Köşe Yazarları Ne Dedi ?
Hasan Cemal/Hürriyet "milletin muhtırasını selamlıyorum"
CHP'nin "kalelerinde" öyle gedikler açıldı ki...
"Sonuçlarının" olmaması mümkün değil.
Girilen yeni süreçte "CHP çok konuşulacak."
"Gergin bir seçim kampanyası" yaşandı.
Bu gerilimden sonra "yumuşamauzlaşma" kolay değil ama...
Seçmenin "talimatı" belli:
"Uzlaşma."
Seçmen "muhalefeti" yeterli bulmuyor.
Özellikle de "sol muhalefeti."
Seçmen "alternatif göremiyor."
Ve "sorunlarına" rağmen "iyi kötü bir istikrar var" diyor.
Tayyip beyin peşine düşüyor.
Ergun BABAHAN - SABAH
Erdoğan liderliğindeki AK Parti, tarihi bir rekora imza atarken iktidardayken bile oy oranını artırma başarısı gösterdi. Bu başarıda iktidarın icraatları kadar, AK Parti'nin önünü kesme çabalarının da payı büyük.
Gerek 27 Nisan bildirisi, gerek 367 tartışmaları, gerekse Anayasa Mahkemesi kararı halkın tek bir partide birleşmesinde yol açtı.
Bu tablo karşısında CHP lideri Baykal'ın da bir durum değerlendirmesi yapma vaktinin geldiği ortaya çıktı.
Sivil-asker bürokrasi desteği, emekli generaller aracılığıyla düzenlenen mitingler, DSP ile yapılan işbirliği sonucu ortaya çıkan tablo açıktır.
Türkiye'de bugün eksikliği olan iktidar değil, muhalefettir.
Ertuğrul ÖZKÖK - HÜRRİYET
27 Nisan bildirisi bazılarımızın hoşuna gitti.
Açık açık destekledi.
Erdoğan, bu bildiri sonrasını çok sakin, çok alttan alan bir üslupla yönetti.
Yine bazılarının iddiası şuydu:
Vatandaş, askerle çekişen iktidarı sevmez.
Ama vatandaş, askerin müdahalesini de sevmiyor.
Erdoğan, bu süreçten de başarılı çıktı.
Erdoğan, seçim öncesinde yeni bir zihniyetle, bütün Türkiye’nin başbakanı olacağını vaat etti.
Bence aldığı oy, bu vaadinin halk tarafından da benimsendiğini gösteriyor.
Artık herkesin şunu kabul etmesi gerekir:
Aldığı oyun tamamını "dinci oyu" olarak kabul etmek, hem mantığa hem sosyolojiye aykırıdır.
Erdoğan; Menderes, Demirel, Özal üçlüsü tarafından temsil edilen merkez sağ geleneğinin tam ortasına oturmuştur.
Ben, onun bu geleneğin temel çizgilerine aykırı davranacağını sanmıyorum.
Kimsenin endişe etmesine gerek yok.
Mehmet Y. YILMAZ - HÜRRİYET
Ben sayısını şaşırmış olabilirim ama bu Deniz Baykal’ın kaybettiği altıncı seçim diye hatırlıyorum.
Belli ki Türk halkı Deniz Baykal’a oy vermemeye kararlı. Bence yarın sabah Baykal’ın yapacağı ilk iş artık geri dönmemek üzere istifa etmek olmalı.
Bu seçimde sonuçların böyle gerçekleşmesine neden olan faktörler üzerinde durmak gerek.
Normal olarak her seçimde iktidar partisi "iktidar yıpranması" denilen bir oy kaybına uğrar.
Ancak AKP’nin böyle bir oy kaybına uğramadığı gibi oylarını artırmayı başardığı ortaya çıktı.
Bunun en önemli nedeni muhalefet partilerinin yaptığı temel hatalardır.
Muhalefet, seçim kampanyası boyunca seçmenin karşısına nasıl bir iktidar alternatifi olduğuna ilişkin bir program koyamadı.
