Ahmet Taşgetiren

Ahmet Taşgetiren

İktidar seçimden ümidini kesti mi?

İktidar seçimden ümidini kesti mi yoksa “mucize - sihirli” bir planı mı var?

Belli ki yıprandı, belli ki ciddi oy kaybı var, belli ki kamuoyu yoklamaları iktidarla muhalefet arasındaki oy farkının, muhalefet lehine 10 puandan az olmadığını gösteriyor. “Bir de muhalefet 6’lı masadan doğru – dürüst bir ortak aday çıkarabilirse…” deniyor, iktidarın hiç şansı yok.

Ama hiçbir siyasi hareket, hele Tayyip Erdoğan gibi 20 yıldır iktidarda kalmayı başaran bir siyasetçinin önderliğindeki hareket, öyle “Ört ki ölem” demez. Seçime asılır tabii ki. İktidara doyulmaz çünkü.

O yüzden de Tayyip Erdoğan’ın her iktidarın her seçim öncesinde yapageldiği şeyi yapması yadırganmaz. Evet, çok bağırgan belki vahşi diye nitelenebilecek bir seçim ekonomisi uyguluyor iktidar.
Tamam da, seçim ekonomisi var, seçim ekonomisi var. “Bağırgan, belki vahşi” diye niteledim. O yüzden de “İktidar seçimden ümidini kesti mi?” diye bir soruyla girdim yazıya.

“Rasyonel değil” diye niteleniyor iktidarın ekonomi-politikası. Bu “Akıl dışı”nın belki “çılgınca”nın kılıflanmış hali. Hani Maliye Bakanı’nın “Epistemolojik kopuş” diye bir ifadesi vardı ya, aslında o da “çılgınca”nın iki kere kılıflanmış halinden başkası değildi.

Tırmanan ve yarınlarda da tırmanmaktan başka alternatifi bulunmayan bir enflasyonumuz var.

Enflasyonla mücadeleyi ıskalayan bir siyasi irade söz konusu. Ama bu enflasyonla seçim kazanılmaz. Çünkü toplumun çok çok geniş kesimleri boğuluyor. Size onlar oy verecek. Niye versinler ki?

Bunu Tayyip Erdoğan da bilir. Enflasyonla mücadele etmeyeceksiniz, çünkü o işi ciddiye almadınız, alır gibi yaptınız da almadınız, dünyada bütün zenginliklerine rağmen enflasyonla mücadele için kimi adımlar atanları küçümsediniz, “heterodoks” diye kerameti sizlerden menkul yan yollar aradınız. Ama durmuyor enflasyon. Üç – beş, üç – beş yukarılara doğru tırmanıyor. TUİK bile kamufle edemiyor vahim tabloyu.

O zaman?

Vatandaşın gelirlerini artıralım. Nasıl olacak bu? Herkese bir şeyler vererek. O “Bir şeyler”in bir kaynağı olmalı. Devletseniz Hazine’den verirsiniz, iş adamlarının üzerinden verirsiniz, iş adamı iseniz gelirinizden verirsiniz…

Devletin verdiği, devleti yönetenlerin cebinden verdiği şeyler değildir. Hazine vatandaştan toplanandan oluşur. Vatandaştan alacaksın, öteki vatandaşa vereceksin. Enflasyon demek, istisnasız tüm vatandaşlardan para çekmek demektir. Evine sadece kuru ekmek götürenden bile vergi alır, Hazine denen yeri öyle doldurursunuz.

İş adamı, mesela siz asgari ücreti yüzde şu kadar artırdığınızda (yıl başında 9 bin lira civarında olacağı söyleniyor) fabrikayı kapatmamak -yani bütün işçileri sokağa atmamak için- bunu maliyetine yansıtır. Alın size yeni zamlar. Yani enflasyonda bir kademe daha.

Ev fiyatları – ev kiraları uçtu, üç- beş güvenlikçinin çalıştığı sitelerde aidatlar neredeyse ev kirasına yakın bir noktaya ulaştı.

Kapıda duran otomobilin masrafını (kasko, sigorta, muayene, bakım) karşılamak bile problem..
Raflardaki peynir fiyatları gün gün değişir oldu. Yumurta üç lira, süt 25 lira oldu. Süt üreticisi yeme yetişemez oldu.

İktidar 2022’de sene içinde yeni ek bütçe çıkarmak zorunda kaldı, niye, çünkü deniz bitti.
2023 bütçesinde daha şimdiden 659 milyarlık bir bütçe açığı öngörülüyor. Ki bütün iktisatçılar onun da tutmayacağını belirtiyorlar.

Şimdi gelelim, başlangıçtaki soruya: İktidar seçimden ümidini kesti mi, yoksa elinde mucizevi – sihirli, şöyle “epistemolojik kopuş”la bağlantılı heterodoks ekonomi anlayışından esinlenmiş, eşi bulunmaz bir formül mü var?

Seçim ekonomisi demek, seçimden sonrası için bir “Ateş topu” oluşturmak demek. Belli ki duvara toslar bu ekonomi politikası. Bir yandan ücretlere zam, diğer yanda fiyat yükselmesi, bu çark, bu fasit daire işlemez ilelebet. Birileri -o birileri bellidir ülkemizde- ezilir içinde bu çarkın. “Amok koşusu” tabiri böyle durumlar için söyleniyor.

Baştaki sorunun devamı şudur:

İktidar ne yaparsa yapsın oy alanındaki erimeyi telafi etmekten ümidini kesti, “ateş topu”nu kendisinden sonra gelecek iktidarın kucağına bırakmak gibi bir hesaba yöneldi. Hani “Enkaz bırakmak” denir ya böyle durumlar için. Bakıyorum mesela muhalefet liderlerine, her gün biraz daha ilerleyen ekonomik yıkımı onarmak için en az 6 aylık – bir yıllık vadeler öngörüyorlar.

Peki ya iktidar yeniden iktidar olursa…. Ateş topunu kendi kucağında bulursa… Orada da hesap, muhtemelen, “hele bugünü kurtaralım, seçimden sonra ilk yıllar can yakıcı sıkı uygulamalar yapsak bile sonrasında iş düzelir, vatandaş yaşadıklarını unutur” varsayımıdır.

Ne de olsa siyasetin bin bir cilvesi vardır. Ne de olsa hafıza-i beşer nisyan ile malüldür.

Bu yazı toplam 451 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar