İran-Suriye ittifakına düşmanlık, zincirleme savaşa yolaçar / Usam Numan
İran ve Suriye'nin askeri işbirliği anlaşması imzalaması üzerine, ABD'yle İsrail'in 'İran savaşı' öncesi Suriye ve Lübnan'a saldırı planladığına dair iddialar var.
İran Cumhurbaşkanı Yardımcısı Pervez Davudi ABD ve İsrail'in muhtemel saldırısına ülkesinin yıldırım hızıyla yanıt vereceğini duyurdu. Eski cumhurbaşkanı Haşim Rafsancani'yse ABD'yi "İsrail Lübnan'a yine saldırırsa daha önce görmediği bir yanıtla karşılaşır" diye uyardı. İran Genelkurmay Başkanı Ataullah Salehi de düşmanı saldırırsa 'yenilgiye uğratmakla' tehdit etti. İranlı yetkililerin açıklamaları, Filistin'de Hamas ve İslami Cihad'a, Lübnan'da Hizbullah'a ve sonrasında İran'a karşı savaşa hazırlık olarak Suriye'ye öncü darbe vurmayı hedefleyen ABD-İsrail senaryolarından dem vuran sızdırmaların akabinde geldi. Sunday Times'a göre, İsrail Suriye ve İran'a karşı muhtemel bir savaşa hazırlanıyor.
Gerçekten de İsrail'de üstdüzey askeri çevreler, Lübnan savaşından kısa süre önce bu 'büyük tehlikeye' dikkat çekmişti. General Elias Şekidi, 'İran cephesini' takip ve İran ve Suriye'ye karşı öncü darbeleri komuta görevine getirildi. Sunday Times İsrail'in endişesinin, Suriye ve İran'ın 15 Haziran'da İsrail'le mücadele için bir 'işbirliği anlaşması' imzalamasından kaynaklandığını kaydediyor. İsrail Genelkurmay Başkanı
Dan Halutz ise dikkat çekici bir görüş ortaya koydu: "Yılanı öldürmek istiyorsanız başını ezmeniz gerek kuralıyla hareket etmeliyiz." Burada baş Suriye, kuyruk da Hizbullah. Peki bu muhtemel savaşın sebepleri ne? Başbakan Ehud Olmert, İsrail'in savaş kararının hem iç ihtiyacı, hem de bölgesel ve uluslararası ihtiyaçları karşılayacağını düşünüyor. İç ihtiyaç, 'caydırıcı güç' imajını kurtarmak. Bölgesel ihtiyaç, Arap ülkelerinin Lübnan savaşı öncesi ve sonrasındaki şartların yarattığı tehlikeye yönelik endişesine çözüm bulunması. Uluslararası ihtiyaç ise ABD'nin, İsrail'in Lübnan'daki son çekişmenin katlanılmaz sonuçlarına dair endişesine katılması.
Başka sebepler de var. İran'ın nükleer dosyasına dair müzakerelerin başarısız olma ihtimali yüksek. Bu durum, ABD'nin İran'ın nükleer silah geliştirmesini engellemek veya geciktirmek için savaşa başvurmasını öncelikli kılıyor. İran'ın 'terbiye edilmesi', Bush yönetiminin Irak bataklığından çıkmasına da destek olur.
Burada akla şu soru geliyor: İran'a yönelik muhtemel ABD savaşı, neden Suriye savaşıyla eşzamanlı olarak İsrail'in Filistin ve Lübnan'daki direnişle savaşını gerektiriyor? İsrail, Lübnan'daki son çatışmadan önce de Filistin direnişiyle savaşıyordu. Yeni gelişme, İran'a yönelik bir savaşa katılma kararlığının, İsrail'i Filistin direnişine son verme çabasını hızlandırmaya zorlaması. İsrail'in Hizbullah'la yeniden çatışmak istemesinin de iki sebebi var. İlki, Hizbullah karşısında heybetini yeniden kazanmak. İkincisi, savaşta Suriye'yi desteklememesi için Hizbullah'ın gücünü bitirmek. İsrail Lübnan'a saldırırsa, İran da yanıt verecek, çünkü İran'a göre, İsrail'in Lübnan saldırısı Suriye'ye yönelik bir saldırı bağlamında gelecek ve bu da işbirliği anlaşması nedeniyle misilleme gerektiriyor.
Nükleer dosya diplomasiyle çözülürse veya Washington savaşın muhtemel kazanımlarını götürecek kadar maliyetli olacağına ikna edilirse, ABD ve İran arasında savaş çıkmayabilir. Fakat İran nükleer seçenekten vazgeçse dahi Batı'nın, özellikle de ABD'nin petrol, stratejik boğazlar ve yatırım fırsatlarıyla dolu bölgedeki çıkarlarını tehdit edecek bir güce dönüştü. Bu, ABD'yi İran'ı yıkmaya sürüklemek için yeterli. Savaşın bedelinin ağır olmasıysa en yüksek ihtimal. En gerçekçi tahmin, ihtimallerin en kötüsünü öngörmektir.
(Londra'da Arapça yayımlanan Kuds ül Arabi gazetesi, 27 Eylül 2006)