Ahmet Taşgetiren
İllüzyon mu mucize mi?
Enflasyon bir ayın içinde 20 puan birden düştü! Yuvarlak rakamlarla yüzde 84’ten yüzde 64’e… Bu mucize değilse ne?
Biliyorum, mucizeleri peygamberler gösterir ama, bu olayı da “mucizevi” diye nitelemekten başka kelime bulamadığımı itiraf etmeliyim.
“Baz etkisi mucizesi” diyor ekonomistler.
Buna bakıp, bizi yönetenlerin gerçekten “Ekonomist” olduğuna inanmamız gerekiyor. Hoş, 84’lü enflasyonu üretenler de onlardı, ÜFE’de yüzde 150-160 enflasyonu oluşturanlar da onlardı, ama unutmak lazım artık onları… Onlara bakıp liderlerimizin “Ekonomist”liğini sorgulamak ancak fitne – fesat işi olabilir.
Tamam, enflasyon bir anda 20 puan birden düştü, şimdi sıra, maaşı 8 bin 506’lıraya çıkarılan asgari ücretliye, 3500 liralık maaşına yüzde 25 zam yapılan (onun kafi gelmeyeceğini düşünüp bir gün sonra zam oranı yüzde 30’a çıkarılan) emekliye ve maaşı her gün biraz daha asgari ücrete yaklaşan memura, yıllık enflasyon oranı 20 puan düştüğü halde bir türlü fiyatı inmeyen peynire, ete, süte, sebzeye yetişebilmek için ucuzluk kuyruklarında gün ışımadan yer tutmak ve amansız bir mesai sarfetmek düşüyor.
Ne yazık ki vatandaş mucizenin neticelerini çarşı – pazarda göremiyor. Ev sahibi olabilmek, araba sahibi olabilmek, onlar çook çok eski zamanların umudu idi. Şimdi küçük çarkları döndürebilen kendini başarılı addediyor.
“Yüzde 25 zam müjdesi!” Emekliye ve memura… Az mı? Hani Temmuz’da da yapılmıştı ya bir miktarı… Zam oranının az olduğunu onu yapanlar ”müjde” diye takdim edenler de o kadar iyi biliyor ki, bir gün geçmeden oranı yüzde 30’a çıkarıyorlar.
Peki ama neden geçen yıl iki kere asgari ücret ayarlaması (toplam yüzde 74.43) yapıldı, bu sene başındaki üçüncü artış neden yüzde 54.5 oluverdi? Toplam yüzde 129. Acayip olan şu ki, 8 bin 506 lira bile açlık sınırının kıyılarında dolaşıyor.
Çünkü biliyoruz ki, vatandaş, dört nala giden ve 8 bin 506 liralık asgari ücreti bile açlık sınırının kıyılarında tutan enflasyon canavarına bir yerlerini kaptırmaktan kurtulamıyor ve size de seçimde oy lazım.
EYT derken “2 milyon 200 bin kişiyi kapsıyor olması”nı elbette seçim açısından çok önemsediğiniz sözlerinizden anlaşılıyor. Ama şimdi EYT’linin alacağı emekli maaşı problemi var. Ya bir kere örgütlü mücadele ile sonuç almayı başarmış olan 2 milyon 200 bin kişi, “En düşük emekli maaşı, tam bir sefalet rakamı” deyip “İnsanca yaşamak istiyoruz” diye yeniden eyleme başlarsa… Ve orada, EYT’den önce de emekli olan milyonlarca insanı yanına çekmeyi başarırsa… Acaba o endişe ile mi en düşük emekli maaşı “müjde” kervanına yetişip 5 bin 500 liraya çıkarılıverdi.
Seçimler, ah seçimler… Zor seçimler…
İktidarın şu ekonomi politikası konusundaki özgüvenine hayran olmamak elde değil. Ne cesareti denir buna bilmem. “Türkiye Ekonomi Modeli” iddiası hala sürdürülmüyor mu, insanın şapka çıkarası geliyor. İşte, “Siyasi hayatıma da mal olsa yapmam” dediğiniz şeyi yaptınız. Bütün bu operasyonların vatandaşı rahatlatmayacağını adınız gibi biliyorsunuz. Ama en kötüsü şu ki, enflasyonla nasıl mücadele edileceğine dair programınız yok. Yangın bazen öyle bir hal alır ki, döktüğünüz üç – beş kova su bile alevleri yükseltir. Şu anda ekonominin gidişatı tam da bu.
Yürütülen ekonomi - politika insanı yiyor, bitiriyor. Çocuğu ile markete gidemeyenler, çocuğuna markette bazı rafları göstermeyenler, sofrada her gün bir şeyin eksilmesini içi hüzünle dolarak takip edenler…. Bunlar “Türkiye Ekonomi Modeli” manzaraları. Bir de fert başına milli geliri Türkiye’nin on katı olan ülkelerin bizi kıskandığını, ya o ülkelerin iflasın eşiğinde olduğunu söylemek yok mu? Almanya’da yıllık enflasyon 7.9 çıkmış. Bizim illüzyon rakamlarımız bile bunun 7 katı. Almanya iflas ediyor, biz dünyanın ilk 10 ekonomisi içine giriyoruz!!!
Özgüvenin böylesine şapka çıkarmaz mısınız?
Pazarlamaya diyecek yok. Bir de alıcısını bulurlarsa değmeyin keyiflerine…
RACONU KÜRŞAT YILMAZ KESİNCE…
-MHP camiasında Sinan Ateş’e sahiplenilmediği açık.
-Sinan Ateş’i öldürenler aleyhinde bir şey söylenmediği de açık.
-MHP camiasında, Sinan Ateş’in 12 yıl danışmanlığını yaptığı genel sekreter İsmet Büyükataman dahil herkesin suskunluk orucuna girdiği açık.
-Herkesin sustuğu bir yerde Kürşat Yılmaz’ın konuştuğu ve maktulü zımnen “FETÖcü” diye suçladığı, olan biteni “CİA merkezli oyunlar” olarak nitelediği açık. Kürşat Yılmaz tweetlerinde noktayı “Lider – Teşkilat – Doktrin” diye koymuş. Racon bu ise kimde konuşacak takat kalır ki…
Bir cinayet üzerine suskunluğun böylesine anlam kazandığı ülke Türkiye…
Ak Parti cenahı neden susuyor acaba? MHP’nin hangi sebeple olduğu belirsiz suskunluğuna duyduğu saygıdan dolayı mı, arkada iki yetim evlat ve bir eş bırakan siyasi cinayete üzülmekten dolayı konuşma takati kalmadığı için mi?
Ne acayip zamanlara geldik Allah aşkına?