İbrahim Karagül

İbrahim Karagül

Libya'yı işgal: Öfke Avrupa'yı vuracak!

İngiliz emperyal mirasının önemli merkezlerinden Chatham Hause'dan Rosemary Hollis, 2006 yılında Ortadoğu'da başlayıp bütün Avrupa'yı saran şaşırtıcı bir senaryo çizdi. Şaşırtıcı olduğu kadar bir tür dehşet senaryosuydu. Bu kuşakta başlayıp dünyayı sarsacağı düşünülen, yıllardır beklenen büyük dalganın habercisiydi sanki.

"Europa and Middle East-Sectarian War Zone" başlıklı ve "Çatışma yaklaşıyor" alt başlıklı yazıdaki senaryo şöyleydi:

"Avrupalılar için 20. yüzyılın sonları 2. Dünya Savaşı ile yakın zamanda çıkacak kimlik savaşının arasındaki dönem olacak. Bu savaş, bir zamanlar Osmanlı İmparatorluğu olan bölgeyi tamamıyla yutup Avrupa'ya yayılacak. Devletler veya süper güç blokları ya da imparatorluklar arası bir savaş olmayacak. Bir iç savaşa benzeyecek. Yaklaşan çatışma çerçevesinde ordular, kıtalar veya ülkeler arasındaki jeo-stratejik fay hatlarında mevzilenmeyecek, savaşanlar daha ziyade siviller, siyasetçiler, polisler olacak..."

"Kentler mahallelere, devletler internet ve örgütlü suç üzerinden başka yerlerdeki müttefiklerine bağlı etnik ve mezhepsel gruplara bölünecek. İhtilaflar kimlik üzerinden yaşanacak. Kaybedilenler hoşgörü ve toplumsal uyum olacak... Leeds, Kopenhag, Marsilya, Halepçe, El Halil, Kerkük ve İskenderiye varoşlarında çatışma belli zamanlarda kanlı bir hal alacak. Avrupa devletleri ayakta kalacak ama liberal demokrasi pahasına. Ortadoğu'da bazı devletler çözülecek ve savaşın başladığı nokta bu olacak...."

Böyle devam ediyor...

Söz konusu çalışmaya göre hoşgörü çağı sona ermişti. Paris'ten İskenderiye'ye uzanan kimlikler savaşı, 21. yüzyılın jeopolitik teorilerini yerle bir edecekti. Askeri stratejiler değişecek, merkez güçlerin varolan nüfuz alanları sorgulanacak, yeni aktörler ve güçler devreye girecekti.

En azından yukarıdaki cümlelerden benim okumam böyle oldu. İskenderiye'de insanlar gıda fiyatlarını protesto etmek için sokaklara çıktığında, "acaba sözü edilen dalga başladı mı" diye merakla izledim. Ama başlamamıştı. O zamanki öfke, bugünlerde bölgeyi ve dünyayı sarsan dalganın habercisiymiş. Şimdi görüyoruz bunu. Kimse bu gerçeği okuyamadı. Bölge liderleri ve devletleri ise hantallıkları, kitleleri küçümseyici kendilerini yüceltici tutumları yüzünden hiç anlayamadı.

Bu öngörüden hareketle, Tunus'ta başlayıp Mısır'ı vuran şimdi Libya'da iç savaşa dönüşmek üzere olan dalgayı proje olarak görmek de mümkün. Wikileaks belgelerinde, Basra Körfezi'nden ile Atlas Okyanusu'na uzanan kuşaktaki ayaklanmada Anglo-Amerikan derin çevrelerin stratejilerini aramak elbette mümkün. Böyle bir "el" olduğunu inkar etmek zor. Ama projenin ötesini düşünmek gerekiyor. Bugünlerde yaşananlar, merkez güçlerinin kontrolünün ötesine ulaşacak etkileri olacağına ve yönetilemeyeceğine inanıyorum.

Yirminci yüzyılın başından bu yana biriken stres, enerji patladı. Bu patlama, işte o güçlerin yüzyıllık nüfuz gücünü, denetim gücünü de sarsacak hatta silip süpürecek büyüklükte. Bölge kendi doğal haritasına, kendine, tarihine ve kimliğine yürüyor. "Kimlik savaşları" adı verilen dalganın Ortadoğu'yu aşan etkilerine kafa yormak yerinde olacak.

Sadece Arap kuşağında değil, Balkanlar'da da benzer bir hareketlenmenin görüldüğünü, yakın gelecekte başka bölgelerde de görülebileceğini fark etmek durumundayız.

Hal böyle iken, bu coğrafyanın sömürgeci efendilerinin dalgaya yatırım yapmalarını, varolan denetimlerini devam ettirme çabalarını, bölgenin kaynakları üzerinden yeni iktidar elitleri oluşturma projelerini derinden sorgulamak, başarısız olacağı ihtimalini göz önünde bulundurmak zorundayız.

Libya'nın enerji kaynaklarını güvenceye almak için Akdeniz'de savaş hazırlıkları yapılıyor. ABD savaş gemileri Akdeniz ve Kızıldeniz'de operasyona hazırlanıyor. Fransız ve İngiliz askeri birimleri de. Müdahale BM üzerinden mi, NATO üzerinden mi yapılacak tartışması, tahliyeler sonrası Libya'nın "insani müdahale" adı altında bir senaryoya kurban edileceği anlamına geliyor. Kaddafi gerekçesiyle alınan ambargo kararlarının benzerlerini bu bölgedeki işgallerden önce de görmüştük.

Başbakan Tayyip Erdoğan'ın "Ne işi var NATO'nun orada" tepkisini, genişleterek, "ne işi var ABD ve Avrupa'nın orada" şeklinde ortak bir tavra, karşı duruşa dönüştürmek zorundayız.

Eğer bu dalga, yeryüzünün bir çok bölgesine yayılacaksa, alışılagelmiş kurumları, yapıları dağıtacaksa, askeri ve siyasi stratejileri dönüştürecekse, bu işgal, müdahale senaryoları hiçbir işe yaramayacaktır. Müdahale, Kaddafi gibi otoritelere karşı yükselen öfkeden çok daha şiddetlisini başlatacak ve besleyecektir. O zaman ülke ülke, yepyeni bir dalga şekillenecek, belki de bu gerçek bir özgürlük, kurtuluş savaşına dönüşecektir.

Ama bugün, şimdi, kararlı bir şekilde yeni işgal dalgasına karşı topyekün mücadele etme vakti. Her ne gerekçeyle yapılırsa yapılsın...

 

yenişafak

Bu yazı toplam 1776 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar