Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

“Islah edici” postuna bürünmüş “bozguncular”

Brezilya Devlet Başkanı, eylemsizliği küresel barışa yönelik bir tehdit olarak nitelendirdi, daimi üyelerin veto yetkisinin kullanılmasını kınadı ve sürdürülebilir kalkınmanın önündeki engeller Sosyal G20‘nin talepleri doğrultusunda Rio Bildirgesi, toplumsal hareketlerin küresel adalet, açlık ve iklim değişikliğiyle mücadele ve acil bir uluslararası yönetim reformu için çağrı yapıyor. Bildirinin ana omurgasını bu ifade oluşturuyor.

Global Reset çetesi yayınladığı bildiri ile “Algoritmik ırkçılığı ve dijital eşitsizliği azaltmak için yapay zeka”nın devreye alınması için bir çalışma başlattı. Bir çok karar artık devletler ve yerel yönetimler tarafından değil, yapay zeka tarafından alınacak onu da yapay bilinç yönetecek. Bu anlamda Sosyal, etik ve kapsayıcı bir Yapay Zeka’ya giden yolların hayata geçirilmesinin yollarını arıyorlar. Uyarı, cezalandırılmayan nefret söylemi ve algoritmik önyargının genişlemesi riskinin yanı sıra dijital ortamda verilerin paylaşılmasını ve yapay zeka tarafından değerlendirilmesini şart koşuyorlar.

BM iklim müzakereleri sürecinde oluşturulan “İklim Finansı Üst Düzey Uzman Grubu IEDD’nin araştırmasında, Çin dışındaki kalkınmakta olan ülkelerde iklimle ilgili yatırımlar için 2030 itibarıyla yıllık 1,3 trilyon dolar gerektiği belirtildi. Geçtiğimiz günlerde yayımlanan bir BM raporunda, kalkınmakta olan ülkelerin iklim değişikliğine yol açan sektörlerde dönüşüm ve uyum için 187 ila 359 trilyon dolara ihtiyaç duyduğu belirtildi. 2022’de bu amaçla belirlenen miktar sadece 28 trilyon dolardı. İklim eylemi için öngörülen küresel yatırım ihtiyacının 2030’a kadar yıllık yaklaşık 6,3-6,7 trilyon dolar olduğu tahmin ediliyor. Malesef Türkiye bu tehlikenin peşinden koşuyor. Oysa, bu tehdide karşı kendimizi nasıl savunacağız, nasıl koruyacağız. “Karbon riski” diye gösterilen riski meşru zeminde nasıl dengeleyeceğiz. İşte bunun için Kenevir tarımına ihtiyacımız var. Bunun için yeni teknolojilere ihtiyacımız var. Şunu da unutmayalım da, Karbon Oksijenden önce hayati bir zenginliktir.

Erdoğan G20’de kalıcı ateşkesten söz etti de bunun şartlarını da söyleseydi ne iyi ederdi. Erdoğan bu çağrıyı niçin COP29’da söylemedi. Asıl mesele o işin şartları. Gerisi kulağa hoş gelen sözler. Bir yandan da dünya savaşına doğru giderken, ve İsrail Siyonist hedeflerinden vazgeçmeyeceğini açıklarken, durdurulması gereken taraf kim olmalı.. Kuzu aşağıda kurt yukarıda. Akan suyu bulandıran kim olabilir. Ya da bu trajik hikayede iki tarafa aynı sözü söylüyorsanız(!?), zamanın akışını durdurabilir misiniz. Savaş’ın da bir fıkhı, bir ahlakı, bir hukuku olmalı. Ama yok.. Gazze’de insan değil sadece insanlık da öldü. Ve bu katliam karşısında sessiz kalan bütün ülke yöneticileri ve halklar bu cinayetin suç ortağıdır. Gazze’deki kan taşarak bütün insanlığı boğmaya geliyor. Bu kanı durdurmakta geç kaldık. G20 ve COP 29 savaş tehdidi gölgesinde başladı ve bitti.. “Adil Bir Dünya ve Sürdürülebilir Bir Gezegen İnşa Etmek” den söz ettiler ama, böyle bir dünya yok. Bunun sorumlularının pek çoğu bu örgütün üyeleri. Yine iklim sakızı çiğnediler yine Toplumsal Cinsiyetten sözettiler. MÜTREFİNler cephesinde yeni bir durum yok.

Aslında COP 29, tam bir fiyasko. Papua Yeni Gine devlet başkanına göre , “tam bir zaman kaybı”. G20 ülkeleri de sözde desteklerini açıklasalar da, aslında, “ıslah edici” postuna bürünmüş “bozguncular” takımının “diplomatik nezaket” diye tanımlanan “diplomatik münafıklık” türü bir politik Show’a sahne oldu bu eş zamanlı iki konferans. COP 30 gelecek yıl Brezilya’da yapılacak ve bu zirve de COP30 öncesinde, “global reset çetesi” ile işbirliği içindeki ülkelerin” ulusal iklim taahhütleri sunmaları da bekleniyor. Bakü Satanist, Pedefolik, Siyonist Global Reset çetesinin komplosunun yönlendirdiği bu zirvede, aslında söz konusu komplonun bir parçası olan Fransa, Almanya, İsrail, İngiltere, Kanada Hindistan, Çin, Güney Afrika, Rusya Almanya, İsrail liderler seviyesinde temsil edilmesi. Hatta AB yönetimi de daha alt seviyede temsil edildi. En coşkulu katılımcı ülke Türkiye idi. Çevre-İklim, gıda, sağlık, sanayi, ticaret, maliye, hemen her alanda, “sıfır atık”la Türkiye olarak, “dostumuz, Kardeşimiz Azerbaycan”ın yanındaydık!

G20 zirvesinde uzlaşmanın olmaması biraz da Trump destekçisi Javier Milei‘nin itirazlarıydı. Trump biliyorsunuz, ülkelerin projeye zenginlikleri ölçüsünde destek vermesine karşı. Yani, aslında G20’deki asıl sorun COP29’la ilgiliydi. Sonuç her iki zirve’den de bir sonuç çıkmadı. GlobalReset çetesi umutsuz. Melek maskeli Şeytanlar Karbon ayak izi ve Performans Pass. Komplosu konusunda umduklarını bulamadılar. Dünya savaşa giderken, savaşların sona erdirilmesi çağrısı da havada kaldı. Hatta Gazze’deki İsrail’in çevre felaketine sebeb olan bombardumanları bile gündem oluşturmayı bırakın, ateşkes kararı bile BMGK’de veto edildi.

Bakın, bu sahtekarlar zirvesinden çıkan sonu ne biliyor musunuz, Yayınlanan G20 zirvesinin ortak bildirindeki 85 maddeden kimsenin doğru düzgün haberi olmayacak! Zaten bu bildiri konusunda da tam mutabakat sağlanamamıştı. Zirve bildirisinde savaşlar kınanıp, barış çağrısı yapılırken, bu savaşların sorumlularına işaret etmekten kaçınılması zaten kirli oyunu deşifre etmeye yetiyor. Bildiride Gazze ve Ukrayna’dan, Lübnan’dan söz edilmiyor, sadece derin bir endişeden söz ediliyor bu sebeble. Ukrayna da konusunda ne ABD ne de Rusya kınandı. Gazze ve Lübnan konusunda da İsrail kınanamadı. BMGK’nin yeniden yapılandırılmasını not ettiler ama, zaten GlobalReset projesi hayata geçirilecek olursa, ne biyolojik insan, ne de bildik devletler olacak. Ne BM’ye de de NATO’ya ihtiyaç duyulacak. Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu (IMF) gibi kurumları borçlu ülkelerin iç işlerine karışmaması istendi. Yani büyük liderler havanda su dövdüler. G20 COP29’un, Cop 29’da G20’nin gölgesinde kaldı. Liderler özel uçakları ve lüks arabaları ile, eşlerini de yanlarına alıp, kalabalık heyetler halinde geldiler ve gittiler. Artık Uluslararası zirveler liderlerin podyuma çıktıkları, tumturaklı sözler söyledikleri, bir show’a dönüştü.. Dış dünyadan çok iç politikada malzeme olarak kullanılan bir PR ve Lobi faaliyetini andıran bu zirveler, elleri ayakları boş olmayan ama yaptıkları bir iş de olmayan siyaset sosyetesinin VİP magazin vesilesi oldu. Gündemdeki konular, onlar için halkın önünde konuşulamayacak kadar önemli(!?), kapalı kapılar arkasında yapılan özel forumlarda konuşulan konular. Öyle ya o kalabalıklar, onların “Teb’a ve Reaya”sı. Onlara düşen, tabi olmak ve kurallara riayet etmek. Bu tür konferans ve zirveler, birer Lobi faaliyetinden başka bir şey değil bu anlamda.

Küresel ısınma yok. Döngüsel bir durum söz konusu aslıda, Isınmanın en güçlü olduğu yer yer kabuğunun hemen altındaki Mağma tabakası. Kaldı ki, Yerin 4 metre altında 18 derecelik bir ısı bariyeri var. Bir yalan uğrunda dünya liderleri, bürokratları, sermaye sahipleri, akademisyenler, STK ve Media’yı da yanlarına alıp Şeytanın misyonerliğini yapıyorlar. Toprak, oğullarının başına çorap örmeye çalışanların başına dünyayı yıktığı, depreşip, Şeytanın dostlarını yuttuğu zaman dünyanın kaç bucak olduğunu anlayacaklar. Korkarım G20, COP 29 gibi forumlarla öyle bir akibete doğru sürükleniyoruz. Küresel Vatandaş (Global Citizen) adlı bir “derin STK” bu foruma katılanların daha radikal ve hızlı kararlar alması gerektiğini savunuyor. Çünkü insanlık oynanan oyunun farkına varmaya başladı ve giderek artan bir kaydı ve karşı duruş sözkonusu dünya halkları tarafından.

Aslında yazacak, söyleyecek çok şey var da, zırva te’vil götürmüyor ki! GlobalReset çetesi korosu Bremen mızıkacılarını hatırlatıyor. Her iki zirve de bu koronun bildik şarkıları ile başladı ve bitti. Tek ihtilafları, ABD ve Rusya arasındaki rekabetten kaynaklanıyordu. Gazze için, ateşkes şartlarından söz etmeden, nasıl olacaksa, kalıcı bir ateşkes çağrısı ile geçiştirildi. Zaten bu zirvelerden hemen sonra BMGK konu ile ilgili “Ateşkes” oylamasında ABD tek başına kendi oyu ile kararı veto etti. Her iki zirvenin son noktası bu iki ZIRVE’de de VETO kararı ile koydu. Dünya büyük ölçüde bu Satanist Pedefolik Siyonist çetenin eline kaldı ise, insanlığın vay haline. O zaman bekleyin gelecek günler geçen günleri aratacak.

Peki onların arasına katılan her fırsatta “uluslararası sistemle birlikte hareket etme” hevesi ile, kıraldan fazla kıralcılık yapıp, bu işlerde en önde gözükmeye çalışan birilerine ne demeli. Eğer bulunduğunuz yerde Hakkın ve halkın sesini yükseltmeyecekseniz, orada işiniz ne? Hela onların kararlarını ülkenizde uygulamak için sistemin komiserliğini üslenecekseniz, bu dünyada da , ahirette de kendinize de halkınıza da yazık edeceksiniz. Sahi, o araçlara chip takıp, Kredi kartı ile ilişkilendirip, CoVID günlerindeki HES kodunu bir adım ileriye götürüp, cep telefonu ile entegre edecek, bu GlobalReset’in Şeytani planına bu şeklide kapı aralamak için size yol gösterenlerin açtıkları kapıdan geçecek misiniz. İstanbul sözleşmesine ya da Lanzarote’ye, 5G’ye, İklim yalanı’na, CoVID’e, NeuraLink‘e, Starlink‘e, TransHumanizm’ekarşı böyle bir tepki olmadı. Size bu konuda danışmanlık yapan Şeytanı yanınızdan kovunuz. Euzubillahimineşşeytanirraciym, Bismillahirrahmanirrahiym. Selam ve dua ile.

Not: Siyasi emellerini bu Şeytani planın sahiplerinin emelleri ile, kişisel çıkarlarını Siyonist, Pedefolik, Satanist Chabat ve Agartha, finans kapital çetesinin çıkarları ile Tevhid edenleri Allah’a havale ediyorum. Allahın rızası dışında Kim kimle beraberse, onlarla haşrolsun. Onlara hatırlatmak isterim: “İman ettik demekle yakanız bırakılıvermeyecek”. “Vay o namaz kılanların haline ki!..” (Sahi onlar kimlerdi?) Zalimler için yaşasın cehennem!

Abdurrahman Dilipak

mirathaber

Bu yazı toplam 64 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar