Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

maskaralık

Maskaralık deyince en büyük maskaralık, Gazze’de ateşkes imzalayıp, Cenine, Batı Şeria’ya saldırmak aslında. BM’nin gözetimindeki mülteci kampına yapılan saldırılar karşısında kimsenin sesi çıkmaması ve UCM kararlarına karşı birilerinin bu kararı veren yargıçları tehdit edebilmesi. Maskaralık, başkanlık töreninde İsrailli esirlerden söz edip, Gazze’li çocuklardan, yapılan soykırımdan söz etmemek. Maskaralık, LUCİFER‘in sözcülüğüne soyunan BioTerörist DSÖ Genel Direktörü Tedros’un utanmadan, hala ortalıkta dolaşarak laf ile aleme nizam vermeye kalkması. Şifacı rolüne bürünüp, çevreye mikrop saçması. Bu terörist utanmadan H5N1 virüsü konusunda küresel alarm yayınlayarak (Allah ona ve onunla birlikte hareket edenlere lanet etsin) : “Hayvanlarda H5N1 virüsü salgını bildirilen tüm ülkeleri, virüs örneklerini ve dizilerini DSÖ Küresel Grip Gözetim ve Müdahale Sistemi‘ne sağlamaya çağırıyoruz.” demesi. CoVID günlerindeki yalanlarını unutmadık. Yine “Tavşana kaç tazıya tut” oyunu oynuyorlar. Kırmızı ekip kendi ürettikleri mikrobu yayıyor, mavi ekip aşı, ilaç ambalajında 2. bir mikropla geliyor. Birileri ciddi bir şey yapmak istiyorsa, WEF başkanı, Bill Gates ve BİO TERÖR ELEMANInı tutuklamaları gerek.

Bazı yüzlere bakıyorsunuz, saç peruk, kaş yapma, kirpik de öyle, lensle gözünü renklendirmiş. Gözünün çevresi boyanmış, dudak silikonlu, burun havalarda, kulakları delik deşik. Tırnaklarını törpülemiş, sentetik tırnak taktırmış, Tırnak üzerine desenler çizilmiş. Vucudu döğmeli, kaşına burnuna Piercing taktırmış. Bunun için avuç dolusu paralar ödüyorlar. Sadece başı açıklar değil, başı örtülüler de müşteri bu işe. Makyaj’la kendilerini başka birine benzetiyorlar.

Yarın erişebilseler, bunlar bebek kanından üretilen bu kimyasal için kuyruğa girecek birileri var artık ülkemizde, diğer İslam ülkelerinde ve her yerde. Kimine göre zenginlerin “ölümsüzlük iksiri” olan Adrenochrome (Adrenokrom) Kanadalı Toronto şirketi tarafından 25 mg’ı 50 dolara satılıyor. Çin merkezli Fine Technologies laboratuvarları ise yüzde 98 saf Adrenokrom’un 25 mg’ı 129 dolara satıyor.

Yakında bize de gelir, şu kafaya giyilen, yüzünüzü bir başkasına benzeten ve gerçeğinden ayırt edilemeyen yüz maskesi. Artık kim kimdir, hatta kadın mı, erkek mi olduğu bile karıştırılabilir.

Zaten kimlik kartlarında artık biyolojik cinsiyet yazmıyor, “toplumsal cinsiyet kimliği” olarak GENDER yazıyor. Artık bu yapıda eş cinsel evlilikler mümkün. Eşlerden biri cinsiyet değişikliği yapsa, otomatikman eş cinsel evlilik gerçekleşmiş olacak. 2025’i Aile yılı ilan ediyoruz da, durum bu. İlaç, gıda, kozmetik, tekstil, moda ve spor sonucu zaten kısırlık almış başını gidiyor. Sperm kaybı ve hasarı çok büyük. Evliliğe teşvik kredi verilerek bu felaketin önüne geçemezsiniz.

İstanbul sözleşmesi, Lanzarote, UN WOMAN orada dururken, bu işler “dostlar alışverişte görsün” kabilinden işler olacaktır. Hala cinsiyet değiştirme ameliyatları devam ediyor. Yakında kadınlar hamile kaldıklarında test yaptırmadan hamilelik risk analiz puanına göre doğurup doğurmamaya karar verecekler. Eğer çocuğu aldırman gerek dediklerinde aldırmazsan, anne de, çocukta sigortalılık hakkından yararlanamayacak. Çünkü engelli bir çocuk doğurma riski var. Oysa o tahlilin yapılması zaten risksiz olan çocukta bile risk oluşturabiliyorken, bu şekilde hamile kalsa bile doğum engellenebilecek. Zaten bu gıda ve ilaç politikası ile sakat doğumlar patlayacak.

