İLKAV Başkanı Pamak Yargıda

İLKAV Başkanı Pamak Yargıda

Star Gazetesi'nden Berat Özipek'in yazısı

Bugün, belki de siz bu yazıyı okurken, İLKAV Başkanı Mehmet Pamak ve Öğretmen-Sen Genel Başkanı Yusuf Tanrıverdi, şimdiki ‘Adalet’ Bakanı’nın ihbarı üzerine açılan davada, bir panelde dile getirdikleri fikirlerden dolayı sanık olarak yargılanıyor olacaklar. Yeni bir 301 davası bu. Yarın da Nokta Dergisi’nden Ahmet Şık ve güvenlik uzmanı Lale Sarıibrahimoğlu’nun davası var (Bu ayki düşünce ve ifade özgürlüğü davalarıyla ilgili toplu bilgi ve istatistik için www.antenna-tr.org ‘dan yararlanabilirsiniz).

Pamak ve Tanrıverdi’nin yargı önüne çıkarılmalarının öyküsünü hatırlayalım.

Aralık ayında Ankara’da ‘Resmi İdeoloji Kıskacında Eğitim Sistemi’ konulu bir panel düzenlenmişti. Orada ifade edilen fikirler bir televizyon kanalı tarafından ‘Eğitim Panelinde Şok’ başlığıyla ve suçlayıcı bir tarzda ‘haber’leştirilince, dönemin vakıflardan sorumlu devlet bakanı Mehmet Ali Şahin, telefonla ilgili haber programına bağlanarak soruşturma açtıracağını söylemişti. Dediğini yaptı ve ardından Vakıflar Genel Müdürlüğü, paneli düzenleyen İLKAV hakkında dava ve düzenleyiciler hakkında cezai takibata geçilmesi istemiyle yargıya başvurdu.

Bu olay gösteriyor ki, yapılan reformlara ve mevzuattaki iyileştirmelere rağmen düşüncenin cezalandırılmasının sorumluluğu sadece yargıya ait değil. Hükümet’in içinde de evrensel anlamıyla düşünce ve ifade özgürlüğünün ne olduğunu anlayamayanlar ve dolayısıyla baştan beri yapılan reformların mantığını kavrayamayanlar var. Bugün iki insan ve bir vakıf yargılanıyorlarsa, Hükümet’e bağlı bir kurumun ihbarı sonucu yargılanıyorlar.

Pamak ve Tanrıverdi, haklarında dava açılmasını gerektiren hangi fikirleri dile getirmişler dersiniz? Bunun bir önemi yok aslında. Çünkü sonuçta şiddeti övmemişler, önermemişler ve ifade özgürlüğünün sınırlandırılmasını mevcut yasal çerçeve içinde dahi meşru hale getiren herhangi bir ifade dile getirmemişler. Buradan bakıldığında, ifade özgürlüğü açısından, hukukun evrensel ilkeleri açısından dava konusu olmayı gerektirecek hiçbir açıklama söz konusu değil. Merak edenler için belirtelim, resmi ideolojiyi eleştirmişler, onun gölgesi altındaki eğitim sisteminin özgürlüğü tahrip ettiğini dile getirmişler, birlik ve bütünlük üzerindeki abartılı vurgunun faşizme ait bir özellik olduğunu ifade etmişler ve bu tezlerini temellendirmek için yorumlar yapıp, örnekler vermişler.

Bu düşünceler, onu provokatif bir üslupla dile getiren TV kanalının özgürlük nosyonundan nasibini almamışlığı ile adı geçen bakanın kendisinin ve Hükümetinin orada dile getirilen fikirlerden ne kadar uzak olduğunu kanıtlama gayretkeşliği olmasaydı, büyük bir olasılıkla suçlama konusu yapılmayacaktı.

Türkiye’de ifade özgürlüğünü savunmak, bütün bu reformlara rağmen hala kolay değil. Mevzuat, 301. madde örneğinde de görüldüğü gibi, iyileştirilmiş haliyle bile ifade özgürlüğü açısından sorunlu olmaya devam ediyor. Ama keşke sorun sadece o maddenin kaleme alınış biçiminden veya daralttığı sınırlardan kaynaklansaydı.

O sınırları olduğundan daha dar yorumlayan bir yargı ile özgürlüğü kendi elleriyle 301 değirmeninin taşının altına atan bir bürokrasi ve siyaset olmasaydı, özgürlük zayiatı daha az olabilirdi. Dileyelim Pamak ve Tanrıverdi düşüncelerinden dolayı cezalandırılmasın ve İLKAV kapatılmasın.


Star