Ahmet Taşgetiren
İsrail ile barıştık da niye Mescid-i Aksa kan ağlıyor?
Bizim evde de görüntüler derin acı ile seyrediliyor. Kudüs’ten, Mescid-i Aksa’dan gelen görüntüler. İsrail askerleri, gâvurca vurulan dipçikler, çığlıklar… Mescid’in içinde… Bir Ramazan günü, gecesi…
Görüntülerin bütün İslam dünyasını derin acıya gark ettiğinden kuşku yok.
Bizden de tepkiler geldi. İktidardan muhalefetten. Duyarsız kalmayız böyle durumlarda. Filistin, Kudüs ve Mescid-i Aksa yüreklerin meselesidir.
Başka?
Yani bu ardı arkası kesilmeyen cinayetleri durdurmak için yapılabilecek bir şey yok mu?
Böyle durumlarda içimizde bir “İslam dünyası yangını” alevlendiği de açık. Hep bir şey bekleriz ve ne yazık ki bir şey olmaz.
Belki en sert tepkiyi yine biz koyarız, Türkiye yani.
İşte bu son vahyetin ardından da Cumhurbaşkanı Erdoğan “Mescid-i Aksa bizim kırmızı çizgimiz” dedi.
“Eeee” demek geliyor insanın içinden, yani ne demek ki bu? Türkiye için ne anlama geliyor, İsrail için ne anlama geliyor? “Kırmızı çizgi” deyince bir mesele için, daha sonuç verici adım atılması bekleniyor değil mi?
Ne yani, İsrail’e müdahale mi edelim?
Bunu yapamayacağımızı biliyoruz. Yoksa yapabilir miyiz? Bölgede her şeyi belirleyen güç haline geldik ya…
Yoo, İsrail’e müdahale gibi bir şey, “hamaset” çerçevesinde bile akla gelmez.
“Değerli yalnızlık” kıskacını aşmak için atılan adımlar çerçevesinde İsrail Cumhurbaşkanı İsaac Herzog ile ilişkiler bir hayli ısınmıştı. Adam geldi Türkiye’ye, Beştepe’de ağırlandı vs… Filistin hassasiyetimiz de konuşulmuştur, hele Kudüs, Mescid-i Aksa konuşulmamış olamaz. “Kırmızı çizgi” ifadesi kullanılmış mıdır, ya da İsaac Herzog konuşmaların bütününden böyle bir “Hassasiyet”ii anlamış mıdır, bilinmez ama, bir şeyler söylenmiş olması muhakkaktır.
Peki niye değişmedi İsrail? Bizim canımızın yanacağını bile bile neden gâvurca indi coplar, dipçikler?
Cumhurbaşkanı Erdoğan, kürsüden “kırmızı çizgi” vurgusu yapacağına İsaac Herzog’u arasa daha etkili olmaz mıydı? Aradığına dair bir bilgi yansımadı kamuoyuna.
Kaç zamandır yazıyorum, kime ne anlatabildim bilmiyorum, ortada bir “Özgül ağırlık” meselesi var. İslam dünyasının özgül ağırlığı meselesi. Bizde “Son 20 yılda Tayyip Erdoğan’ın liderliği sayesinde Türkiye’nin özgül ağırlığının dünyayı etkiler hale geldiği” gibi bir tema dostları heyecanlandırıyor. Peki Kudüs ne oluyor o zaman, Mescid-i Aksa’daki vahşeti buralarda kıvrana kıvrana seyretmek ne oluyor?
“Hadi İsrail’e müdahale edelim” demiyorum. Ama dünyadaki özgül ağırlığımız İsrail kadar olabilseydi, bu coğrafyada İsrail bu vahşete teşebbüs edemezdi, diyorum. “Türkiye Yüzyılı” vizyonunun içinde bu özgül ağırlığa ulaşmak var mı? Daha kaç 20 yıl içinde?
MEHMET ŞİMŞEK NEYİ TEMSİL EDİYOR?
Mehmet Şimşek, Türkiye Ekonomi Modeli adına görevden alınmış ve yerine Berat Albayrak getirilmişti. Sonra Berat Bey de gitti, Nurettin Nebati getirildi. Nebati ekonomi yönetimine “Heterodoks politikalar”ı ithal etti. Bunların hepsi “Cumhurbaşkanımızın talimatı” ile gerçekleşti. Ve tüm bu süreçlerde ekonominin asıl kaptanı “Ben ekonomistim” vurgusunu tekrarlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan idi.
Bütün bu süreçlerde enflasyon tırmanmaktaydı ama Erdoğan “Faiz sebep enflasyon sonuç” mottosunu tekrarlamaktaydı. Başka tezleri savunan profesörler ise yine Erdoğan’ın ifadesiyle “Mandacı iktisatçılar” idi.
Soğanın tanesinin 18-10 liraya çıktığı bugünlerde, yeniden Mehmet Şimşek heyecanı dolaşıyor Ankara zirvelerinde… Cumhurbaşkanı Erdoğan, Şimşek’i ikna etmeye çalışıyor. Adam da “Hele bir seçimi kazanın” diyor, sağlık problemleri olduğunu söylüyor vs… Birlikte çalıştığı Kalyoncular girmiş devreye ki, Kalyoncular Erdoğan’ın da çok yakını. En son Cumhurbaşkanı Erdoğan bir tv mülakatında “müjde” modunda “Ekonomi politikalarımızı daha da güçlendirmek için ciddi hazırlıklar yürütüyoruz. Mehmet Şimşek’in koordinasyonundaki ekip bu doğrultuda hazırlıklar yapıyor” diyerek duyurdu Şimşek’le yürütülen temasları… Oda tv’den Hürrem Elmasçı’nın yazısına yansıyan kulis bilgileri ise Şimşek’in “hele seçim kazanılsın, bakarız” sözünde ısrar ettiğini bildiriyor. Seçimin kazanılamayacağı gibi bir kaygının ifadesi mi bu?
Asıl soru ise şu: Acaba Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Faiz sebep enflasyon sonuç” mottosundan vaz mı geçti? KKM’de faiz sınırının kaldırılması, “Nas var nas” iddiasına Mehmet şimşek ayarı verildiğinin işareti mi? Mehmet Şimşek, “Heterodoks” politikalarla mı gelecek “Ortodoks” politikalarla mı? Tam da burada sayın Cumhurbaşkanı hangisinden hangisine gitmiş olabilir?
Sayın Cumhurbaşkanı “Helallik istiyorum” sözcüklerini severek kullanıyor. Şimşek – Albayrak – Nebati - Şimşek salınımında bütün bu kararları bir imza ile vermiş olmanın sorumluluğu ile vatandaşların hayatının dayanılmaz hale gelmiş olması yüzünden de bir helallik istenir mi?