Kırım Tatarları Olağanüstü Toplanıyor
1944 yılında dönemin Sovyet lideri Stalin’in kararıyla Orta Asya’ya sürülen Kırım Tatarları, tarihsel anayurtlarına, ancak 1990’lı yıllardan itibaren dönmeye başladılar. Memleketlerinden alınıp sürgüne gönderilen Tatarların yerlerine, Rus ve Ukraynalılar
1944 yılında dönemin Sovyet lideri Stalin’in kararıyla Orta Asya’ya sürülen Kırım Tatarları, tarihsel anayurtlarına, ancak 1990’lı yıllardan itibaren dönmeye başladılar. Memleketlerinden alınıp sürgüne gönderilen Tatarların yerlerine, Rus ve Ukraynalılar yerleştirilmişti. Bu nedenle, Orta Asya’dan geri dönen Tatarlar, bu sefer, barınma ve mülk sorunuyla karşı karşıya kaldılar.
Ukrayna’daki Kırım Tatarlarının parlamentosu niteliğinde olan Kurultay, Ukrayna’nın farklı bölgelerinden seçilen 250 delegeden oluşuyor. Bu delegelerin arasından 33 kişi, Tatar toplumunun sorunlarını sürekli şekilde ele alma ve çözme amacında olan Milli Meclis’e seçiliyor.
Kurultay’ın bugün yapılacak olan oturumunda, Kırım’ın Rusya'nın denetimine geçmesi sonrasında izlenecek olan yollar tartışılacak.
Kırım Tatarlarının belli bir bölümü, Kırım’ın Rusya’nın denetimine geçmiş olmasına rağmen, siyasi mücadeleye devam edilmesi gerekitiğini savunuyor. Bu kesime göre, Rusların yönetimi, Tatarların aleyhinde sonuçlar doğuracağı için, Kırım Tatarlarının Ruslarla işbirliği yapması, mümkün değil. Bunun yerine, çeşitli eylemlerle, bölgenin Ukrayna’ya ait olduğunun etkin şekilde savunulmasını istiyorlar.
Diğer taraftan, Milli Meclis’in genel tutumu, bu gelinen aşamada, Kırım’ın statüsü konusunda, Rusya veya Ukrayna’nın yanında taraf olmamak yönünde. Al Jazeera’ye konuşan Kırım Tatar Milli Meclisi üyesi Abdurrahman Egiz, ABD’nin ve Batılı örgütlerin bile Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü koruyamadığı şartlarda Kırım Tatarlarının bu konuda taraf olmasının, kendileri açısından riskli olduğunu söylüyor. Egiz, Kırım Tatarlarının provokasyonlara gelmemesi gerektiğini ifade ederek, olağanüstü kurultayın önemli gündem maddelerinden birinin, Rusya yönetimi ile diyalog kapısını açık tutup tutmamak olacağını belirtti.
Toplantıda ele alınacak önemli konulardan biri, Kırım Tatarlarının kendi kaderlerini tayin hakkı. Peki, bu haktan ne anlaşılıyor? Milli Meclis üyesi Enver Kurti’nin aktardığına göre, Kırım hangi devletin yönetiminde bulunursa bulunsun, önemli olan Kırım Tatarlarının güvenliğinin uluslararası güvence altında olması. Bu güvencenin sağlanabilmesi de, Kurti’nin ifade ettiğine göre, Kırım Tatarlarının bölgenin yerli halkı olduğu ve ulusal özerklik hakkına sahip olduklarının gerek Rusya, gerek Ukrayna, gerek Batılı devletler tarafından tanınmasından geçiyor.
Enver Kurti, “Şimdi ortaya yeni bir durum çıktı. Kırım, hukuken Ukrayna’ya, fakat fiilen Rusya’ya bağlı bir bölge haline geldi. Yarın burada ne olacağı belli değil. Bu nedenle biz hem Rusya’ya, hem de bütün uluslararası topluma çağrıda bulunarak, bölgenin yerli halkı olduğumuzun ve kendi kaderimizi tayin hakkına sahip olduğumuzun resmen tanınmasını talep ediyoruz” diyor.
Bu nedenle, Tatarların bu konuda yapacakları başvuru, bu olağanüstü oturumda ele alınacak.
Milli Meclis Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Ali Hamzin de, kendi kaderini tayin hakkının tanınmasının, Kırım Tatarları gibi, “sürgüne uğrayan, soykırıma maruz kalan” bir halkın en doğal talebi olduğunu söylüyor. Hamzin’e göre, kendi kaderini tayin hakkı, Tatarlar’ın varlığının güvence altına alınması için şart.
Peki, bölgede Tatarlar, güvenlik sorunu yaşıyor mu? Kırım Tatar Kurultayı Denetleme Komisyonu Başkanı Ali Özenbaş’a göre, yarımadada sadece Tatarların değil, herkesin güvenliği tehlikede. Çünkü, yıkılan eski devlet düzeninin yerine, henüz yenisi kurulmamış. Sokaklarda güvenliği sağlayacak bir polis teşkilatı henüz yok ortada. Özenbaş’ın aktardığına göre, bu durum, Kırım’da yaşayanların genelinde bir güvenlik endişesi yaratıyor.
Abdurrahman Egin de, son dönemlerde, çeşitli yerlerde Tatarlar'a yönelik sözlü tacizlerin olduğunu söylüyor. Bazı Tatarlar, bölgeden ayrılmaya başlamış. Fakat, Egin’in ifade ettiğine göre, Tatarların bu dönemde yapması gereken, ne provokasyona kapılmak, ne de bölgeyi terketmek. Ona göre, her türlü aşırılıktan uzak bir yol izlemek, Tatarlar’ın tarihsel vatanlarında tutunmasının en iyi yolu olacak.