İtirazımız Kutlamanın Kendisine Değil; Nasıllığına

İTİRAZIMIZ KUTLAMANIN KENDİSİNE DEĞİL; NASILLIĞINA
Yılbaşınız Mübarek Olsun!
Bir yıl geride kalıyor. 2021 yılını göremeyen dostlarımız var. Rabbim, bize bir koca seneyi daha fırsat olarak verdi. Şükürler olsun O'na. Akıllı tüccarlar gibi, geçen yılın muhasebesini yapmak gerekmez mi? Nasıl geçti 2020? Kâr ile mi zararla mı kapatıyoruz yılı? 2021'e ne devrediyoruz? Tevbe edemediğimiz günahlarımız, işleyemediğimiz görevlerimiz, tutamadığımız sözlerimiz, Rabbimize karşı sorumluluklarımız, insanlara karşı örnek olamayışımız... Sayfayı bu şekilde mi kapatalım? Gelin 2020'ye tevbe ile veda edelim. Yanlışlarımızı, gözyaşı silgisiyle silelim. Gelen yeni yıla geçen yıldan borçlar, zararlar devretmeyelim. O sayfayı güzel bir şekilde tertemiz yaparak kapatalım. Ve yeni bir sayfa açalım 2021 ile. Yılbaşı gecesini niye kutlamayacak mışız? Allah'ın verdiği ömre şükredilmez mi? Bu gece teheccüd, dua, istiğfar, yeni yılı planlama gecesi olarak kutladığımızda; Rabbimiz niye bu gece istiğfar ettin, niye bu gece şükrettin diye cezalandırır mı? Yoksa, herkesin isyan ettiği bu gece Kendisine kulluk eden, af dileyen kulunu daha çok mu sever? Bunca isyanın, bunca tuğyanın işlendiği bu gece, gelin biz aldatıcı global dünyanın ve zâlim düzenin zavallı köle ve kurbanları olmaktan çıkalım ve 2021'e secde ederken girelim. Kim demiş yılbaşı tevbe ile, secde ile kutlanmaz diye? Kim yasaklayabilir bu isyan gecesini tevbe gecesi şeklinde değiştirenlerin ibadetini, şükrünü ve istiğfarını. Gelin bu gece, isyankârlar için de dua edelim. Eskiden de isyanlar vardı, ama azdı. Şimdi pandemiye rağmen insanlar azdıkça azdı. Gelin, bir yılı tevbe ile kapatarak, hayırlı radikal değişim için söz verip yeni yıla yenilenmiş şekilde tertemiz girmeye çalışalım. Hayırla sonuçlanmasını istediğimiz bir seneye hayırla başlayalım. Halk, zaten mübarek olan Cuma'nın mübarek olması için dilekte bulunuyor. Gelin esas yılbaşının müslümanlar için gerçekten mübarek olmasını dualarımızla isteyelim. Allah'a kullukla geçecek yıl sonu ve yılbaşınız mübarek olsun. Hepinize Allah'a adanmış güzel bir ömür ve müslüman olarak emaneti teslim edebilme gayreti diliyorum.
ÖTEKİ DÜNYADA SON SORU SORULMADAN, BU DÜNYADA YIL SONUYLA İLGİLİ ON SORU
1) Kur’an’da “asr”a yemin edilerek insanlığın hüsranından bahsedilir. Zamana dikkat çekilerek vaktini değerlendirmeyen insanların zararlı çıkacağı vurgulanır. Tam anlamıyla değerlendiremediğimiz bir yıl bitti, ölüm biraz daha yaklaştı diye sevinmek mi üzülmek mi gerekir?
2) 2020 yılını tüm görevlerimizi yerine getirerek geçirmiş olsak bile, sevincimizi nasıl göstermeliyiz? Zaman nimetini veren Allah’a şükürle mi, O’na isyan ile mi?
3) Müslümanın yılbaşısı 1 Ocak mıdır, yoksa 1 Muharrem mi?
4) 1 Ocak, Mekke’nin fethinin yıldönümüdür. İsyanla geçirmek yerine, bu gün ve gecede, günümüz Mekke’sinin ve içinde yaşadığımız yerlerin asr-ı saâdetteki Mekke’ye ne kadar benzediğini ve yeniden fetihleri gündeme getirmemiz gerekmez mi?
5) “Yeni giren yılda nasıl daha iyi bir Müslüman olabilirim, İslâmî görevlerimi daha güzel nasıl yapabilirim?” diye planlar yapıp düşünmesi gereken halk eğlence adına haramları nasıl benimsiyor?
6) Noel, (Müslümanların değil;) Hıristiyanların kutsal kabul ettikleri gün. Onların Hz. İsa'nın doğduğuna inandıkları, daha doğrusu öyle varsaydıkları zaman. Onlar Hz. Muhammed’i peygamber bile kabul etmezken, bizim onların tanrı olarak taptığına saygı duymamız ne ile izah edilebilir?
7) Hıristiyanlara sormak gerekmez mi, hiç tanrı doğar mı, kendini bile asılmaktan koruyamayıp ölür mü?
8) Hıristiyanların Müslümanların takvimini, peygamberini, İslâmî hayat tarzını, yani inancını önemsemedikleri halde; biz hem de dinimiz yasakladığı halde, onlarınkini niye önemseyip onları taklit etme ihtiyacı hissedelim?
9) İnsanlara yılbaşı bahanesiyle kumar sevdirilip oynatılıyor. Hayatında hiç kumar oynamamış insanlar dahi, devlet eliyle meşrulaştırılmaya çalışılan Milli piyango ile kumara itilmiş olmuyor mu?
Çarşılardaki çoğu mağazanın vitrinlerine baktığınızda hıristiyan papazlarının bizimle alay ederek sırıttığını görmüyor muyuz?
10) Kurban bayramlarında kesilen hayvanlara acıyıp hayvancıl geçinenlerin hindi katliamına, birkaç ağaç için ayaklananların binlerce çam devirmelere karşı niye seslerini çıkarmadıkları sorulmaz mı?
PİYANGO İLE İLGİLİ BİR YORUM YAZISI
Bir başka sitede bir başka arkadaş bir başka yazı yazmıştı. Yazı şöyle idi:
Hamdolsun! Piyango gişesinde bilet satan kız başı örtülü. Çekilişi yapan kupiyer kızlar mini etekleri çıkarıp, pantolon giymiş. Piyango idaresinin başında alnı secdeli bir müdür var. Hatta Milli Piyango, İslami İlimler fakültesi inşa ediyormuş. (Sevabına bilet alası geliyor insanın; bir tuğla da bizden olsun hesabı) Dindar bir gençlik yetişiyor işte. Daha ne olsun!” Yazı bu. İronik bir dille hak görünümlü bâtılı tasvir ediyordu. Ben de bu yazıya şu yorumu yazdım. Sizinle de paylaşmak istiyorum:
Ahmet Kalkan: Diğer parti gelirse, bilet satan kızlar tesettürsüz olur, çekiliş için sağ ellerini kullanmazlar, kumar kurumunun başına namazsız insanlar geçer. İslâmî İlimler Fakültesi inşâ edilmesine katkıda bulunmazlar. Hatta, başörtülülerin burada işi ne, tesettürlü Atatürkçü olmaz diye anıtkabir ziyaretine başı örtülü kadınları bile almazlar. Yani, haramı müslüman halka sevdirmeye çalışmazlar, içkilerini besmele ile içmezler. Ayakta durmakta zorlanan küfür düzenine İslâm'ı koltuk değneği olarak kullan(a)mazlar. Bu gidişin sonunu görmek zor değil: Kapıya bir Diyanet görevlisi memur koyacaklar, vizita ücretini mihir sayarak karşılıklı akit yapacaklar, çıkınca boşamasını isteyecekler; al sana İslâmî zina. Zaten, zinayı suç olmaktan çıkarıp sadece imam nikâhı kıymışsa o zaman suç kabul etmediler mi? Faiz kurumları İslâm bankacılığı diye yutturulduğuna, kumar İslâmî şekillere uydurulmaya çalışıldığına göre, yarın helâl domuz etleri de kasaplarda boy gösterir. Godiva marka içkili çikolataların en İslâmcı bisküi imalatçısına sattırdıkları marketlerde müslümanlara da bu bisküilerden satıldığı gibi.
1983'de bir müddet Mekke'de kalmış, orada üniversitede misafir öğrencilik yapmıştım. Dünya Güzel Kur'an okuma yarışması yapılacak Mekke Şharlton (Şarlatan okunmalı) otelinde. (Tabii, Kur'an'ı güzel yaşama, Kur'an'ı güzel uygulama yarışması yapmalarını beklemiyoruz). Abdurrahman Gürses de jüri üyelerinden. Vaktim müsait, gideyim bir göreyim manzarayı dedim. Mekke'ye sanırım 25 km. mesafede idi otel. Sonradan öğrendim ki Harem bölgesinin hemen dışına kurmuşlar. Bektaşi'ye sormuşlar: "Sen oruç tutmuyorsun ama sahuru da kaçırmıyorsun, sahurda bizden fazla tıkınıyorsun. Nedir bu hal?" Cevap vermiş: "Oruç tutmuyorsak o kadar da gâvur değiliz ya; hiç olmazsa sahur sevabından mahrum olmayalım." Benzer şekilde Suudlular da harem bölgesinde haram işleyecek, işletecek kadar gâvur değil ya. Onlara göre Harem bölgesinde haramlara dikkat edilmeli. Mescid-i Haram sınırlarında haram işlemek haramdır. Harem bölgesi dışında da bakın haramlar nasıl helâl gösteriliyor? Programın başlamasına zaman var. Otel lobisini geziyorum. Bu otelin lobisinin bir bölümü dünya içki fuarına dönüşmüş. Değişik marka şampanyalar, viskiler, kanyaklar, adlarını bilmediğim bir sürü şatafatlı şişeler, câzip şekilde gözler önüne serilmiş. Ama, helâl cinsinden(!) Bütün şişelerin etiketinin üzerinde Arapça olarak "bidûni alkol" ve Fransızcası: "Non alchool" Yani, "alkolsüz" yazıyor. Yani, helal şampanya, helal viski imiş bunlar.
Yine, daha ironi hârikası bir gerçeği aynı topraklarla ilgili anlatayım. Bu olayı Mekke'de mukim müslümanlarla paylaşınca anlatmışlardı: Yine o yıllar Suud'un et ihtiyacını karşılamak üzere Fransa'dan et ithal ediliyordu. Bazı müslümanlar, hatta bazı resmî âlimler; "Fransa'dan ithal edilen etleri kim kesti, bunlar helal değildir, İslâmî usulle kesilmemiştir" diye bu konuyu gündem etti. Bunun üzerine Suud devleti, Fransa firmasına bütün et ve et ürünlerinin üzerine "İslâmi usûle göre kesilmiştir" yazısını mecbur ediyor. Sonra Mekkeliler balık konserveleri üzerinde şu yazıyı görüyorlar: "Bu balıklar İslâmî usûle göre kesilmiştir."
Bu Suud tipi İslâm. Bu topraklarda da benzer durum yok diyemezsiniz. Allah'ın istediği ve razı olduğu İslam var; bir de devlet dini var. Bir bâtıl var, apaçık net bir bâtıl. Bir de hak maskesi takmış bâtıl var, hakla bâtılı karıştırıp hak diye insanları kandıranlar var. Size göre bunların hangisi ehven-i şerdir? Bize göre ehven de olsa şer şerdir. Rabbimiz her şerri yasaklar, şerden değil; hayırdan razı olur. Eee, halka göre şeriat gelecek, ama yavaş yavaş. Meşhur bir hoca arkadaş, öyle diyordu başörtüsü yasağı kalktığında; “Neredeyse şeriat geldi sayılır”. Sonra, övdüğü şeriatı getirdiğini iddia ettiği şahıs tarafından kamuoyunda terslenmişti. Eyvallah şeriatın yarısı geldi sayılır. Bak, parça parça geliyor: ŞERİAT kelimesinin yarısı her yerde hüküm sürüyor; çoktan gelmiş bile: ŞER.

Bu yazı toplam 5040 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar