Hakan Albayrak
Kudüs meselesinde durmak yok, yola devam!
Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu’nda üçte ikiyi aşan bir çoğunlukla kabul edilen “Kudüs’ün Statüsü” konulu kararda “Kutsal Kudüs şehrinin statüsünü, karakter ve demografisini değiştirmeye yönelik herhangi bir adımın geçersiz, hükümsüz olduğu ve ilgili Güvenlik Konseyi kararları uyarınca feshedilmesi gerektiği beyan olunuyor ve bu bağlamda tüm üye devletlere Güvenlik Konseyi’nin 478 (1980) sayılı kararı gereğince Kutsal Kudüs şehrinde diplomatik misyon açmaktan kaçınma çağrısında bulunuluyor.”
BM Güvenlik Konseyi ve BM Genel Kurulu’nun 1967’den beri Kudüs konusunda aldığı sayısız karardan daha ileri, daha çarpıcı, daha radikal ifadeler değil bunlar. Fakat bugünkü konjonktürde böyle bir kararın alınması yine de önemli. Öyle olmasaydı ABD ve İsrail hop oturup hop kalkmazdı.
Konu, ABD’nin Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıması ve Telaviv’deki büyükelçiliğini Kudüs’e taşıyacağını ilan etmesi ile ilgili; fakat karar metninde ABD’nin adı geçmiyor. Herhalde bazı ülkelerin hassasiyetleri gözetilerek ABD ile ‘direkt’ bir restleşme havası vermekten imtina edildi. Neyse ki ABD oylamadan evvel ‘Aleyhimizde oy kullanan ülkelerden hesap sorarız’ diye efelendi de, oylama alabildiğine ‘direkt’ bir restleşme özelliği kazandı ve bu sayede ABD’nin fiyakası iyice bozuldu.
Almanların Der Spiegel’i, oylama öncesi tehditten bahisle “Trump, kendi kalesine gol attı” diyor. Doğrudur. Esas golü, BM Genel Kurulu’nun bu olağanüstü toplantısına ön ayak olan Türkiye attı ama.
Cumhurbaşkanlığının, hükümetin haklı gururunu cân-ı gönülden paylaşıyoruz. Bununla beraber, adalet yolundaki bu sembolik adımla yetinilmeyip, İslam İşbirliği Teşkilatı’nın Kudüs konulu İstanbul Zirvesi’nde kabul edilen sonuç bildirgesindeki şu satırların gereğinin de yapılmasını bekliyoruz:
“Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne çağrıda bulunularak, derhal sorumluluklarını üstlenmesi, Kudüs-ü Şerif şehrinin yasal statüsünü teyit etmesi, Filistin Devleti topraklarındaki İsrail işgaline son vermesi, Filistin halkının uluslararası korunma altına alınmasını sağlaması, Filistin Davası’na ilişkin aldığı tüm kararları uygulaması ve bu kararlara uyması istenmiştir. BM Güvenlik Konseyi’nin harekete geçememesi halinde, İİT üyesi ülkelerin bu ağır ihlali BM Genel Kurulu’nun 377 A sayılı ‘Barış İçin Birleşme Kararı’ çerçevesinde BM Genel Kurulu’na götürmeye hazır olduğu teyit edilmiştir.”
BM Genel Kurulu’nda evvelki gün sergilenen manzara, 1967’de işgal edilen Filistin topraklarını (Mescid-i Aksa’nın bulunduğu Doğu Kudüs dahil) kurtarmaya yönelik bir “377 A” inisiyatifinin başarı şansı konusunda ümit telkin ediyor.
***
YAHUDİ İTİKADINA GÖRE AMEL ETMEYE MECBUR MUYUZ?
İsrail’in BM temsilcisi, Kudüs’ün statüsüyle ilgili karar tasarısının görüşüldüğü Genel Kurul toplantısında, Kudüs’ün niçin İsrail’in başkenti olduğunu / olması gerektiğini (!) izah ederken “Kral David (Hazret-i Davud) bundan üç bin sene evvel Kudüs’ü Yahudi halkının başkenti ilan etmiştir”, “Tevrat’ta Kudüs’ten 660 kere bahsediliyor” gibi -sadece Yahudiler için bağlayıcı olan- dinî argümanlara dayandı.
Söz konusu oturumda İsrailli temsilciden sonra söz alan Venezuela, Pakistan, Endonezya, Güney Afrika, Çin, İran gibi ülkelerin temsilcileri, konuşmalarında bu meseleye hiç değinmediler; “Uluslararası hukuku Yahudi itikadına göre mi şekillendireceğiz? Müslümanlar, Hıristiyanlar, Hindular, dinsizler Yahudilerin inançlarına göre amel etmeye mecbur mu? Bu nasıl mantık? Skandal!” demediler.
Enteresan.
***
BOSNA-HERSEK’İN ÇEKİMSERLİĞİ
Bosna-Hersek, BM Genel Kurulu’ndaki Kudüs konulu oylamada çekimser kaldı. “Boşnak kardeşlerimiz bunu nasıl yapar?” diye soranlar var. Cevap: Bunu Boşnak kardeşlerimiz yapmadı.
Bir Boşnak devleti değil Bosna-Hersek. Boşnakların, Sırpların, Hırvatların ortak devleti. Üçlü bir başkanlık konseyi tarafından yönetiliyor. Bu konseyde bir Boşnak, bir Sırp, bir Hırvat var. Üçünün oy birliği olmadan karar alınamıyor. Uluslararası platformlarda tartışılan meselelerde üç tarafın ortak iradesi yok ise, Bosna-Hersek devletinin tavrı otomatikman “çekimser” oluyor.
Ya Sırp ya Hırvat tarafı -belki ikisi birden- taş koydu. Hiç şüphe yok ki Boşnakların kalpleri bizimle beraberdir ve onlara kalsaydı BM’deki o oylamada Bosna-Hersek kesinlikle Türkiye ve diğer İslam ülkeleriyle beraber hareket ederdi.
karargazete