İsrail'i 15 Tonluk Patlayıcalarla Bombalayacağız

İsrail'i 15 Tonluk Patlayıcalarla Bombalayacağız

Siyonist rejim generallerinden Shimon Shapira, Hizbullah hakkındaki yanlış kanaatlerin tehlikelerine dikkat çeken bir analiz yazdı

Siyonist rejim generallerinden Shimon Shapira, ABD Başkanı Obama'nın danışmanlarından John Brennan'nın Hizbullah ile ilgili açıklamalarına tepki gösterdi.

Obama'nın Ulusal Güvenlik ve Terörle Mücadele danışmanı John Brennan Washignton'da yaptığı açıklamada, Lübnan politik sistemin bir parçası olan Hizbullah içinde "ılımlı" unsurlar peşinde olduklarını açıklamasına tepki gösteren Shapira, Hizbullah'ın içinde "ılımlı unsurlar" olabileceğini düşünmenin sadece bir "fantezi" olduğunu söyledi.

Hizbullah'ın doğrudan doğruya dini-siyasi-askeri her noktada İslam Devrimi lideri Seyyid Ali Hamenei'ye bağlı olduğunu belirten Shapira, "The Fantasy of Hizbullah Moderation" başlığı altında yaptı analizde, Hizbullah ile ilgili değerlendirmesinde şu noktalara dikkat çekti:

"İsrail Lübnan'dan çıkmasının 10. Yılında İsrail savunma bakanı Ehud barak kendisiyle yapılan bir röportajda şöyle demekteydi; biz Lübnan'dayken Hizbullah yoktu, biz oradayken ortaya çıktı. Hizbullah bizim Lübnan'dan çıkmamızın sonucunda değil, orada bulunmamızdan dolayı böylesine güçlendi. Barak'ın bu ifadeleri şu anlama geliyor: Hizbullah İsrail'in 1982 yılında Lübnan'ı işgal etmesine bir karşılık olarak ortaya çıktı."

Shimon Shapira, Hizbullah'ın İslam Devrimi'yle birlikte ortaya çıktığına dikkat çekerek, Hizbullah'ın kuruluş sürecini anlattı:

"Ancak Hizbullah'ın doğuşuna baktığımızda durum bundan da farklı. 1979 yılında İran'da İslam devriminin gerçekleşmesinin hemen ardından, İran stratejik kararlar alarak, İslam devrimini İslam ve Arap dünyasına ihraç etmenin peşine düştü. Bu amaçla, Ayetullah Ruhullah Humeyni, İslam ve Arap dünyasındaki İslami hareketlerin desteklenmesi için özel birimler oluşturdu. Lübnan bu amacın ilk hedefi idi. Uzun yıllardan beri ilişkide oldukları Lübnan Şiileri ile bağlantıya geçtiler.O yıllarda Lübnan önde gelen devrimci liderlerin potası haline geldi.Lübnan'ın liderlerini eğitime aldılar, gençlerine silah eğitimi verdiler. Humeyni'nin mesajlarını içeren kasetler Lübnan'da çoğaltılıp dağıtılmaya başlandı.

İran 1982 yılında Lübnan'ın Emel hareketini yönlendirmeye çalışması başarısızlıkla sonuçlanmıştı; Emel hareketi İslam Cumhuriyetinin asli esası olan Velayet-i Fakih prensibini kabul etmedi, zira bu politik ve dini açıdan İran liderliğine sadakati gerektiriyordu. Emel kendini öncelikle Lübnan devletine sadık bir hareket olarak sundu. İranlılar bunun üzerine kendilerine sadık olacak yeni bir hareket oluşturmaya karar verdiler.

İşte bunun ardından, Emel'in dışında Lübnan'da İran'a içtenlikle bağlı olacak bir hareketi kurmayı kararlaştırdılar. İlk olarak, İran'ın Suriye büyükelçiliği vasıtasıyla bir konsey oluşturdular. Ardından da Hizbullah'ı kurdular.

İran, 1982 savaşında Lübnan'daki yönetim boşluğundan da istifade ederek, Lübnan'da 1.500 eğitimci ve savaşçı devrim muhafızı gönderdi. Onların görevi Lübnanlıları eğitmek ve Hizbullah'a katılmalarını sağlamaktı. Kurulan Hizbullah'ın çekirdek kadrosu Baalbek'teydi, bunların arasında Hizbullah liderlerinden Abbas Musavi de devrim muhafızlarının eğitiminden geçen ilk kişilerdendi.

Bu arada, 1. Lübnan savaşı ve Amerikan, Fransız, İngiliz ve İtalya'nın oluşturduğu Çok Uluslu Güçler'in Lübnan'a girmesi, Hizbullah için iyi hedefler bulmasına hizmet etti ve onların askeri açıdan güçlenmesine yardımcı oldu. Ayrıca 1982-2000 yıllarına uzanan İsrail'in Güney Lübnan işgali de Hizbullah'ın İslam devrimini palazlandırarak onun askeri, politik ve sosyal bir yapı haline gelmesine yol açtı. Lübnan hükümeti Güney Lübnan'da, Beka vadisinde ve güney Beyrut'ta sözünü geçiremedi. Lübnan'ın egemenliği hükümetten Hizbullah'a geçti.

Hasan Nasrullah'ın komutası altındaki Hizbullah militanları, Lübnan cumhurbaşkanı komutası altındaki Lübnan ordusundan daha güçlü durumda. Hizbullah'ın sosyal alanda inşa ettiği kurumlar, Lübnan hükümetinden daha çok halkın ihtiyaçlarına cevap vermekte. Örneğin Hizbullah 2002 yılında Hizbullah'ın sivil kurumlarında çalışanların aldığı maaş 600-800 dolar arasında iken Lübnan hükümetinin verdiği maaş 500 doları geçememiştir.

Hizbullah bazı batılıların zaman zaman ifade ettiği gibi, bir Lübnan ulusal hareketi değildir, her ne kadar 1992 yılında İran lideri Ayetullah Hamenei'nin onayıyla kendini Lübnan parlamentosunun içine sokmuş olsa da. Suriye güçlerinin Lübnan'dan çıkmasının ardından Hizbullah 2005 yılından beri Lübnan hükümetinde temsil edilmektedir. Nasrallah Hamanei'nin Lübnan'daki özel temsilcilik görevini yerine getirmektedir. Nasrallah'ın adamları da Lübnan Cumhurbaşkanı veya Lübnan hükümetinden daha çok, merce-i taklid ve veliyy-i fakih olarak gördükleri Hamenei'ye bağlıdırlar. Hamenei de Hizbullah içinde son sözü söyleyendir.

Bu bağlılık salt bir dinsel bağlılık da değildir. Bu durum, Vatikan'daki Papa'nın yetki uygulamasından bütünüyle farklıdır. Her halükarda Hamanei'ye itaati beraberinde getiren bir bağlılıktır bu. Mart 2007 yılında,Nasrallah'ın yardımcısı Şeyh Naim Kasım Arapça yayın yapan el Kevser televizyonuna verdiği bir demeçte, Hizbullah'ın İran'ın rehberlik makamından izin alarak operasyonlar gerçekleştirdiğini söylemişti."

Hizbullah'ı yanlış okumanın tehlikesi üzerinde duran Shimon Shapira, şu uyarılarda da bulunuyor:

"Hizbulah'ı yanlış okumak ciddi politik hatalara da yol açar. Örneğin, 2000 yılında Lübnan'dan çekildiğimizde, Hizbullah'ın motivasyon yitireceği, savaşmaktan kaçınacağı ve silahsızlanıp politik bir partiye dönüşeceği şeklinde genel bir kanaat de vardı. Ancak ne oldu? Biz Lübnan'dan çekildikten sonra Hizbullah yaygın bir şekilde içinde İran yapımı uzun menzillilerin bulunduğu füzelerini yığmaya başladı. Sonuç; bu füzeler sonunda 2006'deki İkinci Lübnan savaşında bize karşı kullanıldı.

Bazı analistler de Hizbullah içinde ılımlı unsurların olabileceğini düşünüyor. Onlar Hizbullah'ın askeri kanadı ile siyasi kanadı arasında bir fark olabileceği yanılgısına düşüyor. Halbuki Şeyh Naim Kasım bu hususta Los Angeles Times'e şunları söylüyor: "Hizbullah liderliği sosyal yardım kuruluşlarının da cihadi faaliyetlerinin de kontrolünü elinde tutuyor. Meclisteki ve hükümetteki grubunu da cihadi faaliyetlerini de kontrol altında tutmaktır. Diğer bir deyişle, Hizbullah son derece merkezi bir örgütlenmedir.

Bugün deniliyor ki, Hizbullah'ın içinde terörizmden uzaklaşıp politik kademelere geçen ılımlı unsurlar var. Fakat Batı şunda büyük bir gaflete düşmekte; İran'ın Hizbullah eliyle İsrail'in sivil nüfusunu nasıl doğrudan tehdit ettiğinin farkında mısınız? 20 Mayıs 2010'da Hizbullah kaynakları Kuvyet'in el Rai gazetesine verdiği demeçte övünerek şunu söyleyebiliyorlar: gelecekte İsrail ile bir savaş çıktığı gün, İsrail'i 15 tonluk patlayıcılarla bombalayacağız."







velfecr