Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Kol kırılır yen içinde kalırsa

Adaylarla ilgili yazdıklarım konusunda birilerinin canını sıktığımı biliyorum. Aslında benim bilgim ve kastım dışında birileri yazdıklarımı kendi üstüne alıyorsa da onu bilemem. Aslında genel şeyler söylemeye çalışıyorum. Özel bir kastım yok. Bana gelen kişiler hakkındaki bilgilerin çoğu çelişkili.. Neye inanacağını şaşırıyor insan.. Biri, biri hakkında melek derken, ötekisi onun  şeytan olduğunu söylüyor. Hani arada gri bir ton da yok.. İnsanlar rakipleri konusunda çok acımasız. Aşk ve nefret arasına sıkışıp kalmışlar. Öfkeleri kadar büyük aşkları var ya da tam tersi. Ama yine de bir karar vermek gerekiyor. O zaman “def-i mazarrat celbi menafiden evladır” diyor, şüpheden sakınmak için daha güvenli limanlara sığınıyorsunuz..

Ben aynı şeyleri söylemeye devam edeceğim. Birilerinin bindikleri dalı kestiklerini düşünüyorum. Bunu yaparken sadece kendilerine zarar vermediklerini, bir harekete zarar verdiklerini de düşünüyorum.

Bana göre kol kırılır yen içinde kalırsa o kol çolak kalır. Ya da kangren olur.

Kuşkusuz şuyuu vukuundan beter vakıalar vardır ve bu yanlışa düşmemek gerek.

Biliyorum, batılın tasviri saf zihinleri idlal eder (bozar). Suçun aleniyeti ve yaygınlığı zayıf karakterli insanların zihninde o yanlışa meşruiyet kazandırır, o suç için bahane oluşturur..

Önce tedbir, sonra caydırıcı ceza.. Haddinden fazla şiddetin de gayedeki hikmeti yokedeceğini unutmamak gerek.

Birilerinin günahlarını gizlemek için dini, vicdani duyguları istismarına dikkat etmek gerek.. Ya da parti için, dava için bahaneye karşı da aynen.. 

Özellikle bunlardan örgütlü olanlar, bu işi başkaları için para karşılığı yapanlara karşı da daha dikkatli olmak gerek..

Hani, haksızlıklar karşısında susanlardan olmayacaktık ya, hatırlatırım. Haksızlıklar karşısında susanlar ne oluyordu.. Rüşvete, torpile sıfır tolerans. İşi ehline, hak edene verecektiniz değil mi?

Evet zaman önemli, mekân da, üslup da önemli.. Ne söylediğiniz kadar insanların sizin sözünüzden ne anladıkları da önemli.

Haklı olmak, kimseye haksızlık etme hakkı vermez.. Kibriti gözünüze çok yaklaştırırsanız, arkasında bir ormanı kaybedebilirsiniz. Olayı efradına cami, ağyarına mani bir şekilde ortaya koymak gerek. Kast var mı, taksir mi, onu da görmek gerek.

Suç varsa suçun üzerine gitmeliyiz, suçlunun kimliği üzerinden hedefi saptırırsanız, hedeftekiler kendini savunurken suçluyu savunuyormuş gibi bir hava doğabilir.. Buna dikkat etmek gerek. Suçu ortaya koyup, suçlunun kendisinden hesap sormak gerek.

Devlet hem sivil kesimdeki yanlışın üzerine gitmeli, hem de kendi içini temizlemeli.. Temiz siyaset, temiz bürokrasi, temiz toplum..

Medya ve STK içindeki suç unsurlarına karşı da dikkatli olmak gerek.. Bu tür yapıların mutlaka bu yapılarla da dirsek teması oluyor..

Bunların özellikle, dış ülkeler, istihbarat örgütleri ve mafya ile ilişkili olanı daha da tehlikeli.. Kayıt dışı siyaset ve kayıt dışı ekonomi ile ilişki de aynı şekilde.. Derin devlet, Paralel devlet de bu kategoride değerlendirilebilir..

Bu işleri tekrar gözden geçirmemiz gerek. Yoksa ipin ucu bir kaçarsa, “selam verdim, rüşvet değildür deyu almadılar” noktasına gelir.. Dürüst politikacılar da yakın çevrelerinin kendi adını lekelemelerine izin vermemelidir.. En azından buna dikkat etmeli.. Kendisi buna kapı aralarsa, çevresindekiler faturasını kendisinin ödemek zorunda kalacağı ağır bedeller ödemek zorunda kalabilir..

Birileri “bal tutan parmağını yalar” diyor. Birileri “Kaz gelecek yerden tavuk esirgememek” fikrindedir. Helale, harama bakmaz. Dikkatli olmak zorundayız. “Ağaç kurtları” ve “çürük elma”lara dikkat. Selam ve dua ile.

yeniakit

Bu yazı toplam 955 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar