İlhan İşbilen’in avukatı, niye bu kadar gocundu?

Gündemde, yazılmayı bekleyen birçok mevzu varken, yeniden “İlhan İşbilen konusu”na dönmek zorunda kaldığım içim, tüm okurlarımdan özür diliyorum...

Bu vesileyle bir açıklama yapmak istiyorum: 20 Aralık 2015 Pazar günkü“İlhan İşbilen, Evyap Ailesi’ne nasıl ve niçin damat oldu?” başlıklı yazımda geçen “Nurcu” ifadelerinin, şu andaki “Nurcu camia” ile ilgisi yoktur!.. 

“Nurcu”lardan kasıt; “Fetullah Gülen Cemaati”nin mensuplarıdır!..

Malûm kendilerini “Nurcu” olarak pazarlayıp, çıkmışlardı piyasaya!..

Bu açıklamayı yaptıktan sonra, gelelim, bu mevzuya yeniden niye döndüğümüz meselesine...

YAZILANLARIN NERESİ YALAN?

Efendim, malûmlarınız olduğu üzre; “İlhan İşbilen, Evyap Ailesi’ne nasıl ve niçin damat oldu?” başlıklı bir yazı yazmıştım... İşte, 20 Aralık tarihli o yazıma; hem İlhan İşbilen’in, hem de Nebahat Evyap İşbilen ve Prof. Dr. Sami Karahan’ın vekili olduğunu söyleyen Av. Ergün Özkan’dan bir “mail”aldım...

Av. Ergün Özkan tarafından gönderilen mailde; “Hasan Karakaya tarafından 20-21 Aralık 2015 tarihinde Akit Gazetesi’nde köşe yazısı olarak yayınlanan iddia ve ithamlara cevabımızdır” denilmiş ve benim “21 vahim yalan” yazdığım iddia edilerek, bunlar tek tek sıralanmış...

Ama, avukat bey; ya “görme özürlü” olmalı, ya da bana karşı “önyargılı”olmalı ki; yazdığım her cümleyi kendisi de tekrarlamış ama benim yazdıklarım için “vahim yalan” demiş!..

Avukat beye tavsiyemdir;

Yazının “İlhan İşbilen kimdir?” ara başlıklı bölümü okusun... İşbilen’in gençliğinde “berberlik” yaptığını, daha sonra İzmir İktisat’ta okuduğunu yazdım... 

O halde, bunun nesine “yalanlama” gönderiyorsun?..

Neymiş, İlhan İşbilen “Cezayir’de tersanecilik” yapmış, filan... Bana ne?.. 

Ben, onun “hayat hikâyesi”ni anlatmaya mecbur muyum?..

Ben İlhan İşbilen’in “yolsuzluk” yaptığını “rüşvet” aldığını ve “iş takipçiliği” ile meşgul olduğunu yazmadım ki; “bunları yapmadığını”ispatlamaya çalışıyorsun?..

VATİKAN’IN HİZMETÇİLERİ

Avukat Bey; isterseniz, “Dinlerarası diyalog” meselesine hiç girmeyin... Eğer bu mevzuya girerseniz; belki İlhan İşbilen’in değil ama Fetullah Gülen’in; bir “Vatikan Projesi” olan “Dinlerarası Diyalog” meselesine nasıl dört elle sarıldığını ve hatta, Papa’ya yazdığı mektupta;

“... Yoğun gündeminizde bize zaman ayırarak sizinle müşerref olmayı bahşettiğiniz için zatıalilerinize en derin kalbi teşekkürlerimizi sunarız. Papa 6. Paul cenapları tarafından başlatılan ve devam etmekte olan Dinlerarası Diyalog İçin Papalık Konseyi misyonunun bir parçası olmak üzere burada bulunuyoruz. Bu misyonun tahakkuk edişini görmeyi arzu ediyoruz. En aciz bir şekilde hatta biraz cüretle, bu pek kıymetli hizmetinizi icra etme yolunda en mütevazı yardımlarımızı sunmak için size geldik” dediği konularına girersek, bu iş çok uzar... En iyisi mi, susun ve oturun oturduğunuz yerde!..

Yoksa; “Dinlerarası Diyalog” meselesinin “Vatikan kaynaklı bir proje”olduğunu, bu projenin, 28 Ekim 1965’te Papa 6. Paul’un onayıyla ilan edilen, “Papalığın 3. bin yıl hedefi” olarak açıklandığını bilmeyen yok...

Nihayetinde; 

İlhan İşbilen de, bu projenin piyonu olmuş!.. Daha neyi anlatıyorsun bana?..

Avukat Bey, hele söyle bana;

Vatikan’dan 1991 yılında açıklanan Redemptoris Mission adlı genelgede;

“Dinlerarası diyalog, kilisenin bütün insanları kiliseye döndürme amaçlı misyonunun bir parçasıdır... Bu misyon aslında Mesih’i ve İncil’i bilmeyenlere ve diğer dinlere mensup olanlara yöneliktir” denilmiyor mu?..

ÖNÜ NE ZAMAN AÇILDI?

İlhan İşbilen şöyle “başarılı”, böyle “becerikli”ymiş!.. Bana ne?..

Bana; “hızla yükselme”sinin Gülen’le ilgisi nedir, onu anlat!..

Ne yani;

Asya Finans ve Evyap’ta, “Gülen’le tanışmadan önce” mi görev aldı yoksa“sonra” mı?..

Ben söyleyeyim;

“İlhan İşbilen; kendi becerisi ile değil; Fetullah Gülen’in kanatlarının altına girince, hızla yükselmeye başladı.”

l Neymiş; Ahmet Fikret Evyap yerine, Ahmet Fehmi Evyap yazmışım!..

Hata dediğiniz bu mu?..

PARDON 50 YAŞINDAYMIŞ!

Hem “yalan” yazdığımı iddia ediyorsunuz, hem de “Evyap Holding’e müfettiş çağrıldığını, bunun sebebinin de kardeşler arasında çıkan şirket içi uyuşmazlıktan kaynaklandığını” kendiniz söylüyorsunuz...

“Bakanlık müfettişleri, şirkette 6 ay denetleme” yaptığına göre, beni niye yalanlıyorsunuz?..

İlhan İşbilen ve Nebahat Hanım’ın, 1996’da evlendiklerinde, Nebahat Hanım “60 yaşında” değil, “50 yaşında” imiş... “Vahim hata” dediğiniz bu mu avukat bey?..

Demek ki;

Şu anda “70 yaşında”lar!

SARIYER’DEKİ ARAZİ

Demişsin ki;

l “Fiilen avukatlık yapmayan ve sadece öğretim üyeliği yapan aile dostu Prof. Dr. Sami Karahan mahkemeler üzerinde hiçbir zaman böyle bir etkiye sahip olmamıştır. Öte yandan, taraflar hiçbir zaman yargıyı şahsi işlerine alet etme basitliğine başvurmamış ve böyle bir girişimde bulunmamışlardır.

Tarafların uzlaşma tarihi de bunu teyit eder niteliktedir.”

l “Prof. Dr. Sami Karahan bugüne kadar hiçbir anonim şirketin yönetim kurulu üyeliği görevinde bulunmamıştır. Çökmek ve el koymak gibi tabirler yakışıksız sözlerdir. Kem söz sahibine aittir deyişi uyarınca bu çirkinliği size iade ediyoruz.”

l “Mehtap Eğitim Vakfı 05.07.2011 tarihinde kurulmuştur... Vakfın kurucuları esas itibariyle Nebahat Evyap İşbilen ile Selime Evyap’tır. İki kardeş kendilerine ait tüm taşınmazları (oturdukları evler dahil) ve bir kısım şirket hisselerini bu vakfa tahsis etmişlerdir. Belirtilen taşınmazlar babadan ve anneden intikal eden taşınmazlar olup, tamamıyla Allah’ın rızası gözetilerek ve gönül rızasıyla vakfa tahsis edilmiştir.”

l “İlhan İşbilen Mehtap Eğitim Vakfı’nın yönetiminde değildir. Nebahat Evyap İşbilen Vakfın Başkanı, Selime Evyap ise Başkan Yardımcısıdır. 