Seçim kampanyaları büyük ölçüde "o dedi ki-ben de ona dedim ki" düzleminde, liderlerin ağız dalaşı ile geçti.
Böyle bir ortamda seçmenin dikkatini çekecek önemli projelerin ortaya konması mümkün değildi ve bu tuzağa muhalefetin kolayca düşmesi AKP için bir avantaj teşkil etti.
Seçim sürecinde en çok dikkatimi çeken konulardan biri de Deniz Baykal ile ilgili olarak duyduklarımdı.
CHP, kendisinden beklenen büyük oy patlamasını yapamadıysa bunun bir tek nedeni var: Deniz Baykal’a karşı seçmen kitlesinin duyduğu antipati.
Mehmet Ağar’ın, Erkan Mumcu’yu idare edemeyerek birleşme işinin fiyasko ile sonuçlanmasına razı gelmek zorunda kalması da muhalefetin beklenen oy artışını sağlayamamasının bir diğer nedeni oldu.
Devlet Bahçeli’nin agresif üslubu ise belki MHP’nin kendi tabanını tatmin etti ve barajı geçebilmesini sağladı ama bu tutum kavgadan genellikle hazzetmeyen orta sınıf seçmenin MHP’ye mesafeli durmasına neden oldu.
Kısacası öyle bir seçim kampanyası dönemi geçirdik ki her şey iktidardan yanaydı ve seçim sonucunda AKP’nin yeniden iktidar olması kimse için sürpriz olmamalı.
Ahmet HAKAN - HÜRRİYET
Bir. Derhal bir adet "Türkiye’de ölmeden önce yapılması gereken 101 şey" adlı kitabı edinip uygulamaya geçin...
İki. Seçime katılanların seçme yeteneklerini küçümseyerek Bekir Coşkun’un "Göbeğini Kaşıyan Adam" makalesini tekrar tekrar okuyarak yüreğinizi soğutabilirsiniz.
Üç. Ebru Gündeş’in seslendirdiği bir Sezen Aksu şarkısı olan "Kaybedenler"e takılıp, özellikle "Memnun değilim aldığım haberlerinden" dizesini yüksek sesle haykırın, bir parça rahatlamanız garantidir.
Dört. "Fight Clup" benzeri bir "Kaybedenler Kulübü" kurup başkanlığa aday olabilirsiniz. Böylece durumunuza uygun bir başkanlığı da kazanmış olursunuz.
Beş. Oğuz Atay’ın "Tutunamayanlar" adlı eserini yeniden ele almanın tam zamanı... Hem kaybetmeye şık bir anlam katmış olursunuz, hem de edebi değeri hayli yüksek bir roman okumuş olursunuz.
Altı. Oliver Stone’un "U-Turn" adlı filmindeki kaybedenleri izleyip halinize şükredebilirsiniz.
Yedi. Ahmet Altan’ın dün Hürriyet Pazar’da çıkan "Altan ailesi UFO gördü" temalı makalesi tekrar tekrar okunur. Böylece garantili bir teselli imkanı bulunmuş olunur. Düşünün: UFO’lar İstanbul’da keşfe çıktıysa seçim kaybetmenin ne anlamı var ki?
Cengiz ÇANDAR - POSTA
22 Temmuz seçimlerinin en kestirme, en özet, en sloganlaştırılabilecek yorumu "Demokrasinin zaferi" olduğudur. 22 Temmuz, Türkiye halkının zaferidir. 22 Temmuz, "Sivil toplum ruhu"nun zaferidir.
Bu seçim sonucu ile Türkiye halkı birkaç şeyi birlikte söylemiş olmaktadır;
1-Türkiye içe kapanmaya "hayır" demiştir;
2-Türkiye halkı kutuplaşma istememektedir;
3-Türkiye'de milliyetçiliğin yükselişte olması abartıdan ibarettir.
Taha KIVANÇ - YENİ ŞAFAK
Bu bir 'kör atış' yazısı; seçimin günü yazılıyor ve sandık tablosunun belli olduğu bugün yayınlanacak… Okurken “Ne kadar da uçmuş” ya da “Kâhin mi bu adam?” gibi sesler çıkarmanızı bekliyorum…
Uçan da kâhin de ben değilim… Ne kadar tahrik edilsem de ağzımdan bir tahmin çıkmadı bu seçimde. Seçmenin kafasının karışık olduğunu biliyorum çünkü; insanlar 'sürpriz' yapmaya kararlıydılar, bunu yüzlerinden okuyabiliyordum da, 'sürprizi' kime yapacaklarını bilemiyordum. Tahmin benim işim değil.
Seçim sonuçlarıyla ilgili tahminde bulunmak araştırma firmalarının işi. Sonuçlar belli olur olmaz herkesi kendilerine güldürmemek için işini ciddiye alan firmalar var... Yönlendirme niyetliler bile, seçime beş kala, çekmecelerinden gerçek araştırmalarını çıkarıyorlar…
İsmet BERKAN - RADİKAL
27 Nisan akşamı Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından verilen muhtıraya mutlaka özel bir yer açmak gerek. Bu muhtıra olmasaydı, yani siyasete dışarıdan müdahale edilmeseydi, cumhurbaşkanlığına Abdullah Gül seçilmiş bile olsa AKP'nin oyu yüzde 47'lere dayanmayacaktı. Bu bir spekülasyon değil. Seçim araştırması okumayı bilen herkesin gördüğü basit bir gerçek.
AKP'nin aldığı sonuçlar nasıl büyük bir başarıysa Cumhuriyet Halk Partisi'nin elde ettiği sonuç da o kadar büyük bir fiyaskodur. Hoş CHP lideri ve yakın çevresi buna da türlü çeşitli bahaneler bulacak, alınan bu başarısızlığı bize başarı diye yutturmaya çalışacaktır, bundan adım gibi eminim.
Ve son sözüm Türk basınına: Kendimize Türkiye'yi ne kadar tanıdığımız ve Türkiye'yi ne kadar bire bir yansıttığımız sorusunu cesurca sorabilmeliyiz. Kendi mahallemizden görülen Türkiye ile gerçek Türkiye arasında ciddi bir mesafe olduğu gerçeğini bu seçim bize öğretmiyorsa, başka hiçbir şey öğretemez.
Murat YETKİN - RADİKAL
* CHP'nin, eski Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu'nun ortaya attığı '367' tartışmasına, Deniz Baykal'ın kısa tereddüdü adından sahiplenerek, 27 Nisan'daki ilk tur seçim ardından Anayasa Mahkemesi'ne iptal başvurusu yapması.
* Aynı gece Genelkurmay tarafından yapılan açıklama ile, cumhurbaşkanı seçimi tartışması ile Türk Silahlı Kuvvetleri'nin laikliğin korunması işlevi arasında doğrudan bağ kurulması.
* Belki en az açıklama kadar önemli olmak üzere, hükümetin ertesi gün bir bildiri ile Genelkurmay açıklamasına karşı durması.
Tarhan ERDEM - RADİKAL
Seçimler, geçen perşembe günü Radikal'de yayımlanan araştırma sonuçlarına yakın olarak sonuçlandı. Gerçekte, geçen haziran ayı başından beri bu yana yaptığımız altı araştırmada KONDA'nın anketörlerinin, "Yarın seçim olsa hangi partiye oy vereceksiniz?" sorusuna deneklerin verdiği cevaplar ile dün gece sonuçlarını gördüğümüz oylar örtüşmüştür.
Ruşen ÇAKIR - VATAN
Bu seçimden hızlı bir şekilde şu sonuçları çıkarabiliriz:
1) Yeni transferler AKP’nin önünü iyice açmışa benziyor. Önümüzdeki dönemde bunların parti içinde ne derece etkili olacakları AKP ve Türkiye’nin kaderinde etkili olacak.
2) AKP’nin merkeze oturduğu artık tescillendi. Sorun “merkez sağ” mı, “merkez sol” mu, yoksa ikisi birden mi olacağı. Bundan böyle “Milli Görüş” muhabbetlerini artık bir kenara bırakmak lazım.
3) SP, Erbakan’ın onca çabasına rağmen çok cılız kaldı. Bu da İslamcılığın Türkiye’de sisteme iyice entegre olduğunu, radikallerin iyice marjinalleştiklerini gösteriyor.
4) Geçen sefer Mehmet Ağar’ın yaptığı gibi bu sefer de Mesut Yılmaz merkez sağı toparlamak için kolları sıvayabilir, ancak bu nafile olur. Yılmaz’ın ve Ağar sonrası DP ile ANAP’ın önünde şu seçenekler var: 1) CHP ile kaynaşmak; 2) MHP’ye yönelmek; 3) AKP içinde erimek.
5) MHP büyük ölçüde eski kadrolarını koruyor ama seçmen coğrafyası büyük ölçüde değişti. Kayseri, Sivas, Erzurum gibi geleneksel kalelerinde iyice silinen MHP, Karadeniz’de de umduğu başarıyı elde edemedi. Buna karşılık Ege ve Akdeniz’deki tırmanışını sürdürdü. En şaşırtıcı olanı İstanbul genelinde yüzde 10’u aşma başarısını göstermesidir.
6) TBMM’nin gündemini bundan böyle MHP ile DTP’lilerin ilişkileri belirleyeceğe benziyor. Bu noktada AKP ile CHP’nin nasıl bir tutum takınacakları da önemli olacak.
7) AKP’ye karşı esas muhalefet, iyice yıpranan CHP’den değil MHP’den gelecek. “Milli sol” çizgiye fazlasıyla sarılmış olan CHP, öyle görülüyor ki önümüzdeki dönem MHP’nin hayli gölgesinde kalacak.
8) AKP çok parlak bir başarı elde etti ama önünde çok ama çok bir süreç var. Özellikle Irak’ta yaşanacak gelişmeler hükümeti epey zorlayacak.
Güngör MENGİ - VATAN
Muhalefet partilerinin güven veren alternatif politikalar koymaması, seçmen tercihini belirleyen en önemli faktörü AKP’den yana çalıştırmıştır.
Dış politikadaki soğukkanlı duruş, özellikle Kuzey Irak’a karşı askeri güç kullanılması için bastıran muhalefet karşısında etkili olmuştur. İktidar partisi Doğu Anadolu’da oylarını bir kat, Güneydoğu’da yarı yarıya arttırmıştır.
Leylâ Zana’nın yaptığı eyalet çağrısına “Hayır bölünmek istemiyorum” cevabı gelmiş, bölücü siyasetler mahkûm edilmiştir.
Mustafa MUTLU - VATAN
Bu yazıyı yazarken saat 21,30’u gösteriyor ve Baykal’dan şu ana kadar hâlâ “istifa” haberi gelmiş değil...
Oysa iktidara karşı tepkinin böylesine yükseldiği bir dönemi bile değerlendiremeyen bir ana muhalefet partisi genel başkanı hemen istifa etmeliydi...
Siyasi etik, onur, erdem bunu gerektirirdi!
Haydi Baykal; Türk halkına daha fazla kötülük yapma ve CHP’nin yakasından artık düş!
“Seçimi kaybedersem Rodos’a kadar yüzerim” demiştin...
Yüzer misin, gemiyle mi gider misin bilmem ama...
Git ve lütfen bir daha da geri gelme!
Can DÜNDAR - MİLLİYET
Seçimin mağlubu hiç kuşkusuz CHP'dir.
DSP'nin ve cumhuriyet mitinglerinin desteğine, muhalefet edilecek konu bolluğuna rağmen CHP, oylarını MHP'ye kaptırdı. Seçmen, giderek tutuculaşan, sağ adayları vitrine çıkaran, milliyetçiliğe soyunan CHP'yi görünce, "Aslı varken neden kopyasına vereyim ki" diye düşünmüş olmalı...
