Lübnanlı Sünni Alim'den Amerika, IŞİD ve Gazze Konulu Hutbe
Lübnan’ın önde gelen Sünni âlimlerinden Şeyh Mahir Hammud 12 Eylül 2014 tarihli Cuma hutbesinde ümmetin sürekli olarak aynı hatalara düşmesinden yakındı.
Lübnan’ın önde gelen Sünni âlimlerinden Şeyh Mahir Hammud 12 Eylül 2014 tarihli Cuma hutbesinde ümmetin sürekli olarak aynı hatalara düşmesinden yakındı. Amerika’nın bölgedeki menfaatlerine göre olayların şekil aldığına dikkat çeken Mahir Hammud’un hutbesi şöyle:
“Amerika Arap ve İslam dünyasına zihin engelli insan muamelesi yapıyor. Tüm Arap ve İslam dünyasını terörle mücadele ettiklerine ikna ediyorlar ve herkes bu mücadele mekanizmasıyla ittifaka varmak istiyor. Amerika’nın bölgemizdeki ve 3. Dünya ülkelerindeki kanlı tarihine rağmen hala bazıları Amerika’nın oyunlarına yenik düşebiliyor. Herkes biliyor ki, IŞİD ve benzeri gruplar Amerikan menşeli, Amerika tarafından finanse edilen, Amerika ve İsrail’in, ancak aklını örtmüş, sorgusuz kabullenen gruplar üzerinden gerçekleştirebileceği hedeflerini hayata geçiren gruplardır. Bu yüzden istihbaratın verimli çalışması sonucunda Amerika’nın bölgeyle ilgili çıkarları üzerinden böyle sorgusuz kabullenen hastalıklı zihinler üzerinde bir takım çalışmalar yapılıyor.
Daha çok yakın bir zamanda Saddam Hüseyin İran’a saldırmak üzere silahlandırıldı. Ancak kimse bu savaşın 8 yıl süreceğini kestirememişti. Plan değişti ve savaş uzadı. Peki, bu durumdan kim hoşnut oldu? İsrail’e karşıt olan iki ülke de harap oldu, Amerika’nın hedefleri gerçek oldu. İstihbarat Amerika ve İsrail’in hedeflerini yerine getirdi ve dedi ki: “İsrail’e karşı duran herkesi yok ederiz.” Sonra benzeri bir senaryoya Kuveyt’te de şahit olduk. Amaç Kuveyt’in kurtulması için Kuveyt tarafından finanse edilen uluslararası bir ittifakın kurulmasıydı. Önce yıktılar. Sonra da Amerika ve batının desteğiyle ülke yeniden imar edildi. Şimdi bir benzerine daha şahit oluyoruz. “Zulüm”le mücadele etmek, adalet ve özgürlüğü tesis etmek iddiasıyla çok sayıda silahlı asker yetiştiriliyor. Sonra da bunları kullanıyorlar.
Eskiden Arapların söylediği İslam’ın da desteklediği bir söz vardı: “Mümin bir delikten iki kere sokulmaz.” Biz defalarca aynı delikten sokulmadık mı? Biz Mümin miyiz? Amerika’nın ılımlı muhalefeti silahlandırması ne kadar trajikomik bir hadisedir… Ortada ılımlı bir muhalefet mi var? Ya da silahlandırıldıktan sonra gerçekten ılımlı mı kalacak? Hadi ılımlı kaldı diyelim, gerçekten IŞİD ve benzerlerine karşı mücadele mi edecek; yoksa sonu aşırı güçler tarafından tüm yönetici kadrosuna saldırı düzenlenen Ahrar Eş-Şam’a mı benzeyecek?
Neden hala bu insanlara inanıyorsunuz? Nasıl oluyor da ABD Dışişleri Bakanı Kerry, seçim konuşmaları esnasında Bush’un Amerikan halkına yalan söylediğini, Irak savaşını haklı gösterecek herhangi bir öldürücü silahın Irak’ta bulunmadığını söyleyebiliyor? Bizzat Kerry, Bush için yalancı diyor ve böylece Irak ve Suriye’nin yıkımı için yepyeni bir şeytan ittifakı kurmaya çalışıyor. Daha sonra da sırada Lübnan var.
Bir de bu yalancılardan birinin fotoğrafı Kabe’nin resmiyle birlikte sergilenerek bu savaşın mukaddes bir savaş olduğu hissiyatını uyandırmaya çalışıyorlar. İnsanlar da bu kimselerin bizim tarafımızdan olduğunu, böyle kutsal topraklarda olumsuzlukların yaşanamayacağını zannediyorlar. Böyle kimselerin ortaya çıkarılmaları gerekiyor.
“Kötü bir şey yaptıkları zaman “Babalarımızı onun üzerinde bulduk ve Allah onu bize emretti” dediler. Onlara şöyle söyle: “Allah kötülüğü emretmez. Allah’a bilmediklerinizi mi söylüyorsunuz?” (Araf:28)
Duruma bu şekilde yaklaşanlar var. Bu yüzden bu zararlı yöneticilerin ve beraberindeki sahte İslam davetçilerinin ortaya çıkarılmaları gerekiyor. Allah da biliyor ki, biz bu toprakları, bu dini Gazze’deki kahraman direnişçiler sayesinde hak ediyoruz. Onlar Allah’a verdikleri söze sadakat gösterdiler. Bu yüzden de Allah onlara zafer nasip etti. Ancak Mahmud Abbas bize bu zaferi fazla gördü ve “Direniş silahını teslim etmeden Gazze’yi yeniden inşa etmem” dedi. Neden ümmetin zaferi olan bu zafer bize çok görülüyor? Neden Beyrut’taki hatanın bir benzeri de Gazze’de yapılıyor?
Diğer yandan, Musa Ebu Merzuk’un “İsrail’le müzakere etmek şer’en haram değildir” sözüne katılmıyoruz. Tabi ki Musa Ebu Merzuk Allah Rasulü’nün Kureyş’ten gelen elçiyle beraber oturması ve aynı şekilde kendisinin de müşriklere elçi göndermesini göz önüne alıyor. Ancak bugün durum çok daha farklı… İsrail’le müzakere masasına oturmak İsrail denilen Siyonist oluşumu tanımak anlamına gelecektir. Böyle bir şey de çok büyük bir hata demektir. Ancak zaten ortada İsrail’le doğrudan müzakere yapılmayacağına dair siyasi bir karar olduğu için tartışmayı gerektiren bir mevzu olmadığını söyleyebiliriz.”
İslamiAnaliz