Medeniyetler İttifakı ile Obama'nın hedefleri örtüşüyor
Türkiye'nin ev sahipliğindeki BM Medeniyetler İttifakı'nın İkinci Forumu bugün İstanbul'da başlıyor. Medeniyetler İttifakı Yüksek Temsilcisi Jorge Sampaio, forum öncesinde Zaman'ın sorularını cevapladı.
Medeniyetler İttifakı'nın kurucularının planlarını düşündüğünüzde bugün ne kadar yol alınmış?
Düşünülen plandan da iyi bir durumdayız. 2006'da Yüksek Seviye Grup Raporu'nu hazırladık. 2007 Nisan'ında Yüksek Temsilci atandı. Bugün sadece iki yıl sonra üye sayımızı 40'tan 101'e çıkardık. İttifak kazandı ve bu, masaya konulması gereken bir şey.
Harekete geçeceğimiz dört alan var. Eğitim, Gençlik, Medya ve Göç. Bu forumda bütün üye ülkelerin kendilerini geliştirdiğini göreceksiniz. Eğer Madrid'de yapılan ilk forumda ülkelerin verdikleri taahhütlere ve bugün geldikleri noktaya bakarsanız, başarıyı göreceksiniz. Ayrıca, burada da yeni taahhütler duyacaksınız ve çalışma toplantılarının arttığını göreceksiniz.
Üyelerimizin sayısı ve yaptığımız faaliyetler artıyor ama hâlâ gideceğimiz çok yol var. İttifak, kültürel çeşitlilik, kültürel diyalog, kültürler arası ve dinler arası diyalog meselelerini bir günde çözemez. Diyalog ve İttifak bir süreç. Şu anda şunu söyleyebiliriz: İttifak, ülkelerin ve uluslararası örgütlerin ilgisini çekiyor.
Medeniyetler İttifakı güzel bir fikir gibi gözüküyor ancak gerçek bir değişim getirebilecek mi?
Yapmak zorundayız. Her zaman bunun diğer ilginç kültürel girişimler gibi olmaması gerektiğini düşündüm. Bu, BM seviyesinde politik bir girişim. İttifak iki tarz yaklaşıma sahip. İlk olarak o küresel bir organizasyon. Her yere uygun. Bir çeşit tepeden tabana doğru ama tabandan yukarıya doğru da bir yaklaşıma ihtiyacımız var. Kent diplomasisiyle ilgilenmek zorundayız. Tabii ki bu zorlu bir iş.
Eğer devletler İttifak'ta başarılı olmak istemezse, İttifak başarılı olamaz. Bu sebeple bir buçuk yıl önce devletlerden kültürel farklılıklarını korumaları için ulusal planlarını sunmalarını istedim. Şu anda hazırlığını yapmış birkaç ülke var. İspanya ve Türkiye. Son aldığım habere göre benim ülkem Portekiz de ulusal planını tamamlamış ve birkaç hafta içinde sunacak.
Diğer bir şey İttifak ile uluslararası örgütler arasındaki bağlantı. Birkaç organizasyonla anlaşma yaptık. Forum sırasında diğer anlayış memorandumlarını açıklayacağız. Sonunda 13 memorandum olacak. Bu memorandumlar Arap Ligi, Avrupa Konseyi ve AB Komisyonu gibi kurumları kapsayacak.
İttifak'ın ülkelerin ilgisini çektiğini söylediniz ama bütün ülkeler ilgili değil. Örnek olarak Amerikalılar. Obama'nın forum yapılırken Türkiye'ye gelmesi Amerika'nın İttifak ile ilgili politika değişikliğine yönelik bir şey söylüyor mu?
Tek söyleyebileceğim şu ana kadar bildiğim. Gelecek günler ve aylarda ne olacağını bilmiyorum. Bu, yeni Amerikan yönetimine bağlı. Başından beri Medeniyetler İttifakı politikasının ne olduğunu açıklamaya çalıştım. Yeni yönetimin ilk iki ayında ABD'nin bazı pozisyonları önemli derecede yenilendi. Birçok dosyaya sahipler. Açılmış, yeniden açılan ve farklı perspektiften görülen dosyalara sahipler. Umarın bu mesele de (Medeniyetler İttifakı) bunlardan biri olur. İttifak'ın işleyişine ilişkin bazı yanlış anlamalar kalkabilir. ABD, İttifak tarafından memnuniyetle karşılanır.
Obama İttifak için geliyor olabilir mi, diyorsunuz?
Ankara'ya ikili görüşmeler için geliyor. Eğer İttifak için geldiğini bilseydim bile, size söylemezdim. Ama kayıtlara geçmesi için söylüyorum ki ABD, İttifak tarafından memnuniyetle karşılanır. Yeni Amerikan yönetimi büyük umutlarla geldi. Bu açık. Obama'nın hedefleriyle İttifak'ın hedefleri örtüşüyor. Umarın sonunda ABD ile İttifak arasındaki bu benzerlik, hiçbir yanlış anlaşılmaya meydan vermeden, ABD ve İttifak'ın hedeflerine ulaşmasını sağlayacak. ABD, İttifak'ta oynayacak büyük bir role sahip.
Sayın Başkan, ulusal planlardan devletlerin İttifak içinde başarılı olmasını garanti eden unsurlar olarak söz ettiniz. İttifak, bu planların tamamlanma derecesini kontrol etme mekanizmasına ya da stratejisine sahip mi?
Her üye ülkeden bize odak noktası vermelerini istedik. Odak noktası ulusal planın koordinatörü ve kontakt kuracağımız kişi. Oluşturduğumuz tek şey üye ülkelerin odak noktalarının buluşması. Forumun bitmesinin ertesi sabahı odak noktalarıyla bir araya geleceğiz ve nerede olduğumuzu ve ne yapabileceğimizi tartışacağız. Ulusal planın nasıl uygulanması gerektiğine dair hiçbir altyapı vermeyeceğiz. Her ülkenin kendi deneyimleri, kendi yaklaşımları, kendi ihtiyaçları ve kendi gereksinimleri var. Ulusal planlar ulusal plandır. Portekiz'in ulusal planının ne olduğunu bile bilmiyorum. Bu, hükümetin sorumluluğu.
Kent diplomasisinden, önem arz eden bir aşağıdan yukarıya yaklaşım olarak bahsettiniz. Bu yaklaşım Birlik için neden bu kadar önemli?
Kent diplomasisi benim için eski bir kavram. Bir süre Lizbon Belediye başkanlığı görevini yerine getirdim. Tam sizin Başbakan'ınızın İstanbul Belediye başkanı olduğu sırada. Birbirimizi o zamandan beri tanırız. 1990'ların başlarıydı. Kentler üzerine uluslararası bir toplantıda tanışmıştık. Günümüzde, çeşitliliğin, kentlerin çok önemli bir parçası olduğunu ve bu çeşitlilikle nasıl baş edileceği noktasında belediyelerin çok önemli rolü olduğunu düşünüyorum. Kamu alanında dinin yaşanması konusunda sıkıntılar var, eğitim ve öğretim alanında sıkıntılar var, barınma sorunları var, sağlık hizmetlerinden faydalanabilme sorunları var... Sonuç olarak bir milyon veya daha fazla insanın yaşadığı bir kentten bahsettiğinizde söz konusu olan, bir ülke büyüklüğündeki bir kent. Kendinize şu soruyu sorun: Kentler Filistinlilerin ve İsraillilerin halk bazında karşı karşıya gelmesini sağlayabilir mi? Bu, daha önceden başka şehirler tarafından yapıldı, yani ileride de yapılabilir. Bir kent; tecrübesiyle, işlediği ve sakınılması gereken hatalarla, alınan derslerle bir diğerine yardımcı olabilir. Kent diplomasisi tam olarak, bu tecrübe alışverişinin kent düzeyindeki hali. Paralel diplomasinin bir başka yolu. Ülkemin cumhurbaşbaşkanı olduktan sonra gerçekleştirdiğim yurt dışı gezilerine kent temsilcilerini hep yanımda götürdüm. Çünkü emsâllerini ve onlarla birlikte yapabilecekleri işleri her zaman bulabilirler.
İttifak'taki insanların fanatiklik, çatışma ve diyalogdan çok genel bahsetmesi ve özel bir vakaya değinmek gerektiğinde de sadece İsrail-Filistin meselesini gündeme getirmeleri bir hayli ilginç. 2006 yılı Üst Düzey Grubu Raporu bu çatışmaya özel bir bölüm ayırmıştı. Neden?
Bugünkü fikrime göre, bahsettiğiniz çatışma, diğer çatışmalara nüfuz edecek boyutta bir öneme sahip değil. Bu ihtilafla çok yakından ilgileniyoruz. Şu sıralar, 'Güven Tazele ve Köprüleri Yeniden Kur'un şemsiyesi altında, Filistinliler ile İsrailliler arasında iki halk olarak karşılıklı iletişimin nasıl kurulabileceğine dair bir proje üzerinde çalışıyoruz. Ancak zihnimizi meşgul eden ihtilafın bu olduğunu düşünmek hata olacaktır. 2006 yılı raporunun ana bölümlerinden biriydi. Ancak başka yerlerde olup biten de bizim alanımıza giriyor. Örneğin Hollanda'da Fitne filmi ortaya çıktığında, alevlerin çok büyümemesini teminen insanları sakinleştirebileceğimizi gördük.
Bunu sormamın sebebi, İttifak'ın Batılı bir proje olarak gözükmesi. İslam, Hıristiyanlık ve Yahudilik, Batılı dinler. Bunlarla ilişkili her ihtilaf, diyalog ya da örgütlenme de ister istemez Batılı. Budizm'e yer yok mu? Doğu'ya doğru gitmek için bir şeyler yapıyor musunuz?
Bölgesel forumlar üzerinde çalışıyoruz. İttifak'ın ilk bölgesel forumu 2007 Ekim'inde, bölge ülkelerinin katılımıyla Yeni Zelanda'da yapıldı. Amaç, İttifak'ın ilkeleriyle o bölgede neler yapılabileceğini anlamaktı. Bir konuda çok haklısınız ve ben de o meseleden kaygılıyım: İttifak tamamen Arap-İsrail ihtilafının tahakkümünde olmamalı. Ortada bir ihtilaf var, hem de, başkalarını da etkileyen çok ciddi bir ihtilaf. Ama faaliyet alanımız çok daha geniş olmalı. Farklı inançlara ve özellikle de kültürel çeşitliliğe sahip farklı ülkelere ulaşmalıyız. Malezya Başbakanı'nın Madrid'deki ilk Forum'a gelerek konuşmasından çok memnun oldum. Yarın Kazak bakanlarla görüşeceğim. Gördüğünüz gibi, büyüyoruz. Ama sadece on kişi olduğumuzu unutmayın. Birleşmiş Milletler ya da UNESCO değiliz. Diğerleri de katılmalı.
Ortak destekçi olmak dışında, Türkiye'nin İttifak'taki rolü nedir?
Ben, Türkiye'nin AB'ye üyeliğine samimiyetle inanan biriyim. Benim cumhurbaşkanlığımdan bu yana ülkem de aynı görüşte. Türkiye'nin AB'ye girmesine taraftarız. Çünkü, pek çok sebepten dolayı, Türkiye'nin gelecekte oynayacağı rolün çok önemli olduğu kanaatindeyiz. Türkiye'deki hoşgörü kültürünü, köprü kurma kapasitesini ve diğer noktaları tekrar etmeyeceğim. Stratejik konumunu bir tarafa bırakın, Türkiye, üzerinde düşünmeyi, nasıl yapılabileceğini anlamaya çalışmayı gerektiren çok önemli bir siyasi tecrübe ve siyasal örgütlenme modeli sunuyor. Bu, benim yorum getiremeyeceğim bir iç mesele. Ama burada olup biten, Avrupa açısından önem taşıyor.
Bu noktada, Türkiye'nin ortak destekçi olarak katılımı çok önemli. Bu girişimin, iki yıl evvel hayal edilemeyecek bir noktada büyümesi de bu sebepten. İki yılın çok kısa bir zaman dilimi olmasından değil ama kültürel diyalog, kültürel farklılığa sahip insanları bir araya getirmek gibi amaçların ekonomik ve siyasal kriz döneminde kulağa imkansız gelmesinden.
Düşünülen plandan da iyi bir durumdayız. 2006'da Yüksek Seviye Grup Raporu'nu hazırladık. 2007 Nisan'ında Yüksek Temsilci atandı. Bugün sadece iki yıl sonra üye sayımızı 40'tan 101'e çıkardık. İttifak kazandı ve bu, masaya konulması gereken bir şey.
Harekete geçeceğimiz dört alan var. Eğitim, Gençlik, Medya ve Göç. Bu forumda bütün üye ülkelerin kendilerini geliştirdiğini göreceksiniz. Eğer Madrid'de yapılan ilk forumda ülkelerin verdikleri taahhütlere ve bugün geldikleri noktaya bakarsanız, başarıyı göreceksiniz. Ayrıca, burada da yeni taahhütler duyacaksınız ve çalışma toplantılarının arttığını göreceksiniz.
Üyelerimizin sayısı ve yaptığımız faaliyetler artıyor ama hâlâ gideceğimiz çok yol var. İttifak, kültürel çeşitlilik, kültürel diyalog, kültürler arası ve dinler arası diyalog meselelerini bir günde çözemez. Diyalog ve İttifak bir süreç. Şu anda şunu söyleyebiliriz: İttifak, ülkelerin ve uluslararası örgütlerin ilgisini çekiyor.
Medeniyetler İttifakı güzel bir fikir gibi gözüküyor ancak gerçek bir değişim getirebilecek mi?
Yapmak zorundayız. Her zaman bunun diğer ilginç kültürel girişimler gibi olmaması gerektiğini düşündüm. Bu, BM seviyesinde politik bir girişim. İttifak iki tarz yaklaşıma sahip. İlk olarak o küresel bir organizasyon. Her yere uygun. Bir çeşit tepeden tabana doğru ama tabandan yukarıya doğru da bir yaklaşıma ihtiyacımız var. Kent diplomasisiyle ilgilenmek zorundayız. Tabii ki bu zorlu bir iş.
Eğer devletler İttifak'ta başarılı olmak istemezse, İttifak başarılı olamaz. Bu sebeple bir buçuk yıl önce devletlerden kültürel farklılıklarını korumaları için ulusal planlarını sunmalarını istedim. Şu anda hazırlığını yapmış birkaç ülke var. İspanya ve Türkiye. Son aldığım habere göre benim ülkem Portekiz de ulusal planını tamamlamış ve birkaç hafta içinde sunacak.
Diğer bir şey İttifak ile uluslararası örgütler arasındaki bağlantı. Birkaç organizasyonla anlaşma yaptık. Forum sırasında diğer anlayış memorandumlarını açıklayacağız. Sonunda 13 memorandum olacak. Bu memorandumlar Arap Ligi, Avrupa Konseyi ve AB Komisyonu gibi kurumları kapsayacak.
İttifak'ın ülkelerin ilgisini çektiğini söylediniz ama bütün ülkeler ilgili değil. Örnek olarak Amerikalılar. Obama'nın forum yapılırken Türkiye'ye gelmesi Amerika'nın İttifak ile ilgili politika değişikliğine yönelik bir şey söylüyor mu?
Tek söyleyebileceğim şu ana kadar bildiğim. Gelecek günler ve aylarda ne olacağını bilmiyorum. Bu, yeni Amerikan yönetimine bağlı. Başından beri Medeniyetler İttifakı politikasının ne olduğunu açıklamaya çalıştım. Yeni yönetimin ilk iki ayında ABD'nin bazı pozisyonları önemli derecede yenilendi. Birçok dosyaya sahipler. Açılmış, yeniden açılan ve farklı perspektiften görülen dosyalara sahipler. Umarın bu mesele de (Medeniyetler İttifakı) bunlardan biri olur. İttifak'ın işleyişine ilişkin bazı yanlış anlamalar kalkabilir. ABD, İttifak tarafından memnuniyetle karşılanır.
Obama İttifak için geliyor olabilir mi, diyorsunuz?
Ankara'ya ikili görüşmeler için geliyor. Eğer İttifak için geldiğini bilseydim bile, size söylemezdim. Ama kayıtlara geçmesi için söylüyorum ki ABD, İttifak tarafından memnuniyetle karşılanır. Yeni Amerikan yönetimi büyük umutlarla geldi. Bu açık. Obama'nın hedefleriyle İttifak'ın hedefleri örtüşüyor. Umarın sonunda ABD ile İttifak arasındaki bu benzerlik, hiçbir yanlış anlaşılmaya meydan vermeden, ABD ve İttifak'ın hedeflerine ulaşmasını sağlayacak. ABD, İttifak'ta oynayacak büyük bir role sahip.
Sayın Başkan, ulusal planlardan devletlerin İttifak içinde başarılı olmasını garanti eden unsurlar olarak söz ettiniz. İttifak, bu planların tamamlanma derecesini kontrol etme mekanizmasına ya da stratejisine sahip mi?
Her üye ülkeden bize odak noktası vermelerini istedik. Odak noktası ulusal planın koordinatörü ve kontakt kuracağımız kişi. Oluşturduğumuz tek şey üye ülkelerin odak noktalarının buluşması. Forumun bitmesinin ertesi sabahı odak noktalarıyla bir araya geleceğiz ve nerede olduğumuzu ve ne yapabileceğimizi tartışacağız. Ulusal planın nasıl uygulanması gerektiğine dair hiçbir altyapı vermeyeceğiz. Her ülkenin kendi deneyimleri, kendi yaklaşımları, kendi ihtiyaçları ve kendi gereksinimleri var. Ulusal planlar ulusal plandır. Portekiz'in ulusal planının ne olduğunu bile bilmiyorum. Bu, hükümetin sorumluluğu.
Kent diplomasisinden, önem arz eden bir aşağıdan yukarıya yaklaşım olarak bahsettiniz. Bu yaklaşım Birlik için neden bu kadar önemli?
Kent diplomasisi benim için eski bir kavram. Bir süre Lizbon Belediye başkanlığı görevini yerine getirdim. Tam sizin Başbakan'ınızın İstanbul Belediye başkanı olduğu sırada. Birbirimizi o zamandan beri tanırız. 1990'ların başlarıydı. Kentler üzerine uluslararası bir toplantıda tanışmıştık. Günümüzde, çeşitliliğin, kentlerin çok önemli bir parçası olduğunu ve bu çeşitlilikle nasıl baş edileceği noktasında belediyelerin çok önemli rolü olduğunu düşünüyorum. Kamu alanında dinin yaşanması konusunda sıkıntılar var, eğitim ve öğretim alanında sıkıntılar var, barınma sorunları var, sağlık hizmetlerinden faydalanabilme sorunları var... Sonuç olarak bir milyon veya daha fazla insanın yaşadığı bir kentten bahsettiğinizde söz konusu olan, bir ülke büyüklüğündeki bir kent. Kendinize şu soruyu sorun: Kentler Filistinlilerin ve İsraillilerin halk bazında karşı karşıya gelmesini sağlayabilir mi? Bu, daha önceden başka şehirler tarafından yapıldı, yani ileride de yapılabilir. Bir kent; tecrübesiyle, işlediği ve sakınılması gereken hatalarla, alınan derslerle bir diğerine yardımcı olabilir. Kent diplomasisi tam olarak, bu tecrübe alışverişinin kent düzeyindeki hali. Paralel diplomasinin bir başka yolu. Ülkemin cumhurbaşbaşkanı olduktan sonra gerçekleştirdiğim yurt dışı gezilerine kent temsilcilerini hep yanımda götürdüm. Çünkü emsâllerini ve onlarla birlikte yapabilecekleri işleri her zaman bulabilirler.
İttifak'taki insanların fanatiklik, çatışma ve diyalogdan çok genel bahsetmesi ve özel bir vakaya değinmek gerektiğinde de sadece İsrail-Filistin meselesini gündeme getirmeleri bir hayli ilginç. 2006 yılı Üst Düzey Grubu Raporu bu çatışmaya özel bir bölüm ayırmıştı. Neden?
Bugünkü fikrime göre, bahsettiğiniz çatışma, diğer çatışmalara nüfuz edecek boyutta bir öneme sahip değil. Bu ihtilafla çok yakından ilgileniyoruz. Şu sıralar, 'Güven Tazele ve Köprüleri Yeniden Kur'un şemsiyesi altında, Filistinliler ile İsrailliler arasında iki halk olarak karşılıklı iletişimin nasıl kurulabileceğine dair bir proje üzerinde çalışıyoruz. Ancak zihnimizi meşgul eden ihtilafın bu olduğunu düşünmek hata olacaktır. 2006 yılı raporunun ana bölümlerinden biriydi. Ancak başka yerlerde olup biten de bizim alanımıza giriyor. Örneğin Hollanda'da Fitne filmi ortaya çıktığında, alevlerin çok büyümemesini teminen insanları sakinleştirebileceğimizi gördük.
Bunu sormamın sebebi, İttifak'ın Batılı bir proje olarak gözükmesi. İslam, Hıristiyanlık ve Yahudilik, Batılı dinler. Bunlarla ilişkili her ihtilaf, diyalog ya da örgütlenme de ister istemez Batılı. Budizm'e yer yok mu? Doğu'ya doğru gitmek için bir şeyler yapıyor musunuz?
Bölgesel forumlar üzerinde çalışıyoruz. İttifak'ın ilk bölgesel forumu 2007 Ekim'inde, bölge ülkelerinin katılımıyla Yeni Zelanda'da yapıldı. Amaç, İttifak'ın ilkeleriyle o bölgede neler yapılabileceğini anlamaktı. Bir konuda çok haklısınız ve ben de o meseleden kaygılıyım: İttifak tamamen Arap-İsrail ihtilafının tahakkümünde olmamalı. Ortada bir ihtilaf var, hem de, başkalarını da etkileyen çok ciddi bir ihtilaf. Ama faaliyet alanımız çok daha geniş olmalı. Farklı inançlara ve özellikle de kültürel çeşitliliğe sahip farklı ülkelere ulaşmalıyız. Malezya Başbakanı'nın Madrid'deki ilk Forum'a gelerek konuşmasından çok memnun oldum. Yarın Kazak bakanlarla görüşeceğim. Gördüğünüz gibi, büyüyoruz. Ama sadece on kişi olduğumuzu unutmayın. Birleşmiş Milletler ya da UNESCO değiliz. Diğerleri de katılmalı.
Ortak destekçi olmak dışında, Türkiye'nin İttifak'taki rolü nedir?
Ben, Türkiye'nin AB'ye üyeliğine samimiyetle inanan biriyim. Benim cumhurbaşkanlığımdan bu yana ülkem de aynı görüşte. Türkiye'nin AB'ye girmesine taraftarız. Çünkü, pek çok sebepten dolayı, Türkiye'nin gelecekte oynayacağı rolün çok önemli olduğu kanaatindeyiz. Türkiye'deki hoşgörü kültürünü, köprü kurma kapasitesini ve diğer noktaları tekrar etmeyeceğim. Stratejik konumunu bir tarafa bırakın, Türkiye, üzerinde düşünmeyi, nasıl yapılabileceğini anlamaya çalışmayı gerektiren çok önemli bir siyasi tecrübe ve siyasal örgütlenme modeli sunuyor. Bu, benim yorum getiremeyeceğim bir iç mesele. Ama burada olup biten, Avrupa açısından önem taşıyor.
Bu noktada, Türkiye'nin ortak destekçi olarak katılımı çok önemli. Bu girişimin, iki yıl evvel hayal edilemeyecek bir noktada büyümesi de bu sebepten. İki yılın çok kısa bir zaman dilimi olmasından değil ama kültürel diyalog, kültürel farklılığa sahip insanları bir araya getirmek gibi amaçların ekonomik ve siyasal kriz döneminde kulağa imkansız gelmesinden.