Merak etmeyin, Suriye'de halk rejimden daha antisiyonist

Suriye, Ağustos 2006.

Siyonistlere bir karış toprak vermediği için dünya Müslümanlarının ve bilhassa Arap kardeşlerimizin gönlünde taht kuran Sultan Abdülhamid'in ismiyle anılan çarşıda Lübnan Hizbullahı'nın bayrakları ve Seyyid Hasan Nasrallah'ın posterlerinden geçilmiyor.

Hamidiye Çarşısı, bütün Şam, bütün Suriye, Lübnan'daki muazzam İslami direnişin cereyanına kapılmış.

Cemal Abdunnasır'ın, Hafız Esed'in, Muammer Kaddafi'nin, Saddam Hüseyin'in kırıp geçirdiği hayaller, Seyyid Nasrallah sayesinde yeniden kuruluyor.

Yeniden "zafer" diyor, yeniden "Kudüs" diyor insanlar.

Suriye devlet televizyonu her gün "taviz kültüründen direniş kültürüne, teslimiyet kültüründen direniş kültürüne, yenilgi kültüründen direniş kültürüne" dair sohbet programları, açık oturumlar yayınlıyor.

Suriye'nin belli başlı alimleri, entelektüelleri, siyasetçileri, sanatçıları bu programlarda adeta resm-i geçit yaparak Lübnan'daki İslami direnişe ve onun kahraman lideri Nasrallah'a selam çakıyor.

Program aralarında cihad marşları, Hizbullah haberleri...

"Uydu anteni çıktı çıkalı Suriye televizyonunu seyretmezdik" diye anlatıyor Halepli Hasan; "Şimdi, Hizbullah'ın hatırı için, El-Cezire ve El-Menar'ın yanı sıra Suriye televizyonunu da heyecanla seyrediyoruz."

Heyecan, heyecan, heyecan...

Cihad heyecanı, zafer heyecanı, kardeşlik heyecanı...

Kardeşlik!

"İşte Sünni-Şii bir olduk" diyor Halepli Hüseyin; sevinçten ağlayacak neredeyse.

Heyecanla anlatıyor: "Halep'te çoğunluk Sünni'dir. Güney Lübnan'dan 8 bin mülteci ağırlıyoruz, çoğu Şii. Hepsinin de başımızın üstünde yeri var. Halkımız onları hoş tutmak için canla başla çalışıyor, kamyon kamyon yardım malzemesi taşıyor kamplara. Onlarla kucaklaşırken, Suriye halkı olarak kendi kendimizle de kucaklaşmış oluyoruz. Aramızdaki ayrılıklar-gayrılıklar bitiyor elhamdülillah. Irak başımızı yere eğdirmişti. Oradaki Şii-Sünni savaşı bizim de huzurumuzu kaçırmıştı. Ciğerimiz yanıyordu. Şeyh Nasrallah sayesinde İslam kardeşliği ihya oldu. Bugün hepimiz İsrail'e kök söktüren mücahitlerle iftihar ediyoruz. Kimse mezhepleri konuşmuyor, herkes küfrün azgınlığına karşı İslami direnişi konuşuyor. Bu direniş hepimizin başını göğe erdirdi."

***

Yukarıdaki Suriye resmini, halk devriminin başarılı olması halinde Suriye'de mezhepçiliğin ve de İsrailciliğin hüküm süreceğini ileri süren zevata ithaf ediyorum!

2006'da "Vur Hizbullah vur, Telaviv'i vur!" diye haykıran Suriyeliler ile bugün "Kahrolsun diktatörlük" diye haykıran Suriyeliler aynı Suriyelilerdir (Bugün bu sloganı atanların çoğu Sünni ise, dün o sloganı atanların çoğu da Sünni idi.)

Devrim konusundaki menfi tutumu ortaya çıkıncaya kadar Lübnan Hizbullah'ıyla hiçbir dertleri olmayan, "Şii'dir, tu kakadır" filan demeyip onu sahiplenen, onunla iftihar eden Suriyelileri mezhepçilik ve hele hele İsrailcilik ile suçlamak akla ziyandır.

Sağda-solda bazı marjinal gruplar haddi aşarak mezhep ