İran'a Yazılı Değil,Sözlü Tehdit Olacak
NATO şemsiyesi altında kurulması planlanan füze savunma sisteminde ABD ile Türkiye arasındaki sorun çözüldü. İhtilafa yol açan "tehdit ülkeler" meselesi İran'ın 'yazılı' değil 'sözlü' tehdit olması formülüyle aşıldı.
Tahran, NATO belgesinde yazılı tehdit olarak yer almayacak; ancak ABD açıklamalarında sistemin İran'ın da aralarında bulunduğu bazı ülkelere karşı olduğunu söyleyecek. Diplomatik kaynaklar, Türkiye için belgelerin bağlayıcı olduğunu, başka ülkelerin söylemlerine müdahale edilemeyeceğini belirtiyor. Sistemin kullanılma sürecinde söz hakkı isteyen Ankara'nın bu talebi de karşılanacak. Ayrıntılarla ilgili görüşmeler sürüyor.
Lizbon'da cuma günü gerçekleşecek NATO liderler zirvesi öncesi füze savunma sistemi konusunda Ankara ile Washington arasındaki pazarlıklarda son aşamaya gelindi. NATO belgesine tehdit olarak İran başta olmak üzere bazı ülkelerin adının yazılıp yazılmayacağı konusunda Türkiye'nin kararlılığı netice verdi. Baştan beri "caydırıcılık değil savunma gücünün geliştirilmesi" şartıyla sisteme destek vereceğini bildiren Ankara, İran'ın adının yazılmasının Soğuk Savaş döneminin yeniden başlaması anlamına geleceği uyarısında bulundu. Ankara belli bir ülkenin adının yazılması yerine belgede "çıkacak tehditlerin bertaraf edilmesi" yönünde bir ifade konulmasının doğru olacağını kaydetti. Zaman'a konuşan diplomatik kaynaklar, kamuoyundaki algının tersine, "Türkiye, İran'dan tehdit gelirse müdahale edilmesin demiyor; gelecek her tehdide mutlaka karşı konulmalıdır." diye konuştu. Kaynaklar, Türkiye'nin prensip olarak savunma sistemine karşı olmadığını ısrarla vurguluyor. Amaç, sistemin doğru temellere oturtulmasını sağlamak. NATO Genel Sekreteri Anders Fogh Rasmussen de dün düzenlediği basın toplantısında "Tehdit olarak herhangi bir ülke ismi vermenin gereği yok.'' diyerek Türkiye'nin füze kalkanına onay için şart koştuğu, 'herhangi bir ülkenin tehdit olarak gösterilmemesi' talebine destek verdi.
GEREKİRSE İRAN'A KARŞI KULLANILIR
Amerikalı yetkililer de Ankara'nın bu talebini "akla uygun" olarak değerlendiriyor. Ancak ABD, projenin İran tehdidine karşı geliştirildiğini açıkça dile getiriyor; basın bültenlerinde bunu kâğıda geçiriyor. Zaten tehdidin yazılı olarak tanımlanması için her ülkenin onay vermesi gerek. Ankara buna karşı çıktığında teorik olarak bu mümkün değil. Ancak buna rağmen Amerikalı yetkililer konuyla ilgili her fırsatta tehdidin İran olduğunu söylemekten geri durmuyor. Ancak kaynaklar Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun "Bizim için esas olan NATO belgeleridir." sözlerini hatırlatıyor. Her ülkenin iç politika ve seçim gündeminin farkında olan Ankara, NATO üyelerinin iç kamuoyuna vereceği ulusal mesajları duymazdan gelecek. Ankara, ABD'nin savunma sistemine önemli bir bütçe ayıracağının da bilincinde. Lizbon'daki bir basın toplantısında Amerikalı yetkililerin İran'ı tehdit olarak zikretmesi akla gelen ilk seçenek olarak görülüyor.
ABD sistemin asıl amacının savunma alanının geliştirilmesi olduğunu vurguluyor. Mevcut NATO sistemi ittifak alanlarında konuşlandırılmış güçleri koruyor. ABD bunu "ittifak toprakları ve nüfusu" olarak genişletmek istiyor. Liderler buna onay verirse savunma sisteminin nerelere yerleştirileceği ve mimarisi olarak adlandırılan çalışma koşulları sonradan belirlenecek.Her aşamada yine her üyenin onayı gerekecek. Sistemin karar verme sürecinde yer almak Ankara için "olmazsa olmaz bir şart". Türk yetkililer sistem sensörlerinin tespit ettiği istihbarat ekranına anlık erişim istiyor. Bunlar ABD tarafından "makul bir talep" olarak değerlendiriliyor; ancak bunun nasıl karşılanacağı konusunda müzakereler sürüyor. Ankara, sistemin tüm NATO üyelerini ve tüm ülkeyi koruması konusundaki kararlılığını en baştan ortaya koydu.