Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Media kimin köpeği?

Derin Gerçekler

26.08.2019 tarihli Yeni Akit'te, bu başlıkla, aşağıda özetlediğim yazı yayınlanmıştı. Aradan 3 yıl geçmiş. 29 Mart 2020’de o yazımdan 7 ay sonra The Economist’in kapağında “Everything’s Under Control. Big Government, Liberty and the Virus” yani “Her şey kontrol altında. Hükümet, Özgürlük ve Virüs” yazan sayısı yayınlandı. Ben olsam hem o adama, hem de köpeğine at gözlüğü takardım. Zaten ağızlarına maske takılmış. Bu resme bakınca, köpeğin sahibinin kim olduğundan çok, o ipi başkasının elinde olan adamın kimin köpeği olduğu sorusu geliyor insanın aklına.
"Köpekliğin alemi yok. Ne demek istediğim çok açık değil mi, bakınız bugünkü Türkiye mediası." diyerek bitirdiğim yazımı bugün özetleyerek, ekleme ve çıkartmalarla tekrar bilgininize sunmak istiyorum.
Romanya Profesyonel Gazeteciler Birliği Genel Sekreteri Benine Neagoe geçtiğimiz günlerde Dünya Basın Özgürlüğü münasebeti ile yaptığı bir açıklamada, "Demokrasinin 'BEKÇİ KÖPEĞİ' olarak tanımlanan medianın adeta 'SOKAK KÖPEĞİ'ne dönüştüğünü" ileri sürdü.


Media kimine göre yasama, yürütme, yargıdan sonra '4. Kuvvet', kimine göre parayı verenin düdüğü çaldığı 'sahibinin sesi' bir yayın organıdır.
Kimine göre media TASMALI KÖPEK'tir. Tasmasını çıkarmadığınız sürece sorun yok... Ama ona o tasmayı takan ele dikkat etmek gerek. O tasmayı çıkaracak el de aynı el'dir ve o zaman o tasmalı köpek, sahibine değil, sahibinin hedef gösterdiği kişiye saldıracaktır.
İngiltere'de Basın Konseyine halk, "Dişsiz Bekçi Köpeği" adını vermiş... Isıramaz. "Havlayıp dursun" demeye getiriyorlar.. Eğer bir tehdit varsa, köpeğin sahibi, kendisi gerekeni yapacaktır. Çünkü söz konusu siyasi ya da ekonomik yarar, bir köpeğin insafına ya da dikkatine bırakılamaz... Onun görevi tehdit kaynağını uyarmak ve tehdidin hedefini uyandırmaktır.
(...)
Kimileri için media köpeklerinin görevi "eşik bekçiliği" imiş. Bunlardan beklenen dezenformasyonlara karşı caydırıcılık, sorgulama, süzme... Biri basın yoluyla sizin üzerinize gelmeye kalkarsa, sizin de bir basınınız olmuş oluyor. Ya da hakkınızdaki yalan - yanlış iddialara karşı, kendinizi savunabiliyor ya da karşı tarafa siz de aynı şekilde cevap verme imkanına sahip olmuş oluyorsunuz.. Yani karşınızdakilere, "benim de elim armut toplamıyor" demiş oluyorsunuz... Ceket altından silah gösterir gibi medianızı gösteriyorsunuz..
Bir de "Laptod jurnalism" dedikleri "kucak köpeği / süs köpeği" mediası vardır. Tüyleri ondüleli, parfüm kokulu, kucakta dolaşan, cici giysileri olan sosyete mediası gibi bir şey. Sahibine övgüler düzen, onun gücünü ve zenginliğini teşhir eden "Meddah Media". Bunların genleri ile oynanmıştır... Cinsiyetleri de tam belli değildir... "Saldırı köpekleri" ayrı bir kategori. Bunları afyonlayabilirsiniz. Brifingleyebilir, eklemlenebilir. Yemleyebilir, besleyebilir, itlaf edebilirsiniz... Bunların kimilerinin elinde, her türlü dosya ve kaset olabilir ama kendileri hakkında da efendilerinin elinde her türlü kaset ve dosya bulunur... Onun için efendilerine pek dişleri geçmez...
"Köpek köpeği ısırmaz" diye bir söz vardır. Aç köpeklerin arasına yağlı bir kemik parçası at bakalım, ısırıyorlar mı, ısırmıyorlar mı? Kimileri kendileri köpek besler, kimileri kiralar. Köpek her zaman köpekliğini yapar... "Media tetikçiliği" diye bir şey var... Media'yı "Truva atı" olarak görenler, kullananlar var. Kimi için media trampen tahtasıdır, kimi için "topyekûn savaş" için bir "Amiral Gemisi", kimi için "Saldırı Üssü", kimi için "kalkan", kimi için "caydırıcı bir silah"...
Köpekler mahalleyi sahiplenir gibi görünse de, zaman olur mahalleliye de saldırır... Köpeklerin arz-ı ihlas ettikleri kendilerine yal ve kemik veren efendileridir... Ve köpekler sürü halinde dolaştıkları zaman genelde daha tehlikeli olurlar... Bazen efendilerine de saldırırlar...
Bizim geleneğimizde "haberci", "güvercin"dir. Ya da "hüd hüd kuşu", "posta beygiri" vardır. "Posta güvercin"i vardır... Her ikisi de saldırgan bir kimlik ifade etmez... "köpeklik" çatışmayı ifade eder aslında..
Basın kendi kendini kutsar kutsamasına da, öyle kamu yararı filan işin kandırmacası. Tek bir kamu yararı vardır, o ulusun, kendi lider, örgüt, ideoloji ve siyasi düşüncenin, inancının hakim olmasından geçer. Ötekiler ya cahildir ya da hain... Basın özgür de başkaları özgür değil mi? Özgürlük, başkalarının hak ve hürriyetlerine yönelik açık ve yakın bir tehdit oluşturmayı, onların itibarına yönelik düşmanca tavırları meşrulaştırabilir mi? Mafya’nın da, yabancı ülkelerin 6. Kol faaliyetleri için örgütledikleri medialar ve STK'ları da olabilir... Media bu anlamda meşruiyet için bir iksir ya da büyülü bir sözcük mü? Tamam elbette medianın genişletilmiş özgürlük ve artırılmış tazammun yükümlülüğü olacaktır. Ama bütün bunlar bir meşruiyet zemininde söz konusu olacaktır.
''Köpekliğin alemi yok!'' Ne demek istediğim çok açık değil mi, bakınız bugünkü Türkiye mediası. Media’nın “4. Kuvvet” olarak "demokrasinin bekçi köpeği" olduğunu söylüyorlar ya, kimin köpeği oldukları belli değil mi!
Bu yazımla, ne anlatmaya mı çalıştım, ne demek istediğim çok açık değil mi, bakınız bugünkü dünya mediası ve bizim medianın hali pür melaline.! Traj ve Ratinglerinin ne seviyede olduğunu görmüyor musunuz. Açıkladıkları rakamlar seçim sonuç tahminleri gibi! Yerlisi, ulusalı, bir çoğu haberlerini reklam veren’e göre ayarlıyor ama bu piyasada da para aklama işleri yapılır. Media aklar da kara da çalar, fonksiyoneldir bu konuda.
Media köpekleri’nin burnu iyi koku alır. Nasıl köpek balıklarının burnu kan konusunu iyi alırsa, bunlar da parayı kokusundan tanırlar.
Köpeğinizi aç bırakmayın, bakımını yapın, kudurursa, size de saldırır. Bir de havlamasını bilmeyen köpek, sürüye kurt çağırır. Bir de çok fazla sokağa salarsanız, o köpek, itlerle dolaşmaya başlar. Bilginiz olsun istedim.
“Parayı verenin çaldığı düdük” olmamalı media. “Media tetikçiliği” son bulmalı. Media modern işgal ordularının “Truva atı” olmamalı. Time’in kapağındaki fotoğrafı hatırlayın. İnsanları köpek yerine koyan, herkesi “köpek gibi aşılamaktan” söz edenleri iyi tanıyın.
Media, Hakk'ın ve halkın, gören gözü, işiten kulağı, haykıran sesi olmalı. Yaşadığı zamana ve mekana adil bir şekilde şahitlik etmeli. Yoksa vay onlara! Bir de madem köpek besliyorsunuz, herkes köpeğine sahip çıksın! Bir de evlerinin kapısına “Dikkat köpek var!” diye yazsınlar da bilelim.
Selam ve dua ile.

Bu yazı toplam 468 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar