İş Bankası Reklamındaki Saçma Cümle..

İş Bankası Reklamındaki Saçma Cümle..

Kazık kadar bir çocuk “Senin eline diken batar mı?” diyorsa orada dururum. Fikri Akyüz'ün yazısı..

Fikri Akyüz-Yenişafak

Son günlerde televizyonlarda Türkiye İş Bankası'nın başarılı bir reklamı yayınlanıyor.. Gazetelerde ise, bu reklamda oynayan Haluk Bilginer'e yapılan makyaj konuşuluyor..

Yıllardır Anthony Quinn, Kevin Costner, Yul Brynner gibi aktörlerin Atatürk'ü canlandırması için girişimlerde bulunulmuş ama bu bir türlü gerçekleşmemişti.

Hatta Türk sinemasından Ahmet Mekin de bu rol için gündeme getirilmiş ve bu da olmamıştı.

Oysa Selvi Boylu Al Yazmalım'ın Cemşit'i Ahmet Mekin, Atatürk'e değil ama Mustafa Kemal'e çok benziyordu.

(Burada, Atatürk ile Mustafa Kemal'in aynı adam olmadığını söylemiyorum.. Ben bıyıksız Atatürk ile bıyıklı Mustafa Kemal arasındaki farka işaret ediyorum..)

Anılan reklamda oynayan Haluk Bilginer'e o kadar başarılı bir makyaj yapılmış ki bu makyaj sayesinde Atatürk'ün giydiği kolsuz kazak satışlarında dahi bir patlama yaşanacağı açıktır.

Evet reklamı mutlaka izlemişsinizdir; reklamda bir de bir çocuk oynuyor..

O çocuğun aslında Atatürk'ün manevi kızı Ülkü Adatepe olması gerekirdi..

Çünkü reklamın esinlediği o kolsuz kazaklı Atatürk fotoğrafında Atatürk'ün karşısında Ülkü var..

Dolayısıyla reklamda bir kız çocuğu karakteri oynatılmamasının sebebi, İş Bankası ile birlikte Ülkü Adatepe'nin de reklamının yapılmasının önüne geçmek miydi, bilmiyorum.

Şunu da fark etmişsinizdir: Atatürk'ün, çocuklara “çocuğum..” değil de “çocuk..” diye hitap etmesi bana hep ilginç gelmiştir..

Bugün bir cumhurbaşkanı, çocuğa hitaben “çocuk..” diye seslense herhalde o “adam”ın canına okurlar!

Tabii bu hitap şekli, çocukları istikbalin teminatı olarak gören Atatürk'ün çocuklara karşı küçümseyici bir yaklaşımda bulunduğunun kanıtı değildir.

Bu, olsa olsa o zamanki dil devrimi ile gelen hitap şekillerinin tam olarak oturmaması ile ilgilidir.

Düşününüz; Atatürk hiç kimseye “Sayın..” diye hitap etmeden ömrünü tamamladı; zira “Sayın” sözcüğünün mucidi merhum Ecevit idi.

(Şu memlekette “fikir sefaleti” ve “zeka zafiyeti” o kadar fazla ki, üstteki cümleyi kurarken üç defa düşündüm.. Çünkü “Atatürk ömrünü tamamladı..” diye yazınca, “Atatürk ölmedi kalbimizde yaşıyor..” diyen biri tarafından cezalandırılır mıyım şeklinde bir korkuya kapıldım!)

Konuyu dağıtmayalım; çünkü konu reklamdan “Sayın” sözcüğüne kadar geldi.

Biraz daha ilerlersek, laf Başbakan Tayyip Erdoğan'ın Abdullah Öcalan'a “Sayın..” diye sehven hitap etmesine kadar giderdi..

Oradan da Kuzey Irak'a girer, Kerkük'ten çıkar, bu da yetmez sözü Kerkük'ün Lozan'da İngilizlere bırakılmasına kadar gelirdi.

Lozan demişken lafı bir güzel Sevr'e getirir ve bugün Türkiye'nin 1919 şartlarına sahip olduğunu belirterek “Genç Subaylar”a davetiye çıkarırdık!

O yüzden konuyu dağıtmayalım ve başa dönelim..

Reklamdaki çocuk Atatürk'e hitaben diyor ki: “Senin eline diken batar mı?”

Dikkat isterim; reklamdaki çocuk Molfix reklamına çıkan iki yaşındaki bir çocuk değil; bu çocuk kazık kadar bir çocuk, bir insanın eline diken de batabileceğini bilmemesi mümkün değil..

Şimdi birileri çıkıp şunu demesin:

“Bir de yazar olmuşsun.. Orada bir metafor, bir istiare, bir mecaz var.. Dikenden kasıt bu memleketin başına çöreklenen yobazlardır..”

Elbette bu bir metafor, ama kazık kadar bir çocuk “Senin eline diken batar mı?” diyorsa orada dururum.

Dururum; çünkü bu “benzetme”de şöyle bir bilinçaltı gizli..

Atatürk'e öylesine bir olağanüstülük vehmedilmiş ki Atatürk üşümez, Atatürk acıkmaz, Atatürk'ün eline diken batmaz..

Bunda Atatürk gibi, bilimselliğe inanmış, batıl inançlarla savaşmış bir insanın elbette bir dahli, bir kusuru yok..

Bu, “Kabe Arap'ın olsun, bize Çankaya yeter..” diye dörtlükler döktüren bir takım vahamet tellalları ve vehamet üstatlarının eseridir.

Ha, unutuyordum; reklamın sonunda Türkiye İş bankası yazısı çıkıyor ama “İş” sözcüğünün yerinde iş kelimesi değil bir “gül” resmi yer alıyor.

Şimdi ben de bugün Mustafa Mutlu gibi saçma sapan bir soru sorayım:

“Memleketi saran diken..” diyorsunuz, peşinden “gül” resmi koyuyorsunuz.

Buradaki “gül”, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül müdür?

Niye burada bir “İş” yok?

Yoksa bunda bir “iş” mi var?!