İmad Muğniye'nin Özel Hayatı
Oğullarımı Allah yolunda verdim, cihadi çizginin sürmesi için kendi canımı da vermeye hazırım. Düşmanın alçakça cinayetlere başvurmaktan başka yapacağı bir şey yok ve cesur Lübnan halkı karşısında galip gelmesi de mümkün değil.
Yakınlarının, silah arkadaşlarının ve dostlarının dilinden; Hizbullah direnişi komutanı Şehid İmad Muğniye'nin öyküsü.
Hacı İmad Muğniye'nin kız kardeşleri ve yeğenleri Hizbullah'ın kültürel ve toplumsal faaliyetlerinde faaliyet gösteriyorlar, fakat İmad'ın şehadetinden önce kimse onların şehidin yakın akrabalarından olduğunu bilmemekteydi. Şehid için gerçekleştirilen hatim meclisine bu kadınlar da katılıyor ve misafirleri karşılıyorlar. Diğer akrabalar da sessiz ve dingin bir şekilde başlarını sallıyor, gelenlere "Hoş geldiniz" diyorlar.
El Menar Televizyonunun törenden yaptığı canlı yayında şehidin babası Hacı Faiz Muğniye'nin evindeki duvarda oğullarının üniformalı tek bir büyük resminin bulunduğu vurgulanıyor. İmad'ın annesi oğullarının başka bir resmine sahip olmadıklarını söylüyor. İmad evdeki bütün çocukluk resimlerini toplamış ve güvenli bir yerde gizlemiş.
İmad'ın küçük kız kardeşi Zeyneb şöyle diyor: "Ağabeyimin şehadetinden önce, ailemizin bütün üyeleri hep birlikte kimliğimizi gizleme kararı almıştık. Çok az bir grup insan hariç hiç kimse benim İmad Muğniye'nin kardeşi olduğumu bilmiyordu. Ama bugün bu akrabalığımı insanlardan gizleyemem. Bugün bütün dünyanın benim Muğniye'nin küçük kız kardeşi olduğumu bilmesini istiyorum. Onun bu aileye bağışladığı izzet ve başı dikliği tanımlamam mümkün değil. O sağ iken de bu izzeti hissetmekteydim ama bugün bu duygularımı açık bir şekilde ilan edebilirim artık."
Zeyneb ile kardeşi Hacı İmad Muğniye arasında 21 yaş fark var. Ama o, kardeşinin kendisiyle ailenin diğer fertlerinden daha fazla ilgilendiğini söylüyor. Konuşurken abisinin duvardaki resmine bakıyor ve diyor ki: "Aramızda 21 yaş olmasına rağmen çok samimi idik. Pek çok konuda aynı düşünüyorduk. Aynı tür müzikten hoşlanırdık, İslam dünyasının büyük şahsiyetleri hakkında aynı düşüncelere sahiptik."
Zeyneb bir kez daha abisinin resmine dikiyor gözlerini ve devam ediyor: "Evimize gelip bu resmi gören herkes ister istemez korkuya kapılıyordu. Kardeşimin en güzel özelliklerinden biri de kendisini tanıyan herkesin ona saygı göstermesiydi."
Gazeteciler Zeyneb'e kardeşini en son hangi gün gördüğü soruyorlar. "Onu en son birkaç gün önce gördüm. Ama bu görüşmemiz diğerlerine benzemiyordu" Bir türlü ondan ayrılmak istemiyordum" Evdeki son anına kadar yanında oturmuştum" cevabını veriyor.
Zeynep yaşlı gözler, fakat aynı zamanda ilahi takdire olan rızasını yansıtan bir gülümseme ile birlikte kardeşinin kendine mahsus şahsi özelliklerini anlatmaya devam ediyor ve Hacı İmad'ın bile bu özelliklere niçin sahip olduğunu bilmediğini söylüyor.
İnsanın, ömrünün yarısını Siyonist düşmana ağır darbeler indirmekle geçiren büyük bir komutanın, ailesinin hayatının en ayrıntılı noktalarına kadar ilgilendiğini ve kardeşleri Fuad ve Cihad'ın çocuklarının bütün ihtiyaçlarını karşıladığını bilmesi ne güzel. Şehid Fuad Muğniye'nin kızı bu konuda şunları söylüyor: "Babam şehid olduğunda ben 8 yaşındaydım. Amcam Hacı İmad benim ve kardeşlerim için tıpkı bir baba gibi idi. Bize öyle bir şefkat gösteriyordu ki babamızın yokluğunu hissetmiyorduk. Bugün babamın şehadetini bir kez daha hissettim. Her ne kadar uzun bir süredir onu görmemekteysem de varlığını hissetmekteydim."
Hacı İmad Muğniye'nin eşinden ne haber peki? Bu vefakar hanım Hacı Rıdvan hakkında ne düşünüyor? Zeyneb şöyle diyor: "O sadece susuyor. Onun Hacı İmad ile ilişkisi benzersiz bir ruhi ve manevi irtibat idi. Bu muttaki hanım her zaman eşinin yanında idi ve bütün sorunlarda onun arkasındaydı. Muğniye'nin şehadetinden sonra gusül, kefen ve defin işlemlerinde yer almak istedi. Bütün vücudunu kaplayan rahatsızlığa ve üzüntüye rağmen şehitler mezarlığına gelmiş ve eşinin cenaze törenine katılmıştı."
Zeynep muhabirlere Hacı Rıdvan'ın eşinin nerede olduğunu bilmek isteyip istemediklerini soruyor. Kocasının mezarı başında oturmakta olduğunu ve mezar taşını yıkadığını öğreniyorlar. Zeynep kesin bir dille İmad'ın ve Fuad'ın çocuklarının babalarının yolunu takip ederek her çeşit zulüm ve adaletsizlikle savaşacaklarını söylüyor. "Babalarımızı kaybetmiş olmamıza rağmen biz Muğniye ailesinin geride kalanları birbirimizi destekleyerek şehitlerimizin yolunu sürdürecek, çağrılarını dünya halkına ulaştıracağız" diyor.
Peki ya Ümmü İmad (İmad'ın annesi)? Hatim meclisinde ona Ümmü İmad diye sesleniyorlar. Ümmü İmad bilinmeyen bir sima değildi. Gençliğinden beri dini ve toplumsal faaliyetlerde yer almaktaydı. Bugün ise sağlam imanından güç alarak ve büyük bir sabırla üç şehid annesi olmakla iftihar ediyor. Şöyle diyor: "Üç oğlumu da İslami hedeflere ve topluma hizmet etmeleri için terbiye ettim. Bütün telaşımla namaz kılan, mümin insanlar olmaları için çabaladım. Cihad yoluna adımlarını attıklarında da bu yolu sürdürmeleri için onları teşvik ettim.Seçtikleri yola karşı çıkmadım hiçbir zaman."
Ümmü İmad'a oğullarını kaybettiğinde neler hissettiğini soruyorlar. Cevaben şöyle diyor: "Bugün de diğer günler gibi benim için. Dün bu yolu sürdürdüğüm gibi yarın da aynı yola devam edeceğim. Oğullarımı Allah yolunda verdim, cihadi çizginin sürmesi için kendi canımı da vermeye hazırım. Düşmanın alçakça cinayetlere başvurmaktan başka yapacağı bir şey yok ve cesur Lübnan halkı karşısında galip gelmesi de mümkün değil."
Ayrılığın acısına rağmen Ümmü İmad takdiri ilahiye rıza gösteriyor. O duygularını şöyle ifade ediyor: "Oğlum düşmanların yansıttığı gibi terörist biri değildi. O, direnişin komutanlarından biri ve bu ümmetin silahşor mücahitlerindendi. Ben mukavemetin komutanı Seyyid Nasrallah'a güvence veriyorum. İmad kendi çapında olan pek çok savaşçı terbiye etti" Dert etmesinler" Kadınlarımız Allah'ın izniyle Hacı İmad'dan daha iyi fertleri olan bir nesil yetiştireceklerdir. Eğer başka oğlum olsaydı onları da İmad'ın yolunu sürdürmeye teşvik etmekte asla tereddüt etmezdim. "
Hizbullah yetkilileri Ümmü İmad'dan gazetecilerle fazla konuşmamasını rica etmişler sanki. Kendisine, oğlunuzla ilgili niçin gazetecilere açıklama yapmıyordunuz diye sorduğumuzda oğlunun deşifre olmasını istemediğini söylüyor. Başka bir gazeteci, o artık şehid olduğuna göre canından yana endişe duymamanız gerekir, dediğinde ise kinayeli bir gülümsemeyle "Niçin anlamıyorsunuz, her şeyi açıklamam mümkün değil" diyor. Bu arada annesinin yanında oturan Muğniye'nin kız kardeşlerinden biri gönüllü oluyor ve gazetecilerin sorularından birini cevaplamak istediğini söylüyor. Şehadetinden iki gün önce Muğniye ile görüştüğünü, çok hasta olduğu için abisine aşı yaptığını söylüyor. Habercilerden biri Lübnan içinde veya dışında onunla görüşüp görüşmediğini sorduğunda Ümmü İmad bir kez daha susmayı tercih ediyor"
Hizbullah'ın sorumlularının anne İmad'a olan güvenlik tavsiyeleri oğluna yaptıklarından daha az değil anlaşılan. Ömrü boyunca oğlunun fotoğraflarından mahrum olan anne, şehadetinden sonra yayınlanan fotoğrafları kendisinin de ilk kez gördüğünü söylüyor. Ümmü İmad her zamanki olağan metanetini koruyor, onu ağlarken görüntülemek isteyen fotoğrafçılar ümitsiz oluyorlar.
Ümmü İmad, Şam'ın Kefersuseh bölgesindeki patlamanın öncesinde oğlunun Suriye'de olduğunu bilmekteydi ve patlamadan da haber kanallarına yansır yansımaz haberdar olmuştu. Fakat bu patlamanın kurbanının kim olduğunu bilmiyordu tabi. Hizbullah yetkilileri evine gelip şehadet haberini verdiklerinde "Oğlum İmad direniş yolunu seçtiğinden bu güne bu haberi beklemekteydim" demiş. Ümmü İmad oğlunun şehadet haberini benzersiz bir sabır ve yiğitlikle karşılamıştı. Bu hadiseden önce 18 yaşındaki oğlunu CIA'nin Allame Fadlullah'a yönelik bombalı saldırısında, bundan yedi yıl sonra da ikinci oğlu Fuad'ı başka bir saldırıda kaybetmişti. Bugün İmad'dan geriye ise iki erkek, bir de kız çocuk kalmış.
Gazeteciler kendisine bu üç şehadet karşısında nasıl sabır gösterdiğini sorduklarında ise şu anlamlı cevabı veriyor: "Biz ailece Ehli Beyt'in takipçileriyiz. Biz Lübnan'ın Şii kadınları sabırda ve acılara tahammülde kendimize Hazreti Zeyneb'i örnek almışızdır. Ne zaman Kerbela'nın o büyük kadının acılarını düşünsem oğullarımı unutuyorum. Çocuklarımı İmam Hüseyin (r), Hazreti Fatıma ve Hazreti Zeyneb'in (selam üzerlerine olsun) aşkı ile yetiştirdim. Bundan dolayı oğullarım da peygamberlerin, imamların ve evliyanın yolunu takip ettiler."
Hacı İmad Muğniye'nin şehadetinin üzerinden henüz bir yıl geçmemişti ki Lübnan nüfus sicillerine yeni bir "İmad Muğniye" daha kaydedildi. Hacı Rıdvan'ın neslinden yeni bir "İmad Muğniye" doğmuştu zira. Hacı Rıdvan'ın bu torununa, dedesinin adı olan "İmad Muğniye" ismi verilmişti. Bu torun, Muğniye'nin büyük oğlu Mustafa'nın çocuğu idi. Ümmü İmad bu hadiseyi anarken gülümsüyor ve "bu isimlendirmenin Siyonist düşmanlara verilen bir mesaj olduğunu, ailelerinden verilen bir şehidin dünyanın sonu anlamına gelmediğini ve torununun da dedesinin tüfeğini sırtlayarak onun yolunu sürdüreceğini umduğunu" ifade ediyor.
Ümmü İmad şöyle devam ediyor: "İmad henüz 16 yaşındayken Bintül Cübeyl bölgesindeki direnişçilerle birlikte İsrail karşısında savaşmak için benden izin istemişti. İran İslam İnkılabı'nın zaferinden sonra da ben ve oğlum İmad, Kum şehrinde on dakikalığına İmam Humeyni ile görüşmüştük. İmam bu buluşmamızda böyle bir oğul yetiştirdiğim için beni tebrik etmişti. Bugün ben de bütün Lübnanlı kadınlara ve annelere, özellikle de şehid annelerine özgürlük yolunun şehidlerinin değerini bilmelerini tavsiye ediyorum."
Kızı Fatıma'nın Dilinden Şehid İmad Muğniyye
Şehid İmad Muğniye bütün sorumluluklarını yerine getiren gerçek bir baba idi. Onunla arkadaş gibi, çok samimi idik. Cüzi meselelerde bile onunla iştişare ederdim. O evde şefkatli ve sorumluğunun bilincinde bir baba, benim için gerçek bir dost ve tüm çocukları için de merhametli bir öğretmen idi.
Babama bir şey olacak diye uzun zamandır endişe içersindeydik, sürekli ağlıyorduk. Babamızın güvenlik açısından zor bir konumda olduğunun farkındaydık ve zihnimizden de devamlı olarak şehid veya esir olma ihtimali geçiyordu, fakat bu düşünceleri kafamızdan uzaklaştırmaya çalışıyorduk. Şehadetinin bu kadar yakın olacağını tahmin etmiyorduk doğrusu"
Babam İslam akaidi ve hicap gibi ameller noktasında çok titizdi. Aşırı gidip bizi sıkmazdı ama haramlardan uzak durmak konusunda hassastı. O, benim için merhametli bir öğretmen konumundaydı. Şehadetinden önce siyasal bilimler dersinin sınavına çalışmaktaydım. Babam okuduğum ders kitaplarından birini benim için özetledi ve kitapta geçen bazı kavram ve konuları analiz etti. Kendisine herhangi bir konuda soru sorduğumda da çok sabırlı bir şekilde cevap verirdi bana.
Şehitler hayatlarını toplum için feda ederler" Aramızdan gitmiş olmasına rağmen babam hala hayatımızın bir parçası sanki, bizimle yaşıyor gibi.
Arkadaşlarımın ve birlikte çalıştığım insanların çoğu benim İmad Muğniye'nin kızı olduğumu bilmiyorlardı. Bu sırrı ancak babamın şehadetinden sonra açıklayabildim. Hatta bazıları İmad Muğniye'nin kızı olduğumu söylemedim diye bana serzenişte bulundular. Ben güvenlik sorunlarından dolayı bu gerçeği açıklayamazdım ama bugün iftiharla söylüyorum bunu.
Şehidin kızının, oğlunun veya eşinin şahsiyetinin şehidin fotokopisi gibi olmasının bir zarureti yok. Herkesin yolu ayrı. Bizim sorumluluğumuz şehitlerden öğrendiklerimizi diğerlerine öğretmek, insanları özellikle şehitlerin düşünceleri ile tanıştırmaktır."
Şahid-i Yaran dergisinden çeviren Kemal SARAL
EBUHADİ TV