Medyada Son Balon

Medyada Son Balon

Perihan Mağden'in keyifli üslubuyla Altaylı'yı yere sokan analizi..

Perihan Mağden/Radikal

Medyada son balon

Dağlıca'da; 3 aylık mı, 2 aylık mı, 45 günlük mü (orası da bilinmiyor: sorgulanamaz!) neyse artık, eğitimle, sınıra yakın bir karakolu 'bizim için' savunmaya yolladığımız 8 oğlan çocuğunu esir aldı ya PKK!

Ve fakat Milli (Kadınlık) Gururumuz incinmesin diye, bu mevzu yorganlandı. Bahsetmeyelim sakın o çocuklardan; onları unutalım gitsin!
PKK bir 'gönlübolluk' yapıp tam da Yıldırım Türker'in dediği üzre 'alçaklık stratejisiyle' kaçırdığı bu çocukları iade edinceye kadar, biz aman hiçbir şey yapmayalım! Arabulucular bulup, o 8 kuzuyu hayata/aramıza/memleketlerine kavuşturmaya filan çalışmayalım. Zaten Yıldırım'ın yazısının üstüne virgül, fazla olur: Girin, okuyun internette; insanın iliklerine nüfuz eden Arafta Bıraktığımız Çocuklar konulu yazısını.

İşte bu denli 'nazik'/bu kadar insanın içine işleyen/aileleri per-ü perişan eden konuda 1 Medya Balonu patlatılıverdi Fatih Altaylı tarafından.
Önce yazmakta olduğu Uyduruk Sitede (Faltaylı'yı bünyesine 'uygun' bulan her kurum öyle algılanmaya mahkûmdur) uçurdu balonu: 'Kaçırılan Askerler Serbest!' diye. Sonra da hızını alamayıp Kanal Bir'in haberlerine damlamış. Ki cumbur cambur atıp tutsun. Jjjjtlatarak.

Zira 'Yalanella Doldol Dolanella' alanlarında ciddi 1 Fren Sorunu var: Atmaya başladı mı, atmanın şehvetinden durunamıyor. Attıkça atıyor, penaltı kurtarışı da yapamıyor. Hani TMSF tarafından Genel Ağbilik'ten kovulduğunda "Ergun Babahan vesaireyi kovmasınlar diye çaktım istifamı" palavralarını, elde viski bardağı, gözler yaşşş içinde 'izleyenlere' satmıştı da yazı konusu etmiştik vaktiyle.

Ama bu kadar hassas/can yakıcı/ruh sıkıcı bir mevzuda dahi, 'bugüne dek kendisini hiç yalancı çıkarmayan bir kaynağa' dayanarak sallaması- O denli İzansız 1 Palavracı ki ayrıca kendisi, ben şimdi çocuklar ondan/membaından habersiz salıverilirlerse "Demedim mi! Deme-demedim mi!" yapar ortalıkta diye- düşünmedim dahi değil. (Mesela Uzanlar'ı BU yakalatmıştı!)

İçişleri Bakanı Beşir Atalay'a soruyorlar Faltaylı Balonu'ndan sonra "Pazarlık söz konusu mu?" diye. "HAYIR!" karşılığını veriyor. Pazarlık/mazarlık yok yani. Çocukları unutalım gitsin!
Keşke Les Palavros Faltaylı (ve Kaynağı) haklı çıksaydı yani! Ama BU ADAM'ın yalanlarına kimse DUR LAN! demeyecek mi??

Nazlı Ilıcak'ı 'uğursuz' olduğu için Sabah'a köşeci yapmadığını (sanki O seçiyordu/seçebiliyordu Sabah'taki köşecileri) saçıklamasının akabinde, ama ancak O Zaman, yazdığı yazıda Ilıcak: "Hatta İstanbul Bölge Başkanlığı'na bağlı olarak görev yapan 'Siyah' kod adlı MİT ajanı olduğunu bile ileri sürüldü," demekte. (Yeşil'e karşı(n) Siyah-what imajinasyon! bu arada.)
"Mehmet Eymür'e göre 'cehaletle cüretin birleştiği kompleksli biri' alıntısını bizlere çok görmemekte Ilıcak, ayrıca. Sabah'ta kalemlediği tek 'iyi' yazısında.

Mehmet Eymür'ün sitesinde Faltaylı'nın MİT kimliğinin teşhir edildiği de rivayetlenmişti birkaç yıl önce.
Bu 'değerli' mensupla röportajlamaya doyamayan Yeni Harman Kişisi ise "Perihan Mağden'in bir sorusu var," (haydi sor! sor!) diye MİT mevzuunu sordu ona geçen sayısında.
Benim 'sorumu' sorabilmesi için benimle konuşup görüşüyor olması gereken (ve tabii ki hayatta yüzünü görmeyeceğim kişilerin başında gelen) bu Yeni Harman Karakteri "Yok yaaa. Eski KGB ajanıydım essah," tarzı bi cevap alıyor F'Altaylı'dan. Böyle de şakacı 1 şahsiyetimiz yani. Kendisi.
Hakikatlere göz atmak gerekir ise: Eski KGB, NAH! ajanı yapardı onu. Böylesine boşboğaz, böylesine izansız atan/kanaviçeleyemeyip eline yüzüne habire bulaştıran 1 Altaylı'nın ben ARTIK MİT tarafından DAHİ 'kullanılabilir materyal' telakki edilebileceğini, zannetmiyorum.

Hatta berisinde patlayan son 'balonu', 'güvenilir kaynağının' sırf onun kredibilitesini iyice sarsmak, onu sarakaya alıp medyada tamamiyle afişe etmek için uçurmuş olabileceği kanaatini dahi, taşıyorum.
Elbette İLK ve TEK değildir. MİT'in bir sürü elemanı gazetecidir/köşecidir. Özel Harp'te 'gönüllü' NE KADAR ZEMBİLLE köşecimiz, muhabirimiz olduğu da ortada. 'Genelkurmay'ın Evlatları' diyebileceğim M.G.K. Bültencileri de.
Ama bu Yitik Adam hâlâ ahkâm kesiyor. Hâlâ hiç bi şey olmamış gibi yapıyor. Yapabiliyor. Cırcır da carcarlıyor.
Başbakan'ın 'hediyesi' olan Cancan mı Cincin mi Cincon mu, o kediyi dahi 'boğdurttu' hikâye anlatımında Doyumsuz Harman'a. 2 kedi dövüşürken'e a! düşüp boğulu boğuluvermişler. Yok deve! (Pardon kedi!) Şimdi 'yenisini' almışlar. Dolgusal Aile.

BUNU hâlâ birtakım post'lara düşünebilenler var ise Bu Piyasa'da- 'Dünya kötü Medya dölü' vari feylezofik saçmalıklarla sineye çekip/genel ağbilemeyi tasavvur edebilenler kalmış ise- BU ŞAHSİYET MİT'ten bile kanımca 'tasfiye' filan edilmişken, 'Kullanırım ben bunu daha silahçı olarak dere tepe' diyenler var olabiliyorlarsa-
Helâl olsun!
Zaten nane naneyi bostan'da bulur.
Bkn: ne kadar kibarım. Revize ettim 'gül' gibi tabiri. Siz zariflikten aman taviz vermeyin diye.