacak paramız var mı?” diye sormasından korkan anne – babalar değil.

Bir de iktidar, 20 yıldan beri ülkeyi yönettiğini unutuyor gibi bir izlenim bırakıyor. Oysa ne varsa problem olarak, işte zatı devletlerinin yönetiminin ürünü.

“Haftada 5 bin torbacı yakalıyoruz” diyen bir İçişleri Bakanı, bu 5 bin torbacının nerede hasıl olduğunu da söylemeli değil mi? Aynı bakan, 5 bin torbacının ulaştığı (yaşları artık 8’e mi, 10’a mı indiği bilinmeyen) milyonlarca insanın da bu zeminde uyuşturucu bağımlısı haline geldiğini görmemeli mi?

Benzeri biçimde “Sosyal yardım alan aile sayısını 4 milyon 300 binden 4.5 milyona çıkardık” diyen sayın bakan da, iktidar adına bir “başarı”yı anlattığını sanırken, yoksullaşmanın milyon milyon arttığını da göstermiş olmuyor mu?

…..

Bir soru:

-Peki muhalefet yeterince yansıtabiliyor mu halkın içine sürüklendiği psikolojik travmayı?

Bence değil. Sokak röportajında konuşan, konuşurken tıkanan, sözlerine göz yaşları eşlik eden annenin duygu fırtınası siyasete yansıyabilse, iktidarı da terbiye edecek muhalefeti de, ama nasıl olacak o?

“Derin yoksulluk” konuşuluyor 21’inci yüzyılın Türkiyesi’nde. Önce onu aşalım, ardından yürürüz “Türkiye Yüzyılı”na… “Üç Y ile mücadele”nin bütün ayaklarında çürüme söz konusu. Bugün toplumun önüne çıkacak olanlar yeniden “3 Y ile mücadele” için bayrak açsalar yadırganmaz.

Bu yazı toplam 451 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar