Hasan Karakaya
Kılavuzu Nazlı Ilıcak olanın burnu “batak”tan kurtulmaz!
Son günlerde gündeme gelen “2 yemek olayı”, yoğun “tartışma”lara ve“dedikodu”lara yol açtı... Doğrusunu söylemem gerekirse, Pazartesi günleri kaleme aldığım “Editör” köşesinde; gerek “yemek” olayına, gerek “kulis”lerde konuşulan “senaryo”lara şöyle bir değinip geçmiştim...
Ama, “kayıtlara geçsin” diye, her iki yemek konusunda da, biraz daha“ayrıntı” vermek istiyorum.
DEMİRTAŞ’IN YEMEĞİ
“Yemek”lerden ilki, 18 Ocak günü, HDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın “gazetecilere” verdiği yemekti...
İstanbul Borsa Lokantası’nda, gece geç saatlere kadar süren yemeğin“davetlileri”arasında; Mehmet Altan, Hürriyet Genel Yayın Yönetmeni Sedat Ergin, Hürriyet yazarı Ahmet Hakan, Hürriyet’in İngilizce gazetesindenNuray Mert, Gülen Örgütü’nün yayın organlarındanBugün’ün yazarıNazlı Ilıcak, Oral Çalışlar, Aslı Aydıntaşbaş, Fatih Çekirge ve Kadri Gürselvarmış!..
Oral Çalışlar hariç;
Bu listedeki isimlerin hemen hepsi;
“Tayyip Erdoğan ve AK Parti ne yaparsa yapsın, tu kaka” diyen, “ağzıyla kuş tutsalar” yine de beğenmeyen isimler!..
Selahattin Demirtaş’ın, ya da bir başka “genel başkan”ın, gazetecilerle yemek yemesinin, elbette anormal bir tarafı yok!. Siyasiler, her zaman“gazeteciler”le yemek yiyebilir, her zaman oturup “sohbet” edebilir!..
Tabiî, bu yemeğe katılan “gazetecilerin kimlikleri, tavırları” ve “yemeğin zamanlaması” çok çok önemli!..
Yemek, “18 Ocak”ta verilmiş!.. Yani, “4 eski bakanın Meclis’te oylandığı”tarihten “sadece 2 gün önce!”
Yemek 18 Ocak’ta!..
Oylama 20 Ocak’ta!..
İlginç bir yemek,
İlginç bir zamanlama!..
İnsan, ister istemez düşünüyor;
“Gazeteciler, kritik oylamada HDP’nin nasıl oy vermesi gerektiği konusunda, Selahattin Demirtaş’a bir telkinde bulundular mı acaba?”
Gerçi, bu soruya da gerek yok... Çünkü HDP, “4 eski bakan”la ilgili olarak kurulan “Meclis Araştırma Komisyonu’ndan çekilmişti!..”
Dolayısıyla, Meclis’teki oylamada da, “Yüce Divan’a Evet” oyu vereceği zaten belliydi!..
DEMİRTAŞ’IN KILAVUZLARI!
Ama, dahası var!..
Bu isimlerin çoğu, “Çözüm Süreci’ne karşı çıkan” ve “PKK’nın kesinlikle silah bırakmaması gerektiğini” söyleyen gazeteciler!..
Ve ayrıca;
Çoğu “CHP yoldaşı” veya “Paralel’in candaşı” isimler!.. Dediğim gibi, Oral Çalışlar hariç, hemen hepsi “Okyanus Medyası”nın güdümünde hareket eden isimler!..
Söyleyecek bir şey yok!..
Hem “CHP’li yoldaşlar”la, hem “Paralelci candaşlar”la yemek yiyen ve son dönemde “Paralel Medya”da “sıklıkla” boy gösteren Selahattin Demirtaş’ın “yeni kılavuzları” hayırlı olsun!..
Yalnız, şunu söylemek gerekir:
“Kılavuzları Paralelci olan Selahattin Demirtaş’ın yolu, çıksa çıksa Pensilvanya’ya çıkar!..”
Tıpkı Kemal Kılıçdaroğlu gibi, Selahattin Demirtaş da, umudunuPensilvanya’ya bağlamışsa, bu “ittifak” da kendisine hayırlı olsun!..
“Paralel desteği” ile, “genel seçimler”de aday olacağı “İstanbul 1. Bölge”den, herhalde “tulum” çıkarır!.. Kadıköy’ün CHP’li sakinleri de, artıkCHP’ye değil, HDP’ye oy verir ve “baraj”ı rahat rahat geçerler!..
KOBANİ’Yİ KUTSALLAŞTIRMAK!
Zira; önceki gün bir “twit” atıp, “Ayakkabıyla girmeyin Kobane’ye... Kobane’liler böyle şeylere çok kızıyor demiştik değil mi” diyen ve böyleceKobane’yi “kutsal”laştırıp, “cami ile eşdeğer” tutan bir Selahattin Demirtaş’ın, “mütedeyyin insanlar”dan oy alması, biraz zor görünüyor!..
“Charlie Hebdo” dergisinin bakışından hiç de farkı olmayan bu “hastalıklı bakış” sadece “mütedeyyin Türkler” tarafından değil, aynı zamanda“dindar Kürtler” tarafından da, herhalde dikkate alınacaktır!..
Şu da dikkate alınacaktır:
“Eğer Türkiye izin verip de sınırlarını açmasaydı” Kobane’ye ne“Peşmerge” girebilir, ne de “Özgür Suriye Ordusu”nun askerleri!..
Dolayısıyla; Salih Müslim’in PYD’si Kobane’de savaşan DEAŞ’a karşı bir varlık gösteremez, “DEAŞ’ın Kobane’den çekilmesini” sağlayamazdı!..
Eğer bir “başarı” varsa; bu, “Türkiye sayesinde”dir!.. Bu gerçeği gören Kürt lider Barzani’nin “Türkiye’ye teşekkürü” bir vefa örneğidir!.. Selahattin Demirtaş’ın veya Figen Yüksekdağ’ın “Kobane’de zafer kazanıldı” nârâsı atarken, “Türkiye’nin katkısı”nı yok saymaları, hayli manidardır!..
Unutulmamalıdır ki;
Kobane’den kaçmak zorunda kalan “Kürtler”e kucak açan da DEAŞ’la savaşırken yaralanan PYD’lileri Türkiye’ye getirip tedavi eden deTürkiye’dir!..
İnsanda, biraz “insanlık” olmalı!..
Ama yine de;
Demirtaş’a “bol ittifaklar” diliyoruz!..
KILIÇDAROĞLU’NUN YEMEĞİ
Gündemdeki bir diğer “yemek” olayı da, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun da katıldığı ve konuşma yaptığı İstanbul Avcılar’da bir“otel”de verilen yemekti!..
22 Ocak günü verilen yemeğe, eski Başbakan YardımcısıAbdüllatif Şener, eski İstanbul Büyükşehir Belediye BaşkanıAli Müfit Gürtunave eski DYP milletvekili Orhan Keçeli’nin de aralarında bulunduğu kalabalık bir heyet iştirak etmiş!..
“Merkez sağ kökenli isimler”in Kılıçdaroğlu ile aynı masada yer alması, seçimlere yönelik “transfer iddiaları”nı gündeme getirmiş... Kılıçdaroğlu’nun; “Geçmişte merkez sağda, solda yer alan tüm arkadaşlarımıza kucağımızı açıyoruz” sözleri, Haziran seçimlerine yönelik kritik bir hamle olarak değerlendirilmiş!..
Yemekte, daha başka neler konuşuldu, elbette bilmiyoruz ama; her nereden çıktıysa çıktı; “Abdüllatif Şener ve Ali Müfit Gürtuna’nın yanı sıra, Nazlı Ilıcak’ın da CHP’den milletvekili adayı yapılacağı” söylentisi yayıldı ortalığa!..
Ben de, Pazartesi günkü yazımda; “Şarabın tadından başka her şeyini bilirim” diyen Abdüllatif Şener ile geçmişte, “Fazilet Partisi milletvekili”iken, “Fazilet Partisi bir tekke değil!.. Şarabımı da içerim, dekoltemi de giyerim!” diyen Nazlı Ilıcak’ın, CHP çatısı altında “müthiş bir ikili”oluşturacaklarını yazmıştım!..
PARTİLERİNİ KAPATTIRDILAR!
Bu meseleyi burada bırakacaktım ama, dünkü Akit’te yer alan, “CHP tabanından Şener-Ilıcak tepkisi” başlıklı haber; beni, bu konuyu yeniden yazmaya itti...
O haberde; eski CHP Gençlik Kolları Genel Başkanı Erhan Baydar diyordu ki;
“CHP, milletvekili adaylarını ön seçimle belirlemelidir... Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun Abdüllatif Şener ve Nazlı Ilıcak’la görüştüğüne yönelik haberler, umarız ki doğru değildir!”
Erhan Baydar, şöyle devam etmiş sözlerine: “Geçmişte kendi partilerini batıran siyasetçilerin CHP’ye oy getireceklerine inanmıyoruz!”
İşte bu sözler, yani “kendi partilerini batıran siyasetçiler” sözü, bana hemAbdüllatif Şener’i, hem de Nazlı Ilıcak’ı hatırlattı...
Malûm, Şener; “AK Parti’den ayrıldıktan sonra” kendi partisini, yani“Türkiye Partisi”ni kurmuş, özellikle Hürriyet’in; bütün “cilalama”larına,“parlatma”larına ve “yaldızlama”larına rağmen “varlık” gösteremeyip,“kapanmak” zorunda kalmıştı!..
Evet; Abdüllatif Şener’in; 25 Mayıs 2009’da kurduğu Türkiye Partisi, 3 yıl sonra, yani 27 Ağustos 2012’de kapatılmıştı!..
Erhan Baydar’ın; “Kendi partilerini batıran siyasetçiler”den kastı, herhaldeAbdüllatif Şener’di!..
NAZLI ILICAK’IN BATIRDIKLARI!
Ama, “kendi partisini batıran” tek siyasetçi, elbette Abdüllatif Şenerdeğildir... O listeye, Nazlı Ilıcak’ı da eklemek gerekir!..
Kaldı ki;
Nazlı Ilıcak, sadece “partisini” değil, “ayak bastığı her yeri batıran” bir siyasetçi ve gazetecidir!..
l Malûm, rahmetli Kemal Ilıcak, Tercüman gazetesini çıkarırken, Nazlı Ilıcak da, “Bulvar” gazetesini çıkarıyor, orada “yurtdışından bavullar dolusu getirdiği çıplak kadın resimleri”ni yayınlıyordu!..
Daha sonra, Bulvar battı!..
l Kemal Ilıcak vefat edince, Nazlı Hanım Tercüman’ın başına geçti ve gazeteyi o yönetmeye başladı!..
Sonra, Tercüman’ı da batırdı!..
l Kendisine bir kapı bulup, kapağı “Meydan gazetesi”ne attı, orada yazı yazmaya başladı!..
Meydan da battı!..
l Bir süre sonra, oğlu Mehmet Ali Ilıcak ile Akşam gazetesini çıkardı, “her okura televizyon” kampanyası başlattı!.. Televizyonları veremeyince,Akşam’ı da terketmek zorunda kaldı!..
Yani, Akşam’ı da bitirdi!..
l İşte o günlerde, oğlu Mehmet Ali Ilıcak’ın sarfettiği bir söz, hâlâ hafızalardadır!..
M.Ali Ilıcak demişti ki;
“Babamı, annem batırdı!”
l Daha sonra, 18 Nisan 1999 seçimlerinde Fazilet Partisi’nden milletvekili seçildi... Ne var ki, 22 Haziran 2001 tarihinde Fazilet Partisi de kapandı!..
Fazilet’i de bitirdi!
PARALEL DE Mİ BİTİYOR?
Hani, “Fırıldak Kubi” olarak anılan bir “milletvekili” vardı... “Birçok parti değiştirdiği, partiden partiye geçtiği için” adı “Fırıldak Kubi”ye çıkmıştı!..
Ama Nazlı Ilıcak, “gazete değiştirmekte” Kubi’yi de solladı!..
Bulvar’dan Tercüman’a, Meydan’dan Hürriyet’e, Akşam’dan Yeni Şafak’a, batırdığı Dünden Bugüne Tercüman’dan Bugün’e, Takvim’den Sabah’a,“Sabah’tan kovulunca” da Bugün’e geçti...
Fazilet’i kapatınca, 2011 seçimlerinde AK Parti’den milletvekili olmak istedi... Bu talebi kabul edilmeyince, “Erdoğan’a diş bilemeye” başladı!..
Erdoğan’dan, bir anlamda “intikam” almak üzere gitti; “Fetullah Gülen’in bir gülümsemesine servetimi veririm” diyen Akın İpek’in Bugüngazetesine geçti!..
Bu arada; “The Cemaat” adlı bir kitap yazıp, “Paralel Yapı’ya övgüler”yağdırdı!..
Derkeeen...
“Son operasyonlar”ın ardından “Paralel Yapı”da da “panik” ve“çözülme”ler başladı!..
Görünen o ki;
Paralel Yapı da bitecek!..
CHP Mİ, HDP Mİ?
Nazlı Hanım, herhalde bunu gördü ve kendine “yeni bir kapı” aramaya başladı!..
O kadar “oynak bir çizgi”de yürüdü ki; “masa tenisindeki top” bile bu kadar hızlı gidip gelmez!..
“Demokrat Parti” çizgisinden, “Bir Bilen” olarak gördüğü Süleyman Demirel’in “Adalet Partisi” çizgisine!.. Adalet Partisi’nden Fazilet Partisiçizgisine!.. Bir ara AK Parti çizgisine, oradan da, bir zamanlar “Emin Çölaşanlaşmakla” suçladığı Kılıçdaroğlu’nun CHP’si çizgisine!.. Aynı zamanda, HDP ile de, sıcak temas!..
Bu, ne “baş döndürücü hız”dır, bu ne “dönüşüm”dür, bu ne “renk”değiştirmektir, anlamak mümkün değil!..
Böyle bir Nazlı Ilıcak, Bay Kılıçdaroğlu’na da, Bay Selahattin Demirtaş’a da hayırlı olsun!..
Ne var ki, şunu bilsinler:
“Kılavuzu Nazlı Ilıcak olan bir gazete veya partinin burnu, bataktan kurtulmaz!”
“Gusül Abdesti” almak yerine “Şarap Banyosu” yapan Nazlı Ilıcak; korkarım ki CHP’yi de batırır, HDP’yi de!..
“Kılavuz”lar çok çok önemlidir!..
Hele de bu kılavuz; “ayak bastığı her yeri batıran” Nazlı Ilıcak ise!..
“The Cemaat”in yazarı için söyleyeceklerim, şimdilik bu kadar!..
The End...
************************************************************************
İhsan Atasoy, Elazığ’da konferans verecekmiş!
Adı İhsan Atasoy...
Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri’nin talebelerinin “biyografi”lerini kaleme alan bir yazar.
14 Haziran 2014 tarihli Zaman’da, “Cihan Haber Medya Dergisi”ne verdiği“röportaj” yayınlandı...
İhsan Atasoy, o röportajında, kendisine yöneltilen; “Hizmet Hareketi ve Fetullah Gülen Hocaefendi’ye yöneltilen Örgüt, Haşhaşi gibi benzetmeleri nasıl buluyorsunuz?” sorusuna cevap verirken demiş ki;
“Talihsiz bir yaklaşım!.. Maalesef çok ıstırap duyduğumuz bir süreç!.. Topyekûn bir karalamaya gidildi... Ben bunu tasvip etmediğimi daha önce de söyledim.”
Peki, bu İhsan Atasoy’u niye gündemime aldım?.. Aldım, çünkü İhsan Atasoy; 30 Ocak Perşembe günü Elazığ’ın AK Partili Belediye Başkanıtarafından, Elazığ’a “konuşmacı” olarak davet edilmiş!..
İhsan Atasoy, Elazığ’a gidecek ve orada “Bediüzzaman’ın talebelerinden merhum Hulusi Yahyagil’i anma toplantısı”na katılıp, bir konuşma yapacakmış!.. Artık, sadece merhum Hulusi Yahyagil’i mi anlatır, yoksa“güncel” konulara girip “Paralel’e yapılan operasyonlara” da girer mi, orasını bilemiyorum!..
Sadece “AK Partili Belediye Başkanı”nı uyarmak istedim!..
Merak ettim;
“Eli taşın altında” mı?!?
yeniakit