Şu Sezeryan’la doğum hikayesi zaten artık 2’den fazla çocuğa izin vermiyor. Çalışan anne 2 çocuk da istemiyor. Çalışan anne için annelik 2. Sırada ekstra, 1. Mesaisini sınırlandıran, kariyer yapmasına izin vermeyen bir şey. Zaten ev ve iş stresi altındaki, çocuğuna fazla zaman ayıramayan annenin stresi çocuklar için bir felaket sebebi, gündüz bakımevi, televizyon, bilgisayar derken çocuklar ailesiz bir ortamda büyüyor. Sonra bu çocuklar niye böyle!?

Kadın dernekleri, siyasilerle elele ailenin de gelecek nesillerin de köküne kibrit suyu döktüler. Kaş yapalım derken göz çıkarttılar. Bu durum tüm dünyada böyle. Batılaşma yolundaki İslam ülkelerinde, biraz sonradan görmüşlük, biraz aşağılık kompleksi ile durum çok daha vahim bir hal aldı. Uyuşturucu, kumar, toplumsal şiddet olaylarında bunu görebiliyorsunuz. Birileri algı operasyonları, bir takım mevzuat düzenlemeleri ile zevahiri kurtarmaya çalışıyor Aslında dede ve nine evden kovulurken, aynı zamanda çocukların din, dil, ahlak, gelenekleri de yerle bir edildi.

Dünya’nın geldiği noktada çocuk-bebek cinayetlerini görüyorsunuz. Bir anne 4 yaşındaki çocuğunu öldürüp cesedini çöpe atıyor, Narin olayını biliyorsunuz, Sıla bebeği de. Cinnet geçiren bir baba’nın ailesinden 6 kişi’yi öldürdükten sonra yeni cinayet için yoldayken yakalanması ile ilgili haberi de okumuşsunuz. Bir Hakime hanım’ın adliyede fuhuş ve uyuşturucu partisini de. Ve bu kadının dosyası masada bekletilirken, emekli oluyor, dosyası zaman aşımından kapatılmaya çalışılıyor diye haberler vardı. Şuyuu vukuundan beter hadiseler yaşanıyor. Bakın Laikliği eleştiren kimi Tarikatlar ve Şeyhler nasıl da düyevileşiverdiler / Sekülerleştiler. Ötekiler de dünyevi liderlerini İlahlaştırıp, ideolojilerini dinleştirdiler ve bunlar aynı Şeytan’ın sofrasında buluştular(!?). Bu işler böyledir. Kimileri bu şekilde kaçtığını zannettiği şeye doğru koşar aslında.

Dünyanın hali de daha iyi değil. PizzaGate, Epstein, Diddy skandallarını biliyorsunuz. LGBT’ci bir Papa, Oğlu ile birlikte Sex partileri’ne katılan bir başkan (Biden’den söz ediyorum, telefonunda babasının kasedleri var) Kamala desen Epstein’in asistanı gibi. Zelensky ise bir Zenne!?. Obama’nın ve Macron’un karılarının erkek olduğu söyleniyor. Akif’in dediği gibi: Medeniyet denilen “Maskara mahluk”u görün / Tükürün maskeli vijdanı’na asrın tükürün!?

Bakın, alkol, uyuşturucu, fuhuş, kumar bunların hepsi birbirini takip eder. Uluslararası sistem bunlara hizmet ediyor. Siyaset, Bürokrasi, Media, Sermaye, hepsi bunlarla birlikte hakeret ediyor. Bunların “Aydın” dedikleri, “Aydınlanma” dedikleri Lucifer’in aydınlığı (!?) değil mi? İşte “ıslah edicileriz” diye ortaya çıkıp dünyayı fesada veren “bozguncular” bunların ta kendileri.

