Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Kıyamet alametleri

Çobanlar gökdelenler dikecekler; eğlence, lüks ve teganni yaygınlaşacak; insanlar nesnelerle konuşacak.. Birçok yeni hastalıklar ve salgınlar ortaya çıkacak.. Bunlar ahir zamanda olacak olan şeyler.

Bir media, banka patronun eşi, Müslüman bir toplumda yaşayan yaşını başını almış bir kişi içinde yaşadığı toplumun inanç değerlerinden bu kadar habersiz olabilir mi? Hem eğitim almış, çıkıp insanlara bu konularda görüş açıklayacak bir medeni cesarete sahip kişi olarak.

Eminim bu Kıyamet, Şeriat ve şarap tartışması yapanlar, bir kez olsun Kur’an-ı Kerim’i okumamışlardır. Böyle bir sohbete tanık da olmamışlardır. Yani kulaktan dolma bilgileri de yoktur. Ama İslam’a, Müslümanlara, Şeriata dair çok şey duymuşlardır.

Bunlar bilmiyorlar, bilmediklerini de bilmiyorlar. Ve bir de bize akıl vermeye kalkıyorlar. Kendi dünyalarını Laiklik, Çağdaşlık şemsiyesi altında meşrulaştırmaya çalışıyorlar. Yoksa bunlar Laikliği de bilmezler. Bunlar Cumhuriyetin kelime anlamını da bilmezler, Cumhuriyet ile Demokrasi arasında ilişki ve çelişkiyi de bilmezler. Laiklikle Sekülerizm arasındaki ilişkiyi çelişkiyi de bilmezler; Teokrasi’yi duymuşlardır belki ama Bizantinizm’i çoğu duymamıştır bile. Laikliği din-devlet ayrılığı sanırlar. Fransa’da Laikliğin ülke genelinde geçerli olduğunu zannederler. Laikliğin meşruiyetini İncil’den alan bir Katolik mezhebi ile ilgili, Ruh’a egemen kilise ile Beden’e egemen devlet arasındaki ilişkiyi düzenleyen, çatışmama, işbirliği ve paylaşım temelinde bir uzlaşı olduğunu da bilmezler.

Ramazan ayında, Sosyal media’da Alkol ve Fuhşiyat’a özgürlük temelli tartışmalar başlatabiliyorlar ve kutsala ahlaksızca sözlerle saldırılarda bulunabiliyorlar.

Şu habere bakar mısınız: “Yeşim Salkım, İlahiyat Profesörü Nihat Hatipoğlu’nu hedef aldı! Kıyamet alametlerini sayan Hatiboğlu’nun teganni ve buna eşlik edecek müzik aletlerinin çeşidinin artacağı ve insanların eğlenceye meyledeceğine dair, kadim dini metinlerde zikredilen kıyamet alametleri ile ilgili, hadislere de konu olan hadiselerden söz ederken ifade ettiği bir cümleden yola çıkarak ‘ilahi de haram o zaman’ sonucu çıkarabiliyor.” Bu konuşmuş, bir soru sormuş, konuşmayan bundan bin beter olanı da var. Hali pür melalimiz bu! İş dünyası, VIP-CIP dünyasındaki rezillikler bununla kıyas kabul etmez.

Eğer, insanları Allah’tan uzaklaştırıp dünyaya bağlayan, onları dünyevi zevkler, fuhşiyat, oyun ve eğlenceye yönlendiren o her ne ise haramdır. Hakka, hayra çağıran, götüren her şey mubahtır.

Bakın müziği savunduğumu sanan bu yurttaşlarımız, içinde yaşadıkları toplumun dini geleneklerinden habersiz oldukları gibi aslında, savunduklarını sandıkları müzikten de habersizdirler. Sorun bakın çoğu Hamparsum Efendiyi duymamışlardır. Bizim klasik musikimizin batı müziğinden çok daha fazla, kıyas kabul etmez çokluğa sahip olduğunu da bilmez. Bizim musikimizde 48 ses tanımı varken batıda bu sayı dörtte bir seviyesindedir. Kulaklarında sadece DoReMiFaSolLaSiDo vardır. Bu isimlendirmenin de bir kilise ilahisinin her mısrasının ilk iki harfinden oluştuğunu da bilmez çoğu. Mesela Dede Efendi’nin bestelerini nasıl yaptığını sorsanız bilmezler. Anun / Kanun müzik aletinin matematik aksiyomlarla ve işlemleri ile ilgisini sorsanız da bilmezler. Beytül Hikme’yi duymamışlardır ki, bu konuda yapılan çalışmalar hakkında bilgi sahibi olsunlar.

Tabii suç bizde aslında. Biz biliyor muyuz sanki. Biz bunları anlatıyor muyuz? İktidar olduk 1970’ten beri kaç kez, Maarifimiz bu yönde minicik bir adım attı mı, Vakıflarımız, derneklerimiz, Sermayemizin, Akademilerin, Media’mızın böyle bir derdi oldu mu? Hangi sanatla hangi seviyede ilgimiz oldu ki. Biraz Hat, biraz minyatür ve tezhib. O da icracı olarak. Piyasa öncelikli. Onun talipleri de daha çok turistler zaten. Onun felsefesini, estetiğini, ahlakını, epistemolojisini, malzemesini üretme konusunda bile bir çaba çoğu kişi de yok. “Ney çalan esrarkeş”, “Sema yapan rakkase” el yazması kitapların sayfaları üzerine minyatür yapan, ya da anlamını bilmediği hat örnekleri çiziktirerek, şarap parası çıkaran adamlarla nereye gidebilirsiniz. İş sonunda grublarından ayrılan kadın sanatçıyı tehdit eden, özgürlük ve barış söyleyen Grup Yorum bildirisi ile noktalanır. Geçen gün Sibel Eraslan yazmıştı bu konuyu ve soruyordu bakalım hangi kadın derneği, demokrasi özgürlük ve barıştan söz eden kişi ya da topluluklar bu konuda bir şey yazıp söyleyecek! Geçmiş olsun. “Demokrasi” bugün ucuz bir makyaj malzemesidir. “Özgürlük” maskedir! “Barış”, bu işin kandırmacasıdır! “Çağdaşlık” mı dediniz kendinize benzemeyenleri, başkalarını “gerici, Çağdışı” diye suçlamak ve kendinizi kandırmak için uydurduğunuz kocaman bir yalan!

Hangi sanattan söz ediyorsunuz? Hangi sanatçı, o “ruh”un gıdası olan manevi iklimi, o iklime giden yolun yolcusu. O iklimin kavram ve kurumları ile hayatını renklendiriyor.

Yeşim Salkım bu konuda konuştu diye, sanki tek suçlu ve bu işin sorumlusu bu kişiymiş gibi bu işin faturasını ona kesmeye gerek yok. Bizim içimizde de, hem de başörtülü, hem de sakallı, tuzu kuru bir sürü insan var. Az zamanda büyük işler başardık. Son “on yılda 15 milyon genç yarattık her yaştan”! Onları siyaset, sermaye media piyasasında görebilirsiniz. Dün lüks jipiyle bugün kripto parası ile. Bunlar bizim çocuklar. Artık İlahiyatçıları da var, İmam Hatiplileri de. Onun için Yeşim Salkım üzerinden değil, kendi üzerimizden de bu işin bir muhasebesini yapmamız gerek.

Savunan neyi, niçin savunduğunu, karşı çıkanın neye niçin karşı çıktığını bilmediği, ölenin niçin öldüğü, öldürenin niçin öldürüldüğünü bilmediği bir dünyada yaşıyoruz. Bu büyük bir kıyamet alametidir. CoVID’de, CoVID vesilesi ile “Prof.” unvanlı birilerinin topluma dayattığı, insanların üzerine hüküm koyup, onları terbiye etmeye çalıştıkları, “ıslah edici rolü” üstlenen “bozguncular”ın köşe başlarını tuttuğu bugünlerde yaşadıklarımız da kıyamet alameti aslında. Ve Yeşim Salkım’ın bu fevri beyanı da bir “kıyamet alameti” olarak not edilebilir.

Müzikten ibaret değil bu iş, “Cemaatini kaybetmiş büyük camiler” de kıyamet alameti. Akaid’siz, ibadetsiz, şekilden ibaret seremoni, ritüel ve ikonalara indirgenmiş bir “Müslümanlık” da kıyamet alametidir. Tabii dini, ekonomik, sosyal, siyasal hayattan tecrid edip, BİREYSEL planda vijdanlara, toplumsal planda mabetlere hapsedilmiş bir dini hayat da kıyamet alametidir.

Aman efendim aman, galiba ahir zaman. Selâm ve dua ile.

Bu yazı toplam 684 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar