Kerkük iç savaşın odak noktası

Kerkük iç savaşın odak noktası

İbrahim Al-Marashi

11 Ekim tarihinde, Irak Parlamentosu, "Bölgeler Yasası" isimli bir taslak kanuna onay verdi, bu yasa Irak'ın bölgelere ayrılması için gerekli mekanizma ve prosedürleri tespit ediyordu.

Ancak, Irak Parlamentosu'ndaki böylesi bir süreç pek çok soruyu da beraberinde getiriyor: Irak'ta daha özerk bir Kürt bölgesel hükümetinin kurulması için bu ilk adım mıdır? Böylesi bir yasa, Irak'ta iç savaşın temellerini mi atmıştır? Yasa, Arap Şiilerle Sünniler arasında daha fazla toprak yarışını ve çeşitli bölgelerde kontrolleri sağlayabilmeleri için nüfus değişimlerini tırmandıracak mıdır? Petrol zengini Kerkük bölgesi için bu yasa ne anlama gelmektedir?

Taslak yasa Irak meclisine, Şii partilerin en büyük iki tanesini de içeren Birleşik Irak Koalisyonu (UIC) tarafından sunuldu. Yasa, çok sayıda Irak kentinin ayrı bölgelere dağıtılmasına olanak sağlayacak. Örneğin, eyaletler bölgesel milletvekillerinin üçte birinin onayı ve kendi yerel referandumları tarafından desteklenmesi durumunda kendi yönetimlerini kurabilecek. Federal bir Irak geçen sene kaleme alınan ülke anayasasına kabul edilmişti; ancak yeni kabul edilen yasa ilk kez, federal mevcudiyetin nasıl yaratılacağı ve yasal mekanizma sürecinin nasıl tesis edileceğine dair somut bir adımdı.

Orijinal yasaya, Irak'taki federasyon karşıtı partiler tarafından karşı çıkıldı. Bunlar arasında, Muktada el Sadr'ın liderlik ettiği Şii İslamcı hareket, el Sadr Eğilimi ve Irak el Tevafuk Cephesi ve Ulusal Diyalog Cephesi gibi iki Sünni-Arap İslamcı grup ve Irak milliyetçi grubu Irak Listesi var. Onların taslak yasaya karşı çıkmalarındaki en büyük neden ve kaygı sebebi, yasanın Irak'ın üç bölgeye ayrılması yönündeki ilk adımı oluşturabileceği yönünde.

Yasanın ilk ve ikinci kez yorumlanmasının ardından, bu dört partinin milletvekilleri oturumu terk etti ve oylama için gerekli yasal çoğunluğun sağlanamayacağını umut etti. Bununla birlikte, meclis 275 milletvekilinin 138'inin lehte oy kullanması nedeniyle tasarıyı kabul edebilecek çoğunluğa sahipti. Salt çoğunluk yasanın Irak Parlamentosu'nda kabul edilmesi için yeterliydi, diğer bir deyişle tek bir oy fazlalığı ile 137 oyla karar yasalaştı. Kimi haberlere göre yasanın kabul edilmesinde kullanılan lehte oylar 141 idi. Yine de çok az bir farkla kabul edildi. Birleşik Irak Koalisyonu samimi bir biçimde taslağın arkasında dururken, yasayı geçirmeye yetecek sayıda vekile sahip değildi. Taslağın kabul edilmesin de Irak Listesi'ndeki dört muhalif ismin onay verdiği belirtiliyor. Bu vekiller, partileri tarafından salonu terk etmeleri ve yeterli çoğunluğun sağlanamaması için uğraştı; ancak baskılar işe yaramadı ve tasarı yasalaştı. Yasa 18 ay içinde yürürlüğe girmiş olacak.

Irak'ın parçalanması için yasa altyapısı hazır

Yasanın Şii destekçileri, Irak bölgelerinin bundan sonra hiçbir zaman Saddam gibi merkezî bir diktatör tarafından yönetilmesinin önüne geçeceğini savunuyor. Kanuna muhalif Şia ise Irak'ın üçe bölünmesinin Irak devletine zararlı olacağını ve bölgeler üzerinde güçlü bir biçimde etkili olamayacağını söylüyor. Onlar, Irak'taki merkezî hükümetin güçlendirilmek yerine zayıflatıldığını savunuyor.

Çeşitli partilerden, yeni yasanın Irak devletinin çöküşüne neden olabileceği yönünde korku bildiren tepkiler de geldi. Medya devi Saad el Bazzaz'ın sahibi olduğu ve Sünni yanlısı bir tutum alan El Şarkiya televizyonu yasayı şöyle yorumladı: "Irak Parlamentosu 'Bölgeler Yasası' olarak isimlendirilen bir tasarıyı onayladı ve bu yasa Irak'ın yok olması ve taksim edilmesine neden olabilir." El Fadila Partisi'nden Nedim el Cabiri, yasanın ayrılıkçı doğada bölgeler yaratmanın Irak'ın bütünlüğünü yok edecek saatli bir bomba anlamına geldiği yorumunda bulundu. El Cabiri, böylesine tartışmalı bir yasa taslağının, parlamentodaki basit bir çoğunlukça kabul edilmesi yerine kamuoyu referandumunda oylanması gerektiğini açıkladı.

Sünni İslamcı organizasyon Müslüman Akademisyenler Birliği Genel Sekreteri Şeyh Harit el Dari de, El Cezire televizyonuna verdiği demeçte, Irak'ta federalizmi kuran tüm yasalara karşı olduğunu açıkladı. El Dari, federalizmin işgal aracılığıyla Irak'ı bölmenin gerçek ve bari bir aracı olduğunu söyledi. Aynı zamanda, Bölgeler Yasası'nı şöyle tanımladı: "Anayasadaki federalizm meselesinin ilk yorumu Irak'ın bölünmesi için atılan ilk adımdır. Bu nedenle, mevcut Irak parlamentosu tarafından ulusal, yasal ve tarihi bir hata işlenmiş oldu." El Dari, böylesi bir yasanın, yönetime katılan belli partilerin militanları ile işgal güçlerinin gizli anlaşmasının bir sonucu olarak ortaya çıktığına inanıyor.

Bölgeler Yasası'nın ve çok ırklı Kerkük'e büyük ölçüde yerlerinden edilmiş insanların dönüşünü ve yerleşimcilerin yeniden yerleştirilmesini öngören 140 numaralı maddenin muhalifleri, Irak Türkmenleri ve Kerkük'te yaşayan Arap kabileleri de dahil, bu öneriye karşı çıkıyor. Türkmen bir politikacı olan Hüseyin Avni, Kerkük meselesine dair kabul edilen 140 No'lu maddenin sonuçları konusunda uyarılarda bulundu ve yasanın kaosa neden olup, Kerkük'ü iç savaşa sürükleyeceğini belirtti.

İç savaşı hızlandıran gelişmeler

Madde 140'ı destekleyenler arasında çeşitli Kürt partiler; bulunuyor. Kürt yanlısı Kerkük Valisi Abdülrahman Mustafa, Kürt toplumlarının söz konusu maddenin uygulanmasına itiraz etmediklerini savundu. Mustafa, önceki Irak rejiminin adaletsiz politikalarının madde 140'ın uygulanması ile telafi edilebileceğini iddia ediyor. Mustafa, madde 140'ın tam anlamıyla uygulanmasının ardından, Kerkük'ün tüm Iraklıların yerleşimine açık olacağını, ancak bunun kuzeydeki Kürt varlığının salahiyeti altında gerçekleşeceğini ima etti.

Bu yasanın Irak'taki Kürt bölgesel hükümetinin özerkliğini daha da artırmanın ilk adımı olup olmadığı yönündeki soruya cevabım 'hayır' olacaktır. Çünkü, 2005 Ekim anayasası bunu zaten yaptı. Bu yasa sadece kuzeyin otonomisini uygulamaya yönelik formaliteleri sağlamaktadır. Aynı zamanda söz konusu yasa, güneyde bir Şii devletinin ortaya çıkmasına bir şans vermektedir. Hukuka göre, hem Şia hem de Kürt bölgeleri vergi toplayabilecek ve sınırlarını silahlı güçlerle koruyabilecek. Bu, ortada Sünnilerin İran yanlısı Şia toplumu tarafından kuşatıldığı ve petrolün çok az bulunduğu kıytırık bir devlet bırakacak.

Peki, bu yasa Irak'ta bir iç savaşın temellerini atacak mı? Buna da cevabım hayır olacaktır; çünkü Irak'ta iç savaş 2006 yılı Şubat ayında Samarra'daki Şii türbesinin yıkılmasıyla başladı. O günden sonra, Iraklı Sünni-Arap ve Şia arasındaki öldürmeler günlük bir hal aldı. İç savaş sadece sokaklarda vuku bulmaz, aynı zamanda zihinlerde de devam eder. Irak'ın trajedisi şu ki, gün be gün insanlar Şia, Sünni ve Kürtler arasındaki farklılıkları kabul ediyor. Bu yıllar önce pek nadir bir durumdu. Iraklılık nosyonu, Şia, Sünni ve hatta Kürtler için Irak-İran Savaşı sırasında bile korunabilmiş güçlü bir kavramdı. Iraklılık kavramı her geçen gün biraz daha ölüyor ve ben Irak'ta şiddetle süren iç savaşın ilk kurbanının bu kavram olduğuna inanıyorum.

(*) Bu yazıyı Zaman için kaleme alan Oxford Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. İbrahim Al-Marashi şu anda Koç Üniversitesi'nde misafir öğretim üyesi olarak görev yapmaktadır.

dunyabulteni.net