Cumhuriyeti kuran parti, Türkiye'nin yarısında silindi. Asıl vahimi, "Cumhuriyet kazanacak" sloganıyla cumhuriyeti seçime sokarak kendi başarısızlığını cumhuriyete fatura etti.
CHP cephesinde şimdi suçlu arayışı başlayacak, anket şirketleri, medya suçlanacaktır. Ama bunlar parti yönetimini kurtarmaya yetmez.
AKP'nin tek ciddi alternatifi gerçek bir sol parti olabilirdi. CHP aynı yönetimle girdiği 4 seçimde de o özlenen sosyal demokrat parti olamadı. Türkiye'yi muhalefetsiz bıraktı.
Baykal Rodos'a yüzer mi bilmem, ama umarım CHP her şeyi baştan düşünüp baştan aşağı bir yenilenme dönemine girer.
***
Farklı sese tahammülsüzlük ve böbürlenme ile girişilen yanlış politikalar, Menderes'i "Allah bana bir daha böyle bir seçim yaşatmasın" dediği 1957 seçimine sürüklemişti.
Dileriz, AKP bundan gereken dersi alır, bu sonuçla şımarmaz ve seçim kampanyasındaki sert tartışmaları, hırçın üslubunu geride bırakır.
Erdoğan'ın gece yaptığı ılımlı konuşma bu konuda umut vericidir.
Fikret BİLA - MİLLİYET
Erdoğan: Sonuç, Abdullah Bey'e yapılana gösterilen milli reflekstir
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'la seçim zaferini balkondan partililerle paylaştıktan sonra AKP Genel Merkezi'nde makam odasına doğru yürüyoruz.
Erdoğan'a AKP'nin aldığı sonucu tek cümleyle "nasıl yorumladığını" soruyorum.
Şöyle diyor: "AKP'nin seçim zaferi bir milli irade refleksinin sonucudur."
"Örneğin" diyorum, "Neye karşı bir refleks?"
"Örneğin" dedikten sonra hemen yanı başındaki Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ü göstererek, "Abdullah Bey'e yapılanlara karşı gösterilen milli irade refleksidir. Örneklerden biri bu."
Başbakan'ın, "refleks" sözcüğünü özenle seçtiği anlaşılıyor.
Bu sözcük bir süre önce, "milli refleks" gösterilmesine ilişkin taleplere bir yanıt gibi duruyor.
Erdoğan'a "Yeni dönemde ilk icraatınız ne olacak?" diye yönelttiğim ikinci soruya ise şu yanıtı alıyorum:
"Hele bir dur bakalım. Şimdi arkadaşlarla oturup durumu değerlendireceğiz. Yapılacaklara birlikte karar vereceğiz."
Gündemdeki en önemli sorunlardan birinin cumhurbaşkanlığı olduğunu anımsatarak, bu konudaki düşüncesini sorduğumda ise, "Dediğim gibi, ne yapacağımıza arkadaşlarla birlikte karar vereceğiz. Oturup bir değerlendirelim, sonra uygulamaya geçeriz" karşılığını veriyor.
Sohbetimize AKP'nin aldığı yüzde 47 civarındaki oyun beklentisine uygun olup olmadığı sorusuyla devam ediyoruz.
"Doğrusu" diyor Başbakan Erdoğan, "Bir ara bu oranı yakalayıp yakalayamayacağımızdan emin değildim. Bazı anketler ortaya çıkınca yüzde 45'ler gibi düşünmüştüm ama sonradan bu oranı yakalayabileceğimize olan inancım arttı."
Başbakan Erdoğan, rahmetli Özal'ın yüzde 45'lik oranı anımsattığımızda ise şu yorumu yapıyor:
"İktidardayken dönemin sonunda oyunu bizim kadar artıran bir başka örnek yok benim bildiğim kadarıyla. AKP'nin yakaladığı başarı ilk kez diye düşünüyorum."
Başbakan Erdoğan, seçim sonuçlarını değerlendirmek üzere Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, eski Adalet Bakanı Cemil Çiçek ve diğer yakın kurmaylarıyla değerlendirmeye çekiliyor...
BAHÇELİ'YLE SOHBET
Sandıkların yüzde 95'inin açıldığı saat 22.00 sularında MHP lideri Devlet Bahçeli'yle makam odasında birlikteyiz...
Bahçeli, MHP'nin aldığı yüzde 15 civarındaki oydan memnun. Partisinin oylarının iki katına çıkmış olmasını başarı olarak görüyor ve halkın MHP'ye önemli bir muhalefet görevi verdiğini söylüyor.
Bahçeli'nin memnuniyetinde bir burukluk da var. MHP lideri, AKP'nin oyunun bu kadar nasıl artırabildiğini anlayamadığını belirtiyor ve şu değerlendirmeyi yapıyor:
"AKP'nin bu kadar hata, bu kadar yanlışına rağmen oylarını bu kadar artırması hayret edilecek bir durum. Nasıl oluyor, anlamakta zorluk çekiyorum. Çünkü gerçekten birçok önemli hata ve yanlış yaptılar. Halkın bunu anlamamış olması hayret edilecek bir şey."
Bahçeli, "Siz bu artışı nelere bağlıyorsunuz?" soruma ise şu karşılığı veriyor:
"Sanıyorum, son olaylar üzerine izledikleri mağduriyet politikası etkili oldu. Halk arasında bunun propagandasını yaptılar. İşte Müslüman bir cumhurbaşkanı seçtirmediler diye propaganda yaptılar. Bunun üzerinden etkili olmaya çalıştılar.
Keza belediyeler üzerinden halka yardım paketleri, kömür dağıttılar, bu yolla çok sayıda seçmene ulaştılar. Bu da doğru bir politika değildi ama sanıyorum etkili oldu."
Bahçeli'ye TBMM'de oluşan yeni tabloyu soruyorum. MHP lideri, önce AKP'yi değerlendiriyor:
"Umarım Sayın Erdoğan ve AKP yönetimi geçen döneme göre daha uzlaşmacı, daha olgun davranırlar.
Türkiye'nin çok önemli sorunları var. Milli nitelikte sorunları var. Bunlara yaklaşımları çok önemlidir. Keza cumhurbaşkanlığı seçimine de uzlaşmacı ve olgun bir yaklaşım göstermeleri gerekir."
CHP ve DP
AKP Genel Merkezi, seçim zaferlerini kutluyordu. Başbakan Erdoğan'a yapılan tezahürata Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'e, "Cumhurbaşkanı Gül" temposu eşlik etti. MHP'de buruk bir sevinç vardı.
CHP ve DP ise seçimde umduğunu bulamadı. CHP Genel Merkezi sessizdi. DP de seçimden hayal kırıklığıyla çıktı. Genel Başkan Mehmet Ağar, başarısızlığın sorumluluğunu üstlendi ve kendine yakışan bir karar alarak istifa etti...
Hasan CEMAL - MİLLİYET
Bu da milletin muhtırası!
Türkiye'de rejimin daha istikrarlı bir raya oturabilmesi için AKP'ye inandırıcı bir alternatifin bir an önce oluşturulması, Türk siyasal hayatını bekleyen öncelikli görevlerden biridir.
Öte yandan MHP'nin, bağımsız Kürt milletvekilleriyle DTP'nin, bir Ufuk Uras'ın bağımsız milletvekilleri olarak parlamentoya girmeleri, demokrasi açısından olumlu gelişmelerdir.
Dileriz, bu gelişmeler Türkiye'nin kutuplaşmasına ve cepheleşmesine bir yerde set çeker. Türkiye'nin yumuşamaya, uzlaşmalara ihtiyacı var çünkü...
'Milletin muhtırası'nı bir kez daha selamlıyorum.