Sarıyer’deki Kolej Mürüvvet Eğitim Kurumları AŞ.’ye aittir. Vakıf, sadece şirkete ait bir kısım hisselerin sahibidir. Okul, Selime Evyap ile Nimet Evyap tarafından bizzat yönetilmektedir. Kolejin ne İlhan İşbilen ile ne de Cemaat ile ilgisi bulunmamaktadır.”

Ben de diyorum ki;

“Sarıyer’deki 47 dönüm, 60 milyarlık arazi” bir bağış mıdır, yoksa o arazinin üzerine çökülmüş müdür?..

Soruyorum avukat bey; o araziyi bağışlayan Hulusi Hasbek Efendi midir?.. 

Hulusi Efendi, o arazinin “maksadı dışında kullanıldığını” görünce, bağıştan vazgeçti mi, vazgeçmedi mi?..

Arsayı geri almak istiyorlarsa, niye geri vermiyorsunuz?.. 

Siz, kimin arazisinden kimi kovuyorsunuz?..

Bugün, Hulusi Efendi’nin çocukları; 

“Allah katında hiçbir rızamız yoktur” diyorsa, siz o araziye “çökmüş”olmuyor musunuz?..

Bana, masum görünüp, “Müslümanlık” öğretmeye kalkmayın!.. 

İçinizde, hardal tanesi kadar “iman” varsa, “Gülen ve yakın  çevresindeki hırsızların gırtlaklarındaki haram lokmaları” temizleyin!..

Uzun lâfın kısası avukat bey;

Bana cevap yetiştirmeye yeltenmeyin!..

Bu iş, sizin boyunuzu aşar!..

Bakın, daha Prof. Dr. Sami Karahan ile öğrencileri Vedat Dalda veSeyfettin Mermerci meselesine giremedim...

Ne dersin avukat bey;

Açayım mı “dosya”yı?..

Hadi, düşün ve karar ver!..

Ya da, çekil aradan!..

Heyy PKK’lı “it”ler... Erkekseniz, gidin Diclekent’te hendek kazın!

Doğu ve Güneydoğu’yu “yangın yeri”ne çeviren ama, “asker ve polis”in aldığı tedbirlerden dolayı da hayli sıkışan “PKK’lılar”ın kendi aralarında yaptığı telsiz konuşmalarında birbirlerine diyorlarmış ki;

“Kaçan itleri vurun!”

O halde, ben  de onların tabiriyle sesleneyim bu “it”lere!..

Bu “it”ler; 

Sur’daki bütün evleri ve bütün yolları delik-deşik etmişken, acabaDiclekent’te niye “molotof” kullanmaz, niye “hendek” kazmaz, niye“barikat” oluşturmaz?..

Söyleyin hele “köpek”ler;

Diclekent’te niye yoksunuz?.. 

Orada “tasma”larınızı elinizde tutan “sahip”leriniz yani “HDP’liler”oturduğu için mi?..

Yaptığınız, madem ki “şanlı bir direniş”tir, o halde, eğer maçanız sıkıyorsa,Diclekent’te bir hendek kazın!..

l Bir soru daha: 

Bütün “işyerleri”ni tarumar ettiniz, bütün “kepenk”leri kapattırdınız... Peki be “it”ler, peki be “köpek”ler, “Fetullahçı” olarak bilinen adamların dükkânlarına niye dokunmuyorsunuz?.. Yoksa, “talimat”ları onlar verip,“hedef”leri onlar mı gösteriyor?!?..

l Haa, sahi; bütün “market”ler kapalı iken, bir büyük market, hâlâ açık ve tıkır tıkır çalışıyor!.. Merak ediyorum, “Devlet”e karşı “kaplan” kesilen siz,“Koç”lar karşısında niye “sudan çıkmış sıpa”ya dönüyorsunuz?..

Söyleyecek söz çok!..

Ama siz; “insan” değil, “it”siniz!..

Ve ancak, itler gibi kuyruk sallarsınız!

yeniakit

Bu yazı toplam 904 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar