İliklerine Kadar Sömürmüş
Birçok Haitili'ye depremin yarattığı muazzam hasarın temelinde, Fransız sömürgeciliğinin ülkeyi iliklerine kadar emmesi yatıyor.
Birçok Haitili'ye depremin yarattığı muazzam hasarın temelinde, Fransız sömürgeciliğinin ülkeyi iliklerine kadar emmesi yatıyor. Paris'in Haiti'nin bağımsızlığını tanımak için istediği muazzam tazminatın 122 yıllık ödenme sürecinde, ekonomi ve altyapı iflah olmaz derecede geri kaldı
Ben MacIntyre (Arşivi)
Haiti'deki fay hattı nerede? Jeologlara göre Kuzey Amerika'yla Karayip tektonik tabakalarının arasında. Bazılarına göre deprem Tanrı'nın gazabının kanıtı:
Hatta Amerikalı evanjelist Pat Robertson'a göre bu korkunç olay, Haiti'nin doğumu sırasında Şeytan'la yapılan voodoo anlaşmasının cezası.
Daha duyarlı sesler Haiti'yi yıllar boyu yağmalayan, ülkeyi etkin bir altyapıdan mahrum bırakıp doğal afetler karşısında savunmasız hale getiren despotlar geçidine dikkat çekiyor. Fakat birçok Haitili için fay hattı maziye uzanıyor - Haiti'nin sömürge tecrübesine, bu diyarı borçla ve hep bodur kalan bir ekonomiyle sakatlayan köleciler ve zorbalar imparatorluğuna. Fay hattı 200 yıl öncesine, doğrudan doğruya Fransa'ya gidiyor.
18. asırda Haiti Fransa'nın emperyal mücevheriydi, Karayiplerin İncisi, dünyadaki en büyük şeker ihracatçısı. Haiti tarlalarında çalışan kölelere yönelik muamele, sömürge standartlarıyla bile çok korkunçtu.
Bazı zamanlar öyle hızlı ölüyorlardı ki, Fransa sayıları ve kârları korumak için yılda 50 bin köle ithal ediyordu.
Ülke, özgürlüğe bir saygı duruşu
Fransız Devrimi'nin ilkelerinden ilham alan köleler, kendi kendini yetiştirmiş bir köle olan Toussaint L'Ouverture'ün liderliğinde ayaklandı. Feci bir savaşın ardından Napolyon'un güçleri yenildi. Haiti 1804'te bağımsızlığını ilan etti.
Haiti bu yeni bahtsızlıkla mücadele ederken, o asil başarıyı hatırlamaya değer: Kölelerin önderlik ettiği bir isyanla bağımsızlığını kazanan yegâne ulustan ve batı yarıküredeki ikinci en eski cumhuriyetten söz ediyoruz. Haiti, özgürlükleri çalınan insanların özgürlük talebiyle kuruldu: Ülkenin bizzat kendisi, insan haysiyetine ve özgür-lüğüne bir saygı duruşu niteliği taşıyor.
Fransa bu küstahlığı ve kazanç kaybını affetmedi: 800 şeker tarlası ihma edildi, 3 bin kahve üretim alanı yok edildi. Vahşi bir ticaret ablukası devreye sokuldu. Eski tarla sahipleri Haiti'nin işgal edilmesini, halkının tekrar köleleştirilmesini talep ediyordu. Fransız Devleti bunun yerine yeni kara cumhuriyetin kanını iliklerine kadar emmeyi tercih etti.
150 milyon Fransız altını istendi
Fransa 1825'te, Haiti'nin bağımsızlığını tanıma karşılığında akıl almaz miktarda tazminat talep etti: 150 milyon Fransız altını, yani ülkenin yıllık ihracat gelirinin beş katı. Kraliyet Fermanı, 150 topu olan 12 Fransız
savaş gemisiyle desteklendi. Talepler pazarlığa açık değildi. Çiçeği burnunda cumhuriyet razı oldu, zira başka seçeneği yoktu. Haiti özgürlüğünün bedelini ödemek zorundaydı ve sonraki 122 yılda ödeye ödeye helâk oldu.
Tarih muhasebesi hataya mahkum bir iştir, fakat Fransız tefeciliğinin boyutu akıl alır gibi değildi. Toplam tazminat 90 milyona indirildiğinde bile Haiti borç-larla felç olmaya devam etti. Ülke ABD, Almanya ve Fransa bankalarından fahiş oranlarla borç aldı. Bu meblağ hakkında bir fikir vermesi için şu bilgiyi aktaralım: Fransa 1803'te, Haiti'nin 74 katı büyüklüğündeki Louisiana Bölgesi'ni ABD'ye 60 milyona satmayı kabul etti.
Bütçenin yüzde 80'i borca gitti
Bu mali yükün altında ezilen Haiti, daha doğarken neredeyse iflas etmişti. 1900'da ulusal bütçenin yüzde 80'i hâlâ borç ödemeleri tarafından yutuluyordu. İstikrarlı bir ekonomi için harcanabilecek olan para yabancı bankalara gidiyordu. Çalışanları tarlalarda tutmak ve tazminatı ödemek için azami hasat yapabilmek amacıyla Haiti bir Kırsal Bölge Yasası kabul etti ve kent ile kır arasına, açık tenli seçkinlerle kara tenli çoğunluk arasına, hâlâ varlığını sürdüren resmi bir ayrım koydu.
Borç ödemeleri ancak 1947'de bitti.
O güne gelindiğinde Haiti'nin ekonomisi iflah olmaz derecede bozulmuş, toprak-ları çoraklaşmış, sefalet ayyuka çıkmış, hem doğanın kaprisi hem otokratların yağmaları yüzünden siyasi ve ekonomik istikrarsızlık başını alıp gitmişti. Yedi yıl önce Haiti Paris'ten, Batı yarıküredeki en yoksul ülke haline gelmesinde payı olan 'savaş gemisi diplomasisi'nden dolayı faizler dahil yaklaşık 22 milyar dolar tazminat talep etti.
Haiti'nin ekonomik kırılganlığını çok daha vahim boyutlara getiren geçen haftaki depremin sonrasında Fransa'ya bu ahlaki borcunu ödemesi yönünde yeni çağrılar yapılıyor. Fransa'nın bu çağrılara kulak verme ihtimali yok. Elysee Sarayı'nın bakışı, bu meselenin 1885'te kapandığı yönünde. 2004'te dönemin devlet başkanı Jacques Chirac, solcu düşünür Regis Debray'ın başkanlığında bir Yüzleşme Komisyonu kurdu; amaç Fransa'nın Haiti'yle tarihsel ilişkilerini incelemekti: Komisyon gayet ince bir biçimde, "gerek hukuki gerek tarihi koşullar itibarıyla tazminat talebinin yersiz olduğu" sonucuna vardı.
Kouchner'in çağrısı ironik
Haiti'nin sosyal çöküş, yönetim felci ve tahrip edici boyutta ölümle yüz yüze olduğu böyle bir dönemde Fransa maliye bakanı ülkenin borçlarının silinmesi sürecinin hızlandırılması çağrısı yapıyor. Ne acı bir ironi bu: Fransa, daha kuruluşundan itibaren ülkeyi borca boğmamış olsaydı, Haiti doğanın gareziyle başa çıkmak konusunda çok daha donanımlı olacaktı.
Fransa Dışişleri Bakanı Bernard Kouchner bir 'yeniden inşa ve kalkınma' konferansı çağrısında bulunuyor. Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, "Bu, Haiti'yi çok uzun zamandır maruz kalmış göründüğü lanetten ilelebet kurtarmak için bir şans" diyor.
Bu sözler, Robertson'ın Haitili kölelerin Napolyon'un cenderesinden kurtulmak için 'Şeytan'la anlaşma yaptığına dair aşağılayıcı iddiasıyla rahatsız edici bir benzerlik arz ediyor. İlk baştaki lanet dini değil ekonomikti ve Haiti'ye emperyal Fransa tarafından dayatıldı.
Fransa tarihiyle yüzleşmeli
Haiti'nin laflara, konferanslara veya yüzleşme komisyonlarına ihtiyacı yok. Acilen paraya ihtiyacı var.
Bugüne kadar Fransa'dan gelen resmi bağışlar Britanya'dan gelenlerin yarısından azına tekabül ediyor.
Sömürgecilik dünya çapında acı bir miras bıraktı, fakat geçmişin günahlarıyla bugünün dehşeti arasında bu kadar doğrudan bir bağın bulunduğu pek az ülke var. Haiti'nin yaralarını sarmak konusunda biraz olsun yol kat edilecekse, Fransa mevcut felaketin sebebinin sadece kötü kaderde değil, tarihte de yattığını kabul etmeli.
Fransa tarihinin hesabını vermiyor. Fakat bir dahaki sefere bir Fransız restoranında kazık bir hesap geldiğinde, bu faturanın yersiz olduğunu ve bir yüzleşme komisyon kurulması gerektiğini söyleyerek çıkıp gitseniz tepki ne olurdu bir tahayyül edin.