Abdurrahman Dilipak
Kavala davasını düşünürken
Hay Allah. Ramazan Bayramına giderken gelişmelere bakar mısınız? 1 Mayıs’ta ne olacak derken, öncesinde bir de Kavala davası geldi. Gezi tartışmaları yeniden başladı.
Gül, Arınç ve Kocabıyık’tan ilginç Kavala eleştirileri geldi. Bu arada Uşak Valisi görevden alındı. O da yetmedi, Danıştay’ın İstanbul Sözleşmesi ile ilgili itirazı görüşeceği gün de bu araya sıkıştı. 2 Mayıs Ramazan Bayramı, 3 Mayıs Türkçüler Günü ve Dünya Basın Özgürlüğü Günü. 6 Mayıs Hızır-İlyas Günü. 19 Mayıs, 27 Mayıs, 29 Mayıs, daha sayalım mı? Mayıs ayına fırtına gibi giriyoruz.
Kavala davasına gelecek olursak, bana kalırsa bu kadar uzun süren ve bu kadar tartışmalı bir davada toplum yeteri kadar bilgilendirilmeden ciddi bir kamplaşmaya sebebiyet verildi.
Benim için Davos, daha doğrusu “Dünya Ekonomik Forumu” lideri Klaus Schwab, Soros’tan daha masum biri değil. Zapsu’nun Schwab’a yakınlığı, Kavala’nın Soros’a yakınlığı ile örneklenebilir. Yarın biri çıkıp Cüneyt Zapsu’yu hapse atmaya kalkarsa ne olacak. Ben Zapsu’yu da tanırım, Kavala’yı da. Bu konularda ben tartışan sağ-sol tarafları çok samimi ve dürüst bulmuyorum. Sol, Kavala’yı savunuyor. Tamam, anladım da, Hablemitoğlu da Atatürkçü Ulusalcı biri değil mi idi. Necip Hablemitoğlu’nun bu Alman vakıfları konusunda yazdıklarına ne diyecekler. Adamı bu fikirleri yüzünden öldürdüler ya hu!
Friedrich Ebert Vakfı -SDP Sosyal Demokratlar, Konrad Adenauer Vakfı -CDU/CSU Hristiyan Demokratlar, Heinrich Böll. TESEV Türkiye’yi yöneten “oligarşik” isimlerin toplandığı bir merkez: Bütün basın yayın organlarını, partileri, üniversiteleri TESEV ve yandaşı kuruluşlar yönetiyor! “Bu gazeteler niçin bizim değil, bu TV’ler, bu Sabancı, Bilgi, Boğaziçi, Koç vs. üniversiteleri niçin bu kadar bize yabancı!” diyoruz ya işte bu yüzden! Buyurun bazı kurucu isimler: Ethem Sancak, İnan Kıraç, Can Paker, Asaf Savaş Akat, Nuri Çolakoğlu, Osman Kavala, Tarhan Erdem, Gazi Erçel, Jak Kamhi, İshak Alaton, Cüneyt Zapsu, Üstün Ergüder, Ergun Özbudun, Bülent Eczacıbaşı...
Stiftung Derneği - Bundnis90 Grune / Yeşiller Partisi Friedrich Naumann Vakfı - FDP Hür Demokratlar/Liberaller, Rosa Luxemburg Vakfı - Die Linke sol. Almanya deyip geçmeyin, kazıyın altından ABD çıkar, İngiltere çıkar, Fransa çıkar, İsrail çıkar, Vatikan çıkar, dünya derin devleti çıkar kısaca. Bu sadece Almanya’dakilerin bir kısmı, öteki ülkelerden gelen birçok vakıf Türkiye’de cirit atıyor. Ve hepsinin de Türkiye’de kendileri için fedailik yapacak, mutemet adamları var. Bunların gazetecileri var, akademisyenleri var, işbirliği yaptıkları STK’ları var.
LGBT’nin, yılmaz savunucusu olduğu “Toplumsal cinsiyet” projelerinin arkasında da aynı lobiler var. TESEV’in mesela ilişkileri neden gündem olmuyor. Bülent Eczacıbaşı da o ekipte, Kılıçdaroğlu da. Bana kalırsa CHP ve Kılıçdaroğlu’nun “Gezi”deki rolü Kavala’dan az değil. Can Paker de orada, Ethem Sancak da. AK Parti çevresinde bunlarla kol kola bir çok isim var.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu “Quantum Bankerleri”nin taşeronu George Soros’un desteklediği Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı’nın Kurucu Üyesi. “Soros’tan her yıl 2 milyon dolar alıyoruz, ne var ki!” diyen de eski başkan.
Basında yer alan bir iddiaya göre “TESEV, Türkiye’yi yöneten “oligarşik” isimlerin toplandığı bir merkez”. Sabancı, Bilgi, Boğaziçi, Koç vs. ODTÜ, Bilkent gibi üniversitelerde görevli bu çevreden birçok isim var. Onlara da yardım ve yataklıktan dava açılacak mı? Nagehan Alçı’dan alalım haberi: “Kılıçdaroğlu ile Açık Toplum Enstitüsü Türkiye Temsilcisi Hakan Altınay çok yakın dostturlar! (…) İş bölümü de yapmışlardır mutlaka: AK Parti Prof. Ergun Özbudun’a emanet, CHP Kemal Kılıçdaroğlu’na, diğer bazı “özgürlükçü!” sol partiler ve yan kuruluşları ise Osman Kavala’nın sorumluluğunda!”
TESEV’in ilişki içinde olmadığı mecliste temsil edilen parti var mı? Erdoğan “Dünyada, Türkiye’de de faaliyet gösteren öyle vakıflar var ki bunlardan çok rahatsızım” diyor da, yakın çevresinde durum bunun tersine. Bakın DSÖ, TESEV’den daha tehlikeli bu hesapla. GAVİ ittifakı da öyle. Bill Gates, UNICEF, DSÖ, Dünya Bankasının global aşı kollektifi, aynı komplonun bir parçası değil mi!
Ve biz de bir yandan bunlara imtiyazlı statüde ülkemizde faaliyet izni vermiyor muyuz?
Peki, neden sadece Kavala? Kavala’yı bunlardan ayıran ne? OTPOR, Strafor sadece Kavala ile çalışmıyor ki!
Bunlar yeni döneme ilişkin yeni stratejiler geliştirdiler. Mesela CANVAS diye bir örgütlenme var. “Şiddet karşıtı stratejiler uygulama merkezi” bir merkez oluşturdular. Silahlı kuvvetlerle değil, Basın, STK’lar üzerinden SOFT POWER bir kamuoyu baskısı örgütlemeye çalışıyorlar. İŞGAL emrini bunlar üzerinden veriyorlar. Emir büyük yerde OCCUPY / İşgal et. Bunların sadece OTPOR’ları yok. Eğitimle donattıkları gazeteciler, STK’lar yanında gönüllülerden oluşan özel gruplar da var, KAMARA, PORA gibi.. Greta Tuhunberg de bunlardan biri idi. 15 Temmuz’da STRAFOR da devredeydi. Bu senaryoların hepsini SOROS yazmıyor. Bir sürü senarist var. Kimi iş adamı kılıklı, kimi bankacı, kimi akademisyen, kimi politikacı şapkası giymiş.
OTPOR’u Gezi’de tanıdık. “Devrim” adı “Bahar” olacak, ona bir de “Renk” vereceksiniz. Ya da “Turuncu devrim” de diyebilirsiniz “Arap baharı” da mesela. İşe başlamak için önce herkesin ilgisini çekecek bir konu, masum bir bahaneniz olsun. Bir ağaç, bir kedi, bir kuş ya da bir kelime, Adalet, Barış, Özgürlük dersin, Demokrasi dersin. Ve bir hastag oluşturursun, bir de slogan. Sosyal medyadan başlarsınız işe. Herkesin, her kesimin anlayacağı dilden kısa hikâyeler bulacaksınız. Toplum yeteri kadar mayalanınca organize olma zamanı gelmiştir. Bir buluşma yeri belirleyin, herkesin gelip geçtiği, görünür bir alanda toplanın ve orayı işgal edin. Orası bir meydan olabilir ya da park. Şarkılar söyleyin..
Biri bir çadır kursun, su, yiyecek dağıtın, basına açıklamalar yapın, herkesi çağırın. Polisi bekleyin. Polisin müdahalesini bekleyin, birbirinize sarılın. Siz barışçısınız unutmayın. Saldırgan polis. Polisin sizi daha fazla sıkıştırması ve tahrik etmesini beklerken operasyonu basına, STK’lara, partilere, herkese duyurun. Bundan sonra olacak olaylar için polisi suçlayacaksınız..
Bu plan, OTPOR’un eylem planının kısa bir özeti. Tiyatral kabiliyeti yüksek birileri piyano mu çalar, şarkı mı söyler, su ve gaz püskürtmeli müdahalelere karşı iyi fotoğraf vermeli.
Bana kalırsa bu mahkeme kararı ve süreci bu senaryoları hükümsüz kılmayacak ve canlandıracak. Birileri de ağırlaştırılmış müebbet hapis cezaları verirken, Ziya Paşa’nın şu dizeleri geliyor aklıma: “Milyonla çalan mesned-i izzette ser-efraz birkaç kuruşu mürtekibin cây-ı kürektir.” Sahi tuzu kuru, kendilerine dokunulmayan adamlar, bu gelişmeler karşısında şimdi ne yapacaklar, ya da bu durum topluma nasıl açıklanacak. Bir yanda Hablemitoğlu, bir yanda Kavala, bir yandan Kavala’dan bin beter isimler.
Sahi, Hablemitoğlu’nu kim niçin öldürdü!? O ne anlatmak istiyordu ve onun arkadaşları onun mesajını anladılar mı ve onun manevi mirası konusunda bugün ne düşünüyorlar? Selam ve dua ile.
Son bir Not: İlginç bir durum, Vali, Maske-Mesafe konusunda halka kaba davranmasını konu edinen bir twiti “notlandırarak RT ettim” diye hakkımda açılan dava sonuçlanmadan, kadının kocası, “Kavala davası”nı eleştirmesiyle eş zamanlı merkeze alınınca konu sosyal medyada yeniden gündem oldu. Açılan davada “Kocası FETÖ’cü” tanımlaması da davaya konu edilmişti. Şimdi de “Kocası Kavala’cı” olmakla suçlanıyor. Bu konuda bundan sonra davanın seyri ile ilgili süreci ben de merak ediyorum. Mayıs sonu duruşma var.