Mehmet GÖKTAŞ
“Kes artık şu ağlamayı!”
İnsanlar ağlarlar, gözlerinden yaşlar dökülür. Bütün yaşlar aynı gözlerden çıkar gelir ama biri birinden çok farklıdırlar.
Bir kısım gözyaşı vardır ki sırf merhamettir, insan gördüğü ve şahit olduğu şeylere olan merhametinden dolayı hemen ağlayıverir. Güzel bir şeydir, sahibinin başkalarına karşı hassas bir kalbe sahip olduğunu gösterir. Böyle kişilere toplumda çok rastlarız, ağlamak için gözlerinde yaşları hazır beklemektedirler.
Güzel insanlardır bunlar fakat her şeye rağmen en güzel, en ideal gözyaşı bu gözyaşı değildir. Tamam, sahibinin belirli bir seviyede olduğunu gösterir ama tam olarak kurtaramaz.
Asıl gözyaşı insanın kendisi için Allah’a döktüğü gözyaşıdır. Günahlarının bağışlanması için kimsenin görmediği yerde akıtılan gözyaşıdır ki cehennemi söndürecek olan budur.
Gelelim gözyaşlarının en hayırsız olanına; şikâyet gözyaşlarıdır. İster doğru olsun ister yalan, kişinin kendisini savunduğu en güçlü silahıdır gözyaşı. Karşısındakine kendisini en kolay ve kestirmeden anlatma yoludur.
Şikâyet gözyaşı dökenler hiç bir zaman kendilerinde suç aramazlar hep karşıya yıkarlar. Çocuklar genellikle böyledir. Kızmasınlar ama bayanların en güçlü silahları da gözyaşıdır.
Bu arada bizlere düşen, her ne olursa olsun insanları ağlatmamaktır, başkalarını ağlatanlar elbette bunun bedelini öderler.
Ama her şeye rağmen buna engel olamazsınız. Çünkü bazen karşınızdakinin en büyük silahı gözyaşıdır ve gözünde hazır beklemektedir.
Unutmayalım Allah Teâlâ şikayetçiliği kendisine adet edinenleri sevmez.
Hatta insanlar da sevmez, bıkkınlık getirir, bir noktadan sonra “kes artık şu ağlamayı!” dedirtir.
İnsanlar her ne kadar merhamet sahibi olsalar da belirli bir çizgi aşıldığında yalama yapar.
Hiç durmadan ağlayan tipler tabut gibi hep insanların omuzlarında yük olmaya çalışırlar ama unutmayalım ki toplumlar denizler gibidir, kütükleri bir müddet üzerinde taşısalar da sonunda kıyıya fırlatıverirler.