'İSLAMCILARIN ROLÜ NE KADAR?'

'İSLAMCILARIN ROLÜ NE KADAR?'

Tunus diktatörü bin Ali'nin bir halk ayaklanması ile devrilmesinden sonra, ülkedeki İslamcıların gücü ve rolü konuşulmaya başlandı

Mısır'ın önde gelen gazetelerinden El Ahram Weekly, "İslamcıların Rolü Ne Kadar?" başlığı altında yayınladığı bir analizde, Tunus İslami hareketi ile ilgili değerlendirmelerde bulunuyor.

"İslamcıların ülkenin politik sürecine katılma hazırlığı, onların yeni Tunus'ta önlerinin açık olup olmadığını gündeme getirdi" denilen analize şöyle devam ediliyor.

Tunus'un İslamcı partisi En Nahda lideri Raşid el Gannuşi 15 Ocak'ta yaptığı açıklamada, 20 yıllık sürgün hayatını sonlandırarak ülkesine dönmeye ve politik sürece katılmaya kararlı olduğunu açıkladı.

Onun bu açıklaması Tunus'ta ülkenin farklı ideolojik ve politik grupları arasında değişik bir şekilde yankılandı.

Tunus'taki İslamcılık en genel anlamda, 1981 yılında "Tunus İslami Yöneliş hareketi" adıyla kurulan ve 1987 yılında Tunus Başkanı zeynelabidin bin Ali'nin yönetiminin ilk zamanlarında yasal olarak tanınmak için ismi En Nahda olarak değiştirilen siyasi hareket ile ifadesini buluyor.

En Nahda adayları bağımsız olarak Nisan 1989 parlamento seçimlerinde yapılan tüm seçim hilelerine rağmen, oyların % 15'ini almıştı. Ancak Zeynelabidin Bin Ali Napda hareketinin liderleri ve mensuplarına savaş açarak onların binlercesine aileleri ile birlikte ağır eziyetler yapmıştı.

1990 ile 1993 yılları arasında, En Nahda hareketinin 30.000 mensubu, hareketin öğrenci birliği UGTE ile birlikte tutuklamıştı, hareketin yüzlerce mensubu da yurt dışına kaçmak zorunda kalmıştı.

Cezayir'in en büyük İslamcı Partisi FİS'in parlamento seçimleri zaferi, birçoğunda İslami radikalizm korkusunu yaşattı. Bu durum Zeynelabidin bin Ali'nin en Nahda hareketine uyguladığı baskıların bir bahanesi oldu. Zeynelabidin bin Ali İslamcılarla sürdürdüğü savaşta Batı'yı ikna etmiş oluyordu.

Bazı gözlemcilere göre, En Nahda hareketinin ülkenin kamusal alan ve politik yaşamından çıkarılmasıyla zayıfladığını ve Tunus'taki İslami hareketin çökertildiğine inanırken, bazı gözlemciler de Nahda hareketinin baskılar sonrasında yeniden ayağa kalktığını düşünüyor.

Bir Batılı diplomata göre, 1990'lı yıllarda, Tunus'un en büyük politik partileri En Nahda hareketinin rejim tarafından bastırılmasına destek verdi; Bin Ali ile Nahda arasında tercihini Bin Ali'den yana koydu.

Fransız Mağrib uzmanı Pierre Vermeren, Tunus topulundaki İslamcı duyarlılığın köklü bir şekilde varlığını koruduğunu düşünüyor. Vermeren, Mağrip toplumlarında yozlaşma ve diğer olumsuzluklar karşısında dini ve ahlaki değerlerin propagandasının yapılmasının etkili olduğunu söylüyor.

Vermeren "Maghreb: la démocratie impossible?" adlı kitabında, Tunus'ta orta ve daha aşağı sınıflarda İslamcılığın yayılması için zeminin çok müsait olduğunu vurguluyor. "Yasak insana daha tatlı gelir" denmektedir.

Tunus'ta Zeynelabidin Bin Ali ve ailesini kaçmak zorunda bırakan son gelişmelerde İslamcıların rolünün ne olduğundan emin değil. Ancak İslamcılığın Tunus'ta politik bir varlık olduğu, İslamcı En Nahda taraftarlarının da arasında bulunduğu kalabalıkların rejimi yıktığı apaçık bir gerçek. Bunu, başörtülü kadınlardan, sakallı adamlardan ve kalabalıkların attığı sloganlardan açıkça görüyoruz.

Bunun yanı sıra, uzun yıllar süren bir inzivadan sonra, önde gelen İslamcı şahsiyetler toplumda açıkça görülmeye başlandı.

Bununla birlikte, En Nahda hareketinin Tunus'ta yapılması beklenen bir parlamento ve başkanlık seçimlerinde ağırlığının ne olacağı belli değil.

Raşid el Gannuşi El Cezire televizyonuna yaptığı açıklamada, "Tunus, politik ve sosyal haklarını talep eden halkın devrimine tanık oldu. En Nahda olarak biz bu halk hareketini ele geçirme peşinde değiliz; bizim amacımız ülkenin politik ve sosyal geleceği noktasında sözlerimizi söyleyeceğiz" dedi.

Zeynelabidin bin Ali rejimini destekleyen batılı ülkelere göre, bundan sonraki aşamada İslamcılığın Tunus'ta büyüyecek.

Fransa Savunma bakanı Michèle Alliot-Marie, Zeynelabidin bin Ali'nin devrilmesinden önce "Bin Ali terörizme karşı savaşımızda ve fundamantalist akımların önlenmesinde çok büyük bir rol üslendi. Avrupalıların korunması için Bin Ali'nin İslamcılara karşı attığı adımlar çok gerekliydi" demişti.

Şimdilerde birçok batılı uzman ve politikacı kafasındaki düşünceleri değiştirerek, Batı ülkelerinin Batı'nın Bin Ali rejimine verdiği desteğin problemlere ve son gelişmeler yol açtığını düşünmeye başladı.

Batılıların şimdiki düşüncesi İslamcıların politik sürece katılarak politik bir istikrarın sağlanması şeklinde. Birçok analist, İslamcı partilerin politik sürece dahil edilmesinin terörist gruplara karşı savaşta yardımcı olacağını düşünüyor."

Tunus'a dönüşünden sonra El Cezire Televizyonu'na verdiği röportajında Raşid el Gannuşi Mısır ve Tunus devrimlerini şöyle değerlendiriyor:

-Mısır hakkında konuşacak olursak; öncelikle, Hüsnü Mübarek'e karşı ayaklanan Mısır halkına mesajınız nedir? Bir Tunuslu olarak onlara ne dersiniz?

-Mısır devriminden büyük bir gurur duyuyorum. Tunus halkının barışçıl bir devrim ile en güçlü diktatörlüklerin nasıl yıkılacağı noktasında bir model olmasından da iyimserim. Mısır halkının devriminin başarısı aynı zamanda Tunus halkına bir hediye olacaktır. Çünkü, bu devrim kendi devrimlerini koruyacak. Bundan dolayı, Mısır halkının devriminin hedefine ulaşıncaya, diktatörlüğü yıkıp demokratik bir geçiş hükümeti kuruncaya kadar durmamasını ümit ediyorum.

-Bu ayaklanmada İhvan-ı Müslimin'in daha çok rol üsleneceğini düşünüyor musunuz?

-İhvan-ı Müslimin'in bu devrimde güçlü bir şekilde yer aldığı aşikar. Ancak, ne İhvan-ı Müslimin ne de diğer muhalefet partileri kendi özel sloganlarını yükseltmedi. İşte bu da bir Tunus tecrübesi; devrimin belli bir gruba ait olmaması veya belli bir grubun bu devrimi kendi adına kullanması tecrübesi. Bu bir halk devrimi ve öylece de kalmalı. Mısır'da hem İhvan-ı Müslimin hem de diğerleri bu dersi aldı.

-Kendinizi Mısır'daki İhvan-ı Müslimin Hareketi'ne ne kadar yakın hissediyorsunuz?

İslam ve mutedil bakış açımız müşterek noktamız. Her halükarda her bir ülkenin kendi özel şartları ve bağımsız karar alma süreci var.

İnsanlar gelecekle ilgili son derece endişeli. Sizin onlara mesajınız nedir?

Halk devrimini korumalı, eğer diktatörü devirme kazanımının önemini biliyorsa. Şehidlerin kanları onların elinde bir emanet ve hedeflere henüz ulaşılmış değil. Sokaklar hareketliliğini korumalı. Gerçek muhalefet ve sivil toplum kuruluşları ortak bir bakış açısı inşa etmek için birbiriyle koordineli hareket etmeli, ülkenin politik

Velfecr/ÖZEL, Ali AMMAR