İslâm Dünyasının Bugünü ve Geleceği

İslâm Dünyasının Bugünü ve Geleceği

Zaman gazetesi yazarlarından Ali Ünal İslam dünyasının bugünü ve geleceği hakkında bir yazı kaleme aldı. İşte o yazı...

İslâm dünyasının bugünü ve geleceği

Kendisi de bir Yahudi olan ABD Princeton Üniversitesi Öğretim Üyesi Richard Falk, Zaman'da yazdığı "Filistin soykırımına doğru" isimli yazısında, aslında bütün İslâm dünyası için söz konusu olan bir tespiti Gazze için yapıyor: "1967'den bu yana Gazze, İsrail tarafından işgal edilerek, bu kalabalık bölge bütün nüfus için günden güne acı ve keder kazanına dönüştürülmüştür." İslâm dünyası, üç asırdır artan bir şekilde "acı ve keder kazanı"nda kaynıyor, kaynatılıyor.
Kur'an-ı Kerim, "Allah, müminler üzerinde kâfirlere asla yol vermeyecektir." buyurur. Şahsen bundan, müminlerin, üzerlerinden aşılması mümkün olmayan yüksek dağlar gibi olduğunu anlıyorum. Ama bugün bütün dünyada müminlerin üzerinden rahatça aşılabiliyorsa, bunu iki açıdan ele alabiliriz. Artık dağ olmak şöyle dursun, birer taş-toprak yığını haline gelmiş ve üzerlerinden sürekli aşılan bütün müminler olarak bu acı vakıaya, Bediüzzaman'ın I. Dünya Savaşı'ndaki mağlubiyetimiz için ortaya koyduğu sebepler, yani 'din'in hem saf dinî hem de hayata bakan boyutu (Şeriat-ı Tekviniye) noktasındaki affedilmez ihmallerimiz açısından bakmalıyız. Ama kendimiz değil de başka müminler hakkında değerlendirmede bulunurken, bu defa yine Bediüzzaman'ın Şeyh San'an tepesinde Rus polisine söyledikleri önümüze ışık tutmalıdır: "Türkistan, İslâm'ın bahadır bir evladıdır, Rus harbiyesinde okuyor. Mısır, İslâm'ın zekî bir çocuğudur, İngiliz ortaokulunda okuyor. Hindistan(-Pakistan), İslâm'ın kabiliyetli bir çocuğudur, İngiliz ilkokulunda okuyor. Bir gün elbette diplomalarını alacaklar ve..."

Bir hadis-i şerifte ifade buyrulduğu gibi, insan, Allah'a olan yakınlığı nispetinde dünyada musibetlere maruz kalır. Yakın tarihte dün Bosna-Hersek, bugün Afganistan, Irak, Filistin, içeriden kaynatılan Türkiye, Pakistan ve daha başka Müslüman diyarları... Batı İran'dan Mekke'ye uzanan bölge, Kur'an-ı Kerim'de arz-ı mübareke (mübarek yer) olarak anılır. Mekke ve Medine'den sonra Kudüs'ün, Şam'ın, bütün Filistin topraklarının ve Bağdat, Kerbelâ dâhil bütün Irak'ın sadece Peygamber Efendimiz'le (sas) başlayan İslâm tarihinde değil, el-İslâm'ın Hz. Adem'le başlayan tüm tarihinde çok önemli bir yeri vardır. Başta Peygamber Efendimiz (sas) ve Hz. Nuh, Hz. İbrahim, Hz. Musa ve Hz. İsa (Allah'ın selâmı hepsinin üzerine olsun) olmak üzere, Kur'an-ı Kerim'de adı geçen en büyük resuller bu bölgede yaşamıştır. Irak, Hz. Ali'nin (ra) İslâm'ın başşehrini kendisine taşıdığı, Bağdat'ı, Basra'sı, Kûfe'si ve daha başka şehirleriyle muhteşem İslâm ilim ve maneviyatının merkezi olmuş bir diyardır. İslâm, Mekke'de doğmuş, Medine'de ilk temsil ve tebliğ noktasında kemale ulaşmış, özellikle Irak'ta medeniyete yürümüştür. Bu bölge, yeryüzünün kalbidir. Kalp, nasıl imanın da ilmin de merkezi ise, insanın içinde bir bakıma şeytanın da üssüdür veya hortumuyla en fazla üflemede bulunduğu fakültedir. Kâbe ve çevresinden müteşekkil Harem bölge ise, yeryüzünün bu kalbinin de kalbidir. Mina'da şeytanı temsilen dikilen ve Hac'da taşlanan üç sütunun bulunduğu alan da işte bu kalbin de kalbinde yer almaktadır ve kanaatimce şeytanın yeryüzündeki ana üssü de bu alandır. İşte, nasıl kişi Allah'a yakınlığı nispetinde düşünce ve davranışlarına dikkat etmek mevkiinde ise, nasıl şeytan kişi ile Allah'a yakınlığı nispetinde ve Allah'a en yakın olanlar ile en çok uğraşırsa, aynı şekilde, bir bölge de ne kadar kutsiyete sahipse, orada oturanlar da özellikle o bölgede yaşamanın hakkını vermeli ve bilmelidirler ki, insan ve cin şeytanları en fazla onlarla uğraşacaktır.

Bugün Irak, Filistin ve hatta Afganistan'ın Müslüman halkının kendi muhasebelerini yapmaları onlara düşerken, biz, onların maruz kaldığı acıları arz etmeye çalıştığım çerçevede değerlendirmeliyiz. Bir yanda dünyaya yayılan Türkiye merkezli hizmetler verilirken, "acı ve keder kazanı"nda kaynatılan Müslümanlar ise, hem bu hizmetlere bir manada cephede koruyuculuk yapmakta hem de İslâm'ın, İslâm dünyasının ve dünyanın geleceği adına yabancı okullardaki tahsillerini tamamlamaya çalışmaktadırlar.


Zaman / Ali ÜNAL