İstanbul’un tiyatro sahneleri “Gezici”lerin işgali altında!

Tarih 4 Mayıs 2012...

O gün, Kahramanmaraş AK Parti İl Kongresi’nde konuşan Başbakan Tayyip Erdoğan, 12 Şubat Stadyumu’ndan Türkiye’ye seslenip, “Devlet, artık tiyatro sahnesinden çekiliyor” diyor ve ekliyordu:

l “Bunlar millete tepeden bakarlar. Örneğin; Kahramanmaraş’ın söz ustalarını, kalem erbabını, Anadolu’dan, Trakya’dan yetişmiş ustaları küçümser, kaale almazlar. Bunlar sanatı sanat için yaparlar, bunlar sanatı toplum için yapmazlar.” 

l “Bunlar elitisttir, jakobendir, bunlar kendi kast sistemlerine başkalarının girmesine asla müsaade etmezler. Hem devlet tiyatrosundan maaş alacak, hem şehir tiyatrosundan maaş alacak, istediği zaman dizi filmlerde oynayacak, her yerden de bu şekilde nemalanacak. Mesele bu. Son birkaç gündür niyetlerini açık etmeye başladılar, ‘Belediyedeki temizlik işçisi tiyatrocu oluyor’ diyerek, kendilerince yine milleti küçümsüyorlar.” 

l “Yıllarca karikatürlerle aşağıladılar bu milleti, yıllarca köşelerinden, ekranlarından aşağıladılar. Finansmanı devletten aldılar, ama finansmanın gerçek sahibi milleti aşağıladılar.”

l “Kusura bakmasınlar, çok bilmiş despot tavırlarıyla millete de milletin hükümetlerine de parmak sallayarak azarlama dönemi artık geride kaldı... Devlet, artık tiyatro sahnesinden çekiliyor... Kardeşim sen tiyatro mu oynayacaksın, özgürce hareket et, kurun kendi aranızda tiyatronuzu, buyurun serbest olarak, özel sektör olarak bu alana girin. Özgür olun, özerk olun, özel olun, ama artık devlet tiyatro sahnesinden çekiliyor, buyurun siz tiyatro sahnesinde kalın.”

Aradan 3 yıl geçti...

Devlet, “tiyatro”dan çekildi mi?..

Hayır çekilmedi.

Hem çekilmedi, hem de “tiyatro”ya hakim olan “devrimbaz” zihniyet; gücünü daha da “tahkim” etti, daha da “burnundan kıl aldırmaz” hâle geldi!..

Hem “cür’etkâr”laştı,

Hem de “küstah”laştı!..

DİNDARLAR VE KİNDARLAR!

Peki, niye ve nasıl?..

Merhum Necip Fazıl der ki;

“İnsan başı ile fare kafasını birbirinden ayıran yegâne hassa, fikir öfkesidir!”

Demek oluyor ki;

“İnsan” ile “kubur fareleri”ni birbirinden ayırmak için; “fikir, öfke, şahsiyet ve liyakat” var mı, ona bakılacak!..

Ama, ne yazık ki; 

 “Sanat” ve “sahne”ler, hâlâ “devrimbaz kodamanlar”ın işgali altında!.. Onların “saltanat”ları devam ediyor, “sahne”lerde onların “homurtu”ları yankılanıyor!..

Niye?..

Çünkü efendim; “bizden” denilen, “içimizden biri” gözüyle bakılan,“bizimle aynı havayı soluyan” bazı yöneticiler, getirildikleri “makam”larda, maalesef “ruhsal değişim ve dönüşüm”e uğradılar, bu esnada“omurga”larını kaybettiler!..

Maalesef “dik” duramıyorlar!..

“Bizden” bildiğimiz insanlar; “denge”ler, “yenge”ler, “diskur”lar ve“uçkur”lar uğruna, maalesef “kırmızı çizgi”lerini çiğneyip, “kodamanların safı”na geçtiler ve “onlardan” oldular!..

Böyle olunca;

“İstanbul’un sanat ve sahne bahçesi”nde tek meyve yetişmedi, “yetişmiş”olanlar, ya da “yetişme istidadı” gösterenler ise “kırağı vurmuş çiçek” gibi örselendi, kurutuldu...

Meselâ; Şehir Tiyatroları bünyesinde olup da, Doğu Fikir Sanat Derneğiçatısı altında toplanan “sanatçılarımız”, maalesef “karşı taraf”la değil,“kendi dâvâ büyükleri” ile mücadele etmek zorunda kaldılar!..

Açık ve net;

İstanbul Şehir Tiyatrosu’nda “devrimci kodaman”lara, “homoseksüel”lere,“lezbiyen”lere ve her türlü “Sol-Sosyalist ideoloji”ye kucak açılmış, kollanmış, korunmuş ama, “bizden” denilen yöneticiler, yine “bizden” olan sanatçılara kapılarını kapatmış, onları yok saymış, bir anlamda “manevi işkence” uygulamıştır!..

Hâlâ da böyle!..

Biliyorum; bu yazdıklarıma İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür Daire Başkanı Abdurrahman Şen itiraz edecek, “Yok böyle bir şey” diyecektir!..

O halde “etrafına” bir baksın ve kimlere kol-kanat gerdiğini, “koruduğu”insanların ne “halt”lar karıştırdığını, “yok” saydığı sanatçıların da ne“çile”ler çektiğini bir görsün!..

İKİNCİ GEZİ KALKIŞMASI!

Mevzu açılmışken, “aktüel bir gelişme”den söz edelim...

Malûm; bir-iki gün önce, “eylem esnasında öldürülen Berkin Elvan”üzerinden yeni bir “Gezi Kalkışması” başlatılmak ve Türkiye, yine bir “kaos ortamı”na sürüklenmek istendi!..

Bu “kampanya”nın başrollerinde de “malûm sanatçılar” vardı...

Ekranlarda, “ışıktan yoksun yüzleri”yle çektikleri “video”lar yayınlandı...

Bize soruyorlardı:

“Rahat uyuyor musunuz?.. Huzurunuz yerinde mi?”

Sonra, “çağrı”da bulunuyorlardı:

“Hayatı durdurun!”

Kimlerdi bunlar?..

Erdoğan’ın deyimiyle, “millete tepeden bakanlar, elitistler, jakobenler ve milletin hükümetine parmak sallayanlar”dı!..

Aynı “kampanya”yı “Gezi Kalkışması” esnasında da açmışlar, aynı “çağrı”“Gezi İsyanı” esnasında da yapmışlardı!..

“Haydi” diyorlardı,

“Haydi sen de gel!”

Herkesi Taksim’e çağırıyorlardı!.. Herkesi “direnmeye” çağırıyorlardı!.. Sonra bir baktık; onların çağrısına uyan gençlerden 7’si ölmüş, yüzlercesi yaralanmış, “ekonomiye büyük bir darbe” vurulmuştu!..

Peki, “kendileri” neredeydi?..

Kendileri “tatilde”ydi!.. 

Kimi Çeşme’de, kimi Bodrum’da, kimi de Maldivler’de, sahillere uzanmış,“viski”lerini yudumluyorlardı!..

Üstelik, “Şişli’de gaz yedim” diyerek, “Maldivler’den twit atıyorlar”dı!..

Bunlar o kadar “sahtekâr”, o kadar “ölü sevici” idi ki; “saltanatlarının devamı” için, “gençlerin ölmesini” istiyorlardı!..

Ölen gençler ise, bu “devrimci hokkabazlar”ın; hayatlarında bir defa bile“gitmedikleri-görmedikleri gecekondular”da yaşayan “fakir aile çocukları”ydı!..

Onlar “ölmeli”ydi ki,

Bunlar “yaşasın”lar!..

Nitekim, onların “çağrı”larına uyan ve “kullanıldıklarının” farkında olmayan gençler yine “meydan”lardaydı... Ama onlar, “ortalıktan toz olmuş”lar, yine “tatil”lere çıkıp, “tören”lere katılmışlar, “sergi”lerde boy göstermişlerdi!..

Böyledir bu işler!..

Onların görevi “kışkırtmak”, sonra da ortadan toz olmaktır!..

Gezi’de de böyle yapmışlardı!..

ALİ YAYLI’NIN KİNİ!

Biliyorum, soracaksınız;

“2. Gezi Kalkışması ile İstanbul Şehir Tiyatrosu’nun ne ilgisi var?”

Var!.. Hem de çok var!..

Hani, Tayyip Erdoğan diyordu ya;

“Hem Devlet Tiyatrosu’ndan maaş alacak, hem Şehir Tiyatrosu’ndan maaş alacak, yani finansmanı devletten alacaklar ama finansmanın gerçek sahibi milleti aşağılayacaklar!.. O dönem, artık gerilerde kaldı!”

Keşke gerilerde kalsaydı!..

Ama maalesef; “Hükümet’e ve millete parmak sallamaya, ideolojik bağnazlıklarını sürdürmeye” devam ediyorlar!..

İşte, son yayınladıkları “ışıktan yoksun video”larında, “hayatı durdurun”çağrısı yapan “devrimbaz”lar arasında, yine “tiyatrocular” vardı!..

Bunlardan biri de; maalesef Abdurrahman Şen’in gayretleriyle, hem de 2 ay önce İstanbul Gösteri Sanatları Merkezi’nin başına getirilen Ali Yaylı’dır!..

Bu Ali Yaylı ki;

7 Eylül 2013’te bir twit atıp; “Lan bi de olimpiyatlar verilirse İstanbul’a, yandık... Her yer beton, her yer gömülüs olur” diyen “sanatçı”(!)dır!..

Bu Ali Yaylı ki;

“AVM’ler kışla, Duble yollar miğfer, bankalar süngü, g.. kılları asker, bu paralı ordu ABD’yi bekler” diye twit atan adamdır...

Bu Ali Yaylı ki;

Yavuz Sultan Selim Han’a; “katil” diyen adamdır!..

Daha çook “twit”i var ama, bir “TGB Kampanyası”nda sarfettiği şu söz var ki; yenilir-yutulur cinsten değil!..

Elimde kaydı bulunan konuşmasında, diyor ki Ali Yaylı;

“Bu hükümet, ikiyüzlü... 19 Mayıs törenlerini yasaklayarak; kendi idam edilecekleri ipi bize hediye etmişlerdir... Hikâye budur!.. Bu tokatı, Türkiye gençliği onlara atacaktır... Çünkü, yanaklarını kendileri uzattılar!”

Şu hâle bakın;

“Sanatçı” geçinen ve “para”sını da İstanbul Şehir Tiyatrosu’ndan alan bir adam; “Hükümet’i tokatlamak”tan ve hatta daha ileri gidip, “Hükümet’i idam etmek”ten söz edebiliyor!..

Ve bu adam;

Hem de 2 ay önce, İstanbul Gösteri Sanatları Merkezi’nin başına getirilebiliyor...

Abdurrahman Şen, ne der bu işe?..

DİĞER ERDOĞAN DÜŞMANLARI!

Sadece Ali Yaylı mı?..

Bir de Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmenliği’ne atanan Erhan Yazıcıoğlu var ki; 5 Ekim 2014’te Hürriyet’e demeç verip; “Şehir Tiyatrosu’nda, muhalif isimlerden oluşan beyin takımımızı kurmama hiç karışmadılar, izin verdiler” diyebilmiştir!..

Dahası “Gezi Kalkışması” esnasında da “twit”ler atıp; “Gezi Parkı, gerçekleşen bir ütopyadır, güneş ülkesidir” demiş, diyebilmiştir!..

İşte bu adam, adeta “ödüllendirilmiş” ve Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmenliği’ne getirilmiş, iyi mi?!?..

Bir de; “onun yardımcısı Engin Alkan” var ki, “Direngezi” kampanyasının baş aktörlerinden!..

Ya, Çimen Baturalp’e ne demeli?..

3 Mayıs 2010’da yazdığı bir yazıda, “Emine Erdoğan’ın Brüksel çıkartması”nı tiye almış, alay etmiş, aşağılamış, “Brüksel çıkartamaması”demiş ve ne ilginçtir ki, bu yazının hemen ardından Şehir Tiyatroları Dış İlişkiler Sorumluluğu’na getirilmiş!..

Alooo, Abdurrahman Şen!..

Alooo Kadir Bey!..

Tüm bunlardan haberiniz var mı sizin?.. Bizler “Paralel İhanet Çetesi”ne odaklanmışken, siz İstanbul Şehir Tiyatrosu’nu bu “devrimbaz”larla mı doldurdunuz?!?..

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a, açıkça “diktatör” diyen, açıktan açığa“sosyalizm propagandası” yapan bu adamlar, “ödül gibi makamlar”la taltif edilirken, “yönü kıblede, alnı secdede” insanlara, niye “dirsek” gösteriyor, onları niye “yok” sayıyorsunuz?..

Bu gidişata “dur” demenin zamanı gelmedi mi?.. Siz “insan”ları yok sayarken, “fare”ler kemirmeye devam mı etsin?..

Artık, bunları “konuşma”nın zamanı gelmedi mi?!?..

 ************************************************************************************

Harran Üniversitesi’ndeki rektörlük seçiminin sonuçları

Dün de yazdığım gibi, Şanlıurfa’daki Harran Üniversitesi’nde “Rektörlük seçimleri” vardı... Seçimlere “12 aday” katıldı...

Beklediğim sonuçlar, “dün saat 19.00 civarında” geldi.

Ne demiştim?.. Mehmet İriadam, eğer “Paralel’in desteği”ni alabilirse, kendisine “120 oy” çıkabilir... Paralel’in oyları, “4 rektör adayı” arasında dağılınca, Mehmet İriadam’a “96 oy” çıkmış... Ama, yine “birinci” sırada!..

“İkinci sırada” ise, “67’şer oy”la Abuzer Pınar ve Gürbüz Aksoy geliyor...

Abdullah Ekinci 62, Ramazan Taşaltın 58ve Ali Seyrek 19 oy alarak,“YÖK’e gidecek liste”de yer alacaklar!.. Mustafa Sait Yazgan, son anda, adaylıktan çekilmiş...

“Paralel Yapı”nın oyları şöyle dağılmış: “İriadam’a 65, Taşaltın’a 20, Ekinci’ye 20, Gürbüz’e 15 oy!”

“Oyları dağıtmak”tan amaçları, “Abuzer Pınar’ı alt sıralara düşürmek”miş ama, görünen o ki, pek başarılı olamamışlar!..

Şimdi, “ilk 6 sıradaki” adaylar YÖK’e gönderilecek... YÖK de, bu aday sayısını “3’e” indirip, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a bildirecek... Erdoğan da, o 3 adaydan birini “Rektör” olarak atayacak!.. Mehmet İriadam şanslı görünüyor ama “İHL mezunu ve Milli Görüş kökenli Abuzer Pınar”ın şansını da yabana atmamak gerekir...

Pınar, “Paralel’le iyi mücadele” eder...

yeniakit

Bu yazı toplam 624 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar