Kur'an, İnsani Eğitim Merkezidir

Kur'an, İnsani Eğitim Merkezidir

Tahran üniversitesinde Cuma namazını kıldıran Düzenin Maslahatlarını Teşhis Konseyi Başkanı Ayetullah Haşimi Rafsancani...

Resul-i Ekrem (s.a.a), risaletinin devamında İslami düzende görev alacak kadroyu oluşturmak için Kurâni düşünce esasına dayalı insani güçleri terbiye etmiştir. İşte bu yüzden İslam düşmanları da Kurân ve namaz gibi iki asli terbiye mihverini saldırılarının hedefi haline getirmişlerdir.

İran Kurân Haber Ajansı İkna’nın verdiği habere göre bu hafta Tahran üniversitesinde Cuma namazını kıldıran Düzenin Maslahatlarını Teşhis Konseyi Başkanı Ayetullah Haşimi Rafsancani, Cuma namazının birinci hutbesini Kurân esasına dayalı düzenin oluşturulması konusuna ayırdı.

Rafsancani, ‘Resul-i Ekrem (s.a.a), risaletinin devamında İslami düzende görev alacak kadroyu oluşturmak için Kurâni düşünce esasına dayalı insani güçleri terbiye etmiştir. İşte bu yüzden İslam düşmanları da Kurân ve namaz gibi iki asli terbiye mihverini saldırılarının hedefi haline getirmişlerdir’ dedi.

Ayetullah Rafsancani sözlerine şöyle devam etti: Peygamber (s.a.a), Safa’da açık olarak Kureyş’in ileri gelenlerini İslam’a davet etti. Ancak müşrikler bu daveti ciddiye almadılar, peygamberin çağrısına karşı savaş başlattılar. Peygamberimizin (s.a.a) Kureyş kabilesinden olması hasebiyle dokunulmazlığı vardı. Fakat Bilal Habeşi gibi alt tabakadaki Müslümanlar büyük ölçüde işkencelere maruz kalıyorlardı. Bilal Habeşi’nin o günkü ‘Allahu Ekber’ feryadı, bizim İslam inkılâbında da en fazla dile getirilen şiar olmuştur. Bu feryat, küfrün temeline konulmuş dinamit gibiydi. Onları, sarsıyordu. Bu yüzden müşrikler ona Kabe’nin yanında şiddetle işkence ediyorlardı. Ama o, tüm bu işkencelere aldırmıyor, Allahu Ekber demeye devam ediyordu.

Ayetullah Rafsancani, İslam peygamberinin (s.a.a), Müslümanları ilahi mesajını daha rahat ulaştırabilecekleri ve yayılmasının daha kolay olabileceği Habeşe bölgesine hicret etmelerini emretmesine değindi ve ‘böylece peygamber (s.a.a) ilk Müslümanlara Mekke müşriklerinin baskılarından uzak bir ortamda İslam’ın güzelliklerini yaşama ve yaşatma ümidini verdi’ şeklinde konuştu.

Müslümanların Habeşe’ye vardıktan sonra da müşriklerin takibine maruz kaldıklarına işaret eden Rafsancani sözlerini şöyle sürdürdü: Habeşe kralı, Müslümanları ve müşrikleri ortak bir toplantıya çağırdı. Bu toplantıda Amr As Rabia ve Mekke büyükleri bir tarafta, Cafer ve peygamberimizin diğer sahabeleri de diğer tarafta Neccaşi’nin huzurunda oturdular. Neccaşi Müslümanların durumunu sorunca Cafer, peygamberin (s.a.a) şahsiyeti ve kurtuluş dolu mesajlarını tam bir içtenlikle beyan etti. Cafer, çok yerinde bir hareketle ve çekici bir ses tonuyla Meryem suresini okumaya başladı. O, Meryem suresini okuduğunda Neccaşi ve etrafındakilerin gözleri yaşardı. Kurân, onları derinden sarsmıştı. Ayetleri dinledikten sonra da Neccaşi dedi ki: Kurân’da olan bu ayetler bizim okuduğumuz İncil’de de var. Demek ki bunlar aynı nur kaynağından beslenmiştir. Neccaşi’nin bu sözü aynı zamanda müşriklere yönelik ağır bir mağlubiyetti.

‘Kafir olanlar, dediler ki: Şu Kurân’ı dinlemeyin ve okunurken gürültü edin, bağırıp çağırın da onun sesini bastırın. (Fussilet 26)’ ayetine de değinen Rafsancani, sözlerine şöyle devam etti: Mekke müşrikleri, Mekke halkına Kurân’ı dinlememelerini telkin ediyorlardı. Çünkü Kurân’ın açık ve hak olan ayetlerinden insanların etkilenerek Müslüman olmalarından korkuyorlardı.

Rafsancani, Müslümanların o günkü şartlarda elde ettikleri bu tarihi başarının, Kurân’ın bereketiyle gerçekleştiğini ifade etti ve ‘bugün biz de Kurân’ın bu eşsiz etkisi üzerinde düşünerek, Kurân öğretileri ile büyük başarılara ulaşabiliriz’ şeklinde konuştu.