Abdullah Büyük

Abdullah Büyük

İman, Kur’an ve Namaz

İslam Tarihi’nde sahabeden Erkam b. Ebi’l-Erkam’ın evinde yapılan toplantılar “Gizli toplantılar” olarak nitelendirilmiştir. Bu nitelemeye elbette saygı duyuyoruz fakat âlemlere rahmet olarak gönderilen Hz. Peygamber’in gizli faaliyetler yürüttüğünü ifade etmek yerine seçilmiş bir avuç insana yönelik özel bir terbiye programı uyguladığını söylemeyi daha uygun buluyoruz. Dolayısıyla Erkam’ın evini gizli toplantıların yapıldığı bir mekân olarak değil de seçilmiş insanların Hz. Peygamber (sav) tarafından özel terbiyeye alındığı bir mektep olarak görmeliyiz. Bu, o dönemde davetin gizli yapıldığı gerçeğini elbette değiştirmez. Fakat bizler Daru’l-Erkam’ı gizli toplantı mekânı olarak okuduğumuz sürece burada yaşananları bir kıssa olmaktan öteye taşıyamayız. Seçilmiş insanların terbiye mekânı olarak okuduğumuzda ise Daru’l Erkam’ın taşıdığı evrensel mesajı fark etmemiz daha kolay hale gelecektir. Burada dikkatimizi çeken mevzu, gece de olsa gündüz de olsa, gizli de olsa açık da olsa İslamiyet’te her zaman bir aksiyon ve hareketin bulunduğudur. Tıpkı insanın nefes alıp verme fonksiyonunu ömrü boyunca devam ettirdiği gibi Müslümanca yaşamak da her an hareket ve aksiyon içinde olmak demektir. 

Efendimiz (sav) Müslüman insanın inşasında üç önemli mevzuda talim ve terbiyeyi öncelemiştir. Bunlar; iman, Kur’an ve namazdır. Bir Müslümanın hayatında bu üç husus kökleşmemiş yani iman kalbinde sağlam bir karar kılmamış, Kur’an-ı Kerim ile olan ilişkisini sağlam bir hale getirmemiş ve namazı hayatının merkezine almamışsa onun kulluğu kök salmamış ağaç gibidir. Nasıl ki kökü sağlamlaşmamış olan ağaçlar rüzgârın etkisine dayanamazsa, onun imanı da zorluklara karşı dayanıksız olacaktır. 

İlk olarak sağlamlaştırmamız gereken imanlarımızdır. Allah’a imanın kalbimizde ne kadar yer tuttuğu, bu imanın hayatımızda ne kadar kendini gösterdiği; Yüce Allah’ın Rab, İlah ve Melik olarak hayatımızın neresinde olduğu sorularını cevaplamakla yola başlamalıyız. Ardından Kur’an ile olan irtibatımızı sağlamlaştırmalıyız. 

Unutmamak gerekir ki bütün ibadetlerin ifasına vesile olacak temel farz olan namaz, mü’minin hayatına kök salmadıkça onun imanı eksik olur. Zira namaz ibadeti kendisi dışındaki tüm farz ibadetlerin yerine getirilebilmesi için gerekli olan güç ve kuvveti bünyesinde taşımaktadır.

Nübüvvetin on üç yılını kapsayan Mekke döneminde nazil olan ayetlerin hemen hemen tümü iman esaslarına yönelik olup ameli mevzuları taşımamaktadır. İmanî sıralama da Allah’a iman, Peygamber’e iman ve ahirete iman olmak üzere üç temel başlıkta ele alınmış ve mü’minler on üç sene boyunca bu üç hususta terbiyeye tabi tutulmuştur. 

İman ve aksiyonu kalbine ve hayatına yerleştiren, bu suretle ibadetlerini de düzenli bir hale getiren mü’mini bekleyen basamak ise ahirette her bir uzvuna not verileceği inanç ve imanına ulaşmaktır. Bu inanca ulaşan mü’min, her uzvunu Allah’ın razı olacağı işlerde faal hale getirme ihtiyacı hissedecektir. İki dudağı arasından girene de çıkana da dikkat edecek, her organının kendisine teslim edilmiş bir emanet olduğu bilinciyle yaşamını idame ettirecektir. 

Kalbin Allah’ın lütfu ve ikramı olarak alacağı manevi enerjiyi en fazla depoladığı an seher vakitleridir. O halde Allah’ın nimeti ve bereketiyle dolu bu vakitlerde kalbimizi beslemeyi ihmal etmeyelim…

Cumanız mübarek, dualarınız makbul olsun…

yeniakit

Bu yazı toplam 982 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar