İbrahim Karagül
Kimlik barışı, geleceğin güç haritası ve Türkiye
"Yeni Dünya Düzeni" başlığı altında geleceğin güç haritasına yönelik bir öngörü yayınladı.
Harita kadar, belki ondan daha fazla, haritayı şekillendirirken kullanılan kimlik eksenli güç algısı da dikkat çekici. Birileri reddetse de, son on yılda belirginleşen ve ısrarla dikkat çekmeye çalıştığımız yeni eğilimi az çok içermesi açısından bu güç haritasını önemli buluyoruz.
Soğuk Savaş sonrası kimlik, kültür, medeniyet eksenli yeni küresel düzen arayışına yönelik elimizde çokça örnek mevcut artık. Her ne kadar örnek çok olsa da, bu yeni eğilime göre bir dünya algısı olduğu söylenemez. Hala eski ilkelere, önyargılara ve önkabullere göre küresel sistem inşa etmeye, güç haritası oluşturmaya çalışanların peşinden sürükleniyoruz.
Atlantik'ten Doğu Asya ülkelerine, Asya'nın merkez güçlerinden yeryüzünün Orta Kuşağı'nı oluşturan Müslüman dünyaya kadar yeni merkezler, yeni bloklar, yeni çevreler oluşuyor. Avrupa Birliği'ni, Amerika'nın geleceğini, küresel ekonomik krizin öncülük edeceği jeopolitik çözülmeyi hep bu perspektiften tartıştık. Bu tartışmanın ne kadar yerinde ve doğru olduğunu yakın gelecekte daha net göreceğiz.
Türkiye'nin son yıllarda Ortadoğu derinliğine ve çevresine yönelik açılım çabalarını da bu eğilimin sonucu olarak ele aldık. Dünyada yeni ekonomik başkentler, yeni siyasi merkezler oluşacak derken de öyle. Aslında Birinci Dünya Savaşı ile şekillenen bizim coğrafya, Üçüncü Büyük Şok'tan yüz yıl sonra uyanıyordu ve 21. yüzyılı yeni bir yükselme/canlanma devriyle selamlıyordu. Küresel eğilimler bu uyanışı destekliyordu. Sadece İslam Orta Kuşağı değil, yeryüzünün her bölgesi bu yeni eğilime göre şekil alıyordu.
Çünkü; dinler, medeniyetler, kimlikler, efsaneler yeniden sahneye iniyordu. Ortak siyasi birikimler bugüne çağrılıyordu. Geleceğe yönelik ortak çıkarlar, beklentiler örtüşüyordu. Her ulus kendi medeniyet havzasından güç devşirebiliyordu.
Dergi, yeni güç haritasını şöyle tanımlıyor: "Dünya genelinde yeniden güçlenen kabile bağları daha karmaşık küresel ittifaklar yaratıyor. Bir zamanlar sınırlar diplomasi aracılığıyla belirlenirken, bugün tarih, ırk, etnik köken, din ve kültür gibi unsurlar insanları yeni dinamik gruplara bölüyor... İnsanların kendilerini neye göre organize edeceklerine ilişkin düşüncelerimizden vazgeçmenin zamanı gelmiş olabilir.. Geniş kapsamlı kavramlar yeşil, sosyalist ya da piyasa kapitalizmi ideolojisi- kozmopolit elitler için bir anlam ifade edebilir ancak genelde çoğu kişiyi harekete geçirmiyor. Bunun yerine, "kabileye" herhangi bir evrensel ideolojiden çok daha fazla değer veriliyor. İbn-i Haldun'un gözlemlediği gibi; 'Ancak grup hissiyatıyla bir arada olan kabileler çölde hayatta kalabilir..."
Bu kimlik eksenli güç haritasına göre tasnifler yapılmış. Bunlardan bazıları şöyle:
1. New Hasna: Danimarka, Finlandiya, Almanya, Hollanda, Norveç, İsveç. 2. Sınır Bölgeleri: Belçika, Çek Cumhuriyeti, Estonya, Macaristan, İzlanda, İrlanda, Letonya, Litvanya, Polonya, Romanya, Slovakya, İngiltere. 3. Zeytin Cumhuriyetleri: Bulgaristan, Hırvatistan, Yunanistan, İtalya, Kosova, Makedonya, Karadağ, Portekiz, Slovenya, İspanya. 4. Kent Devletler: Londra, Paris, Singapur, Tel Aviv. 5. Kuzey Amerika İttifakı: Kanada, ABD. 6. Liberalistalar: Şili, Kolombiya, Kosta Rika, Meksika, Peru. 7. Bolivyalı Cumhuriyetler: Arjantin, Bolivya, Küba, Ekvador, Nikaragua, Venezuela. 8. Tek Başına Olan Yerler: Brezilya, Fransa, Hindistan, Japonya, Güney Kore, İsviçre. 9. Rus İmparatorluğu: Ermenistan, Belarus, Moldova, Rusya Federasyonu, Ukrayna. 10. Vahşi Doğu: Afganistan, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Pakistan, Tacikistan. 11. İranistan: Bahreyn, Gazze, İran, Irak, Lübnan, Suriye. 12. Arap Dünyası: Mısır, Ürdün, Kuveyt, Filistin Toprakları, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Yemen. 13. Yeni Osmanlılar: Türkiye, Türkmenistan, Özbekistan. (son derece yetersiz, yanlış bir gruplaştırma!)
Elbette bu gruplaştırmanın bir çok yerine itiraz edeceğiz. "Vahşi Doğu" tanımlamasına, Tel Aviv'in merkezi rolüne, "Yeni Osmanlı" haritasına, Avustralya ve Yeni Zelanda'nın "şanslı ülke" olmalarına (çünkü bu ülkeler aslında birer garnizon ülke olarak öne çıkarılıyor), İslam dünyasının daha doğrusu Atlantik'ten Pasifik Okyanusu'na uzanan İslam Orta Kuşağı'nın parçalara ayrılıp beş-altı güç merkezi gibi yapılandırılmasına...
Müslüman dünyanın Orta Afrika, Kuzey Afrika, Akdeniz, Arap dünyası, Türk dünyası, Güney Asya şeklinde ayrıştırılması 21. yüzyılın kimliklere göre şekillenen güç haritasına uymuyor. Bu ayrıştırma daha çok Batı'nın, merkez ülkelerin bu yüzyıla dönük hegemonik çıkarlarına göre belirlenmiş. Kültür, kimlik, medeniyet eksenli yeni eğilimin belirleyici olacağı kabul edildiği halde, bu coğrafya için yine de ayrıştırıcı, çatıştırıcı bakış acısı terk edilememiş.
Yeni sarsıntılarla devam edecek olan küresel ekonomik krizin yol açacağı jeopolitik çözülmenin bu sürece derin etkileri olacak. Krizin siyasi, sosyal ve güvenlik problemlerine de yol açacak olmasını, ABD ve Avrupa'nın buna yönelik hazırlıkları görmezden gelmemek gerekiyor. Zbigniev Brzezinsky, "ABD içinde milyonlarca kişinin işini kaybedeceğini" söylerken başkaları, bu kayıpların sosyal patlamalara yol açacağını, ABD toplumunun yüzde 77'sinin borç üzerine refah sağladığını, kitlelerin bankalar tarafından rehin alındığını, güvenlik çevrelerinin bunun bir "stratejik şok dalgası" başlatmasından endişe ettiğini biliyoruz.
Türkiye'nin Güney komşularıyla ekonomik serbest bölge oluşturma, bu bölgeyi Güney Asya ve Balkanlar'a hatta Orta Asya'ya genişletme çabalarını izlerken Avrupa Birliği'nin jeopolitik hesaplar yerine kimlik/medeniyet perspektifine göre genişleme eğilimine girmesine, Anglo-Amerikan dayanışmanın daha da güçlenmesine, Afrika'daki hareketliliğe, Pasifik bölgesinde üç milyar nüfusu içine alan ortak ekonomik bölge projelerine dikkatle bakalım. Küreselleşme'den yerelleşmeye, çok merkezli bloklaşmaya doğru bir gidiş var. Her ülke, güç, pozisyonunu belirlerken kendine göre bir çevre arıyor, bölgesel ekonomik ve siyasi yakınlaşmanın temellerini atıyor.
Türkiye'nin yaptığı da tam olarak bu. Ama, söz konusu yazıdaki gibi bir Osmanlı haritası değil şekillenen, bir güç dayanışması. Bu dayanışma alanı içinde sadece Ortadoğu yok: Kuzey/Orta Afrika da var, Güney Asya ülkeleri de, Balkanlar ve Orta Asya da.
Ne diyorduk; eski dosyalar tozlu raflardan birer birer indiriliyor.
yenişafak