İsrail İran'a niye saldıramaz

İsrail İran'a niye saldıramaz

Son aylarda özellikle Buşehr Atom Enerjisi Santrali’ne yakıt yükletilmesi etrafındaki haberlerle birlikte İsrail’in İran’a saldıracağına dair söylentiler artmaya başladı.

Bir kere, İran'daki siyasal ve toplumsal yapının dış tehditler konusunda bütünleşme yeteneği çok belirgin. Reformist ya da daha köktenci şekilde muhalif de olsalar, İranlılar ülkelerinin yabancılar tarafında tehdit edilmesi karşısında çok duyarlılar. Siyasi gruplar İsrail tehditleri veya ABD öncülüğünde gerçekleşen ambargolar karşısında ihtilaflarını bir kenara bırakarak birleşiyorlar. Solcular, eski Marksistler, İslamcılar, liberaller ve muhafazakârlar İsrail'in Şahlık rejiminin en büyük destekçisi ve aynı zamanda İran'ın istihbarat örgütü olan Savak'ın elemanlarının yetiştirilmesinde, özellikle de işkencecilerin eğitiminde İsrail ajanlarının bir hayli etkili olduğunu hatırlamaya devam ediyorlar. Çeşitli siyasal gruplar ve sivil toplum örgütleri İsrail'den gelecek bir tehdit ve saldırı karşısında bütünleşmeye hazır olduklarını dile getiriyorlar.

İkinci olarak ise İran'ın uranyum zenginleştirme merkezlerinin denetime açık olması konusundaki özgüveninden söz etmek gerekir. Genellikle yabancı uzman istihdam edilmeyen bu merkezlere Dünya Atom Enerjisi Kurumu zaman zaman gözlemci gönderiyor. Ayrıca bu merkezlerin bütün çalışmaları Atom Enerjisi Kurumu'nun kameralarıyla denetleniyor.

İsrail eğer yapabilseydi, hiç bir yabancı uzmanın bulunmadığı İsfahan'daki Natans bölgesine saldırıyı çoktan gerçekleştirmiş olurdu. Gürültülü bir şekilde işletmeye açılan Buşehr Santrali ise Rusya firmalarınca yapıldı ve halihazırda atom enerjisi alanında çalışan 100'den fazla Rus bilim adamı bu santralin yakıt ikmali ve faaliyette bulunması gibi konularda çalışmaya devam ediyor. Anlaşma gereği Ruslar'ın Buşehr santrali için verdiği yakıt kullanıldıktan sonra yeniden Rusya'ya dönecek. Dolayısıyla bu santralde sürekli Rus bilim adamları mevcut olacak. Santrale dönük bir saldırıda doğrudan Rus bilim adamları da hedef alınmış olacak. Böyle bir saldırı Rusya ile İsrail arasında elbet bir gerginlik sebebi olurdu.

İsrail'i bir saldırı konusunda alıkoyacak üçüncü sebep olarak, muhtemel bir İsrail saldırısının İran sınırlarını aşan bir tehdit oluşturması gösterilebilir. Söz gelimi Buşehr santraline faaliyete geçmesinin ardından yapılacak bir saldırıda meydana gelecek tahribat İran'dan ziyade başkentleri Körfez kıyısında bulunan Arap ülkelerini tehdit edecektir. Böyle bir saldırıda, Kuveyt, Birleşik Arap Emirlikleri, Umman ve Irak'ın güneyinde bulunan Basra, Çernobil'i hatırlatacak şekilde radyoaktif dalgalara maruz kalacaktır. İranlı siyaset yorumcuları, İsrail'in böyle bir tehlikeyi göze alamayacağını öne sürüyorlar.

İsrail'i İran'a saldırı konusunda düşündürten dördüncü sebep, İran'a saldırısının Müslüman ülkelerde bulacağı karşılıktır. İran'la İsrail arasındaki şimdiye kadar bazı kesimlerce dolaylı sayılan savaş doğrudan bir savaşa dönüştüğünde, devreye farklı aktörler de girecektir. İran'ın Hamas ve Hizbullah'a desteği bir sır değl. Ne var ki şimdiye dek bu destek askeri planda öyle net bir şekilde ifade edilmedi. Bir İsrail saldırısına karşı bu iki örgütün İran'ın yanında yer alacağına kesin gözüyle bakılabilir.

Beşinci sebep ise, işgalci ülkelerin güçler dengesi üzerinde yeniden konuşmayı gerektiren zaafları ve yaşadıkları bozgunlar. Yenilmez sayılan İsrail ordusunun ve onu destekleyen Amerika'nın sıcak bir çatışmada o kadar da etkili olmayabileceği inancı, İsrail'in 2006 yılında Lübnan'ı bombalaması sırasında güç kazanmaya başladı. ABD ise çoktandır Afganistan ve Irak'ta kapıldığı şaşkınlıkla, bölgedeki antiamerikancı ülke ve halkların direniş emellerini güçlendiriyor. Ortaya çıkan bozgun tablosu ve fizibilite hesapları Amerika halkı arasında da bu ülkenin bölgedeki militer siyasetine karşı büyük tepkiler oluşmasına yol açıyor.

Stratejik açıdan korkuları olan İsrail'le, Afganistan ve Irak 'ta çaresiz kaldığı izlenimini veren ABD'nin, nüfusu 70 milyonu geçen, üstelik –iç sorunlarına karşılık- hâlâ devrim ruhuyla ABD ve İsrail'e yönelik sorgulamalarını sürdüren bir halka karşı savaşa girişmeleri olanaksız görünüyor İranlılara.