Moda” böyle bir şey değil mi, yoksa yırtık pantolunu kim giydirebilir bunlara. “modernizm” böyle bir şey, “Post Modernizm” de. “Modern dünya” böyle bir dünya. Onların “Norm”u bu, Eğitim’le, üretim’le, insan ve dünyayı belli ölçülere bağlamak, Stad-ART’lartırmak için kendi kurallarını “Normal” olarak kabul ettirmek için her yolu denediler ve sonunda başardılar. Hatta, uluslararası sözleşmeleri, “ulusal yasalar”ın önüne geçirdiler. NORM HUKUK diye bir tanım getirdiler. Yasa dışı alan için de ayrıca normlar getirdiler. Bunları “AHLAK” yerine ikame etmeye çalıştıkları ETİK ve MORAL kurallar oluşturdular. Bu şekilde DİN, AHLAK ve GELENEK’in alanını daralttılar. Hatta bunları “VİJDANİ ve FELSEFİ” ya da FOLKLORİK davranış kurallarına indirgediler. Din Vijdan’ı sezgi ve duyguya indirgerken Akıl ve politika’yı, bilim’i, yasa’yı ve teknoloji’yi yücelttiler. İdeoloji ise akışkan, değişken, tartışmalı ve çeşitlilik içeren bir alana dönüştürüldü. Şimdi bunları Yapay Zeka+Yapay bilinçle çeşitlilik alanından çıkartıp TEKEL haline getirmeye çalışıyorlar. Maskaralık yapmayı çocuksu bir davranış formuna dönüştüren lobi, bunu “eğlendirici, güldürücü, hoş, sevimli” bir şey gibi göstermeye çalışıyor. Oysa bu tanım aynı zamanda “onursuzlık, soytarılık yapma / Soytarı, Rezil” bir durumu tanımlamak içinde kullanılır. Bugün bu Rezalet, “Asrilik” (Çağdaşlık) olarak pazarlanıyor! Bu piyasada her şey “Pazar malı”dır. Her şey arz-talep dengesine göre fiyatlandırılır. Sahi “Bir vicdanın, bilemem, kaçtır hava parası?” Bu bir de yargıda karar vericilere sormak gerek. (…) 1947’de Necip Fazıl, bugün bin beterini yaşadığımız durumu o gün şu mısraları ile aktarıyordu bize: (…) Cemiyet, ah cemiyet, yok edilen ruhiyle; / Ve cemiyet, cemiyet, yok eden güruhiyle. (…) – İnanmıyorum, bana öğretilen tarihe! / Sebep ne, mezardansa bu hayatı tercihe? – Üç katlı ahşap evin her katı ayrı âlem! / Üst kat: Elinde tesbih, ağlıyor babaannem, – Orta kat: (Mavs) oynayan annem ve âşıkları, / Alt kat: Kız kardeşimin (Tamtam) da çığlıkları. – Bir kurtlu peynir gibi, ortasından kestiğim; / Buyrun ve maktaından seyredin, işte evim! – Bu ne hazin ağaçtır, bütün ufkumu tutmuş! / Kökü iffet, dalları taklit, meyvesi fuhuş.. (…) – Zamanı kokutanlar mürteci diyor bana; / Yükseldik sanıyorlar, alçaldıkça tabana. (…) Yeni çirkine mahkûm, eskisi güzellerin; /Allah kuluna hâkim, kulları heykellerin!”

Sahi, Modern toplum kadar Putperest bir toplum geldi mi dünyaya dünden bugüne.. Herşey bir puta dönüştü. Mekke müşrikleri, Tanrılarını put ediniyorlardı. Modern dünyada, Hristiyan peygamberlerini Put edindiler. Yahudiler Allah’a oğul nisbet etmekle kalmayıp, kendileri Tanrıları’nın ilkesine dahil edip, İnsanlığa karşı İlah’lık ve Rab’lik iddiasında bulundular. Müslümanların haline bakar mısınız, din adamlarını ve devlet adamlarını İlah ve Rab edin diler. Para, kadın, makam her şey puta dönüştürüldü.

Herkesin bir çok İDOL’leri, yani PUTÇUK’ları var, la Yüs’el, eleştirilemez, mutlak! Liderler, örgütler, Şeyh’ler, Sanatçı’lar, sporcu’lar, futbol takımları, insanların kendi ırkları, kültürleri, İkonları hepsi birer puta dönüştü. Allah (cc)’tan başka, Sorgulanamaz, değiştirilemez, mutlak olan ne varsa o PUT’dur. Asım’ın Nesli şiirlerde kaldı sanırım. Yeni bir nesil için önce “İnni küntü minezzalimin” dememiz, sonra üzerimizdeki haramlarda sıyrılmamız ve onları, mal, para, makam, rütbe o her ne ise sahiplerine iade etmemiz ve sonra da tevbe etmemiz gerek. Hades’ten ve Necaset’ten taharet olmadan tevbe olmaz. Şimdi TEVBE zamanıdır. İnatçı Lucifer’in açtığı yoldan, onun aydınlattığı ve gösterdiği yönde kibirle ve kararlılıklara yürüyenlerin varacakları yer Cehennemin dibidir. Ve son pişmanlık fayda vermez. Bir an gelir, gözleri var görmez, kulakları var duymaz, kalpleri var hissetmez olurlar. Artık onlar için çok geç kalınmıştır. Kişiler ve topluluklar için de bu böyledir. Hadi, en azından bizim onlardan olmadığımızın isbatı olsun diye, onlara LA / HAYIR diyelim ve “İçimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden bizi helak etme Allah’ım” diye dua edelim. Selam ve dua ile.

mirathaber

Bu yazı toplam 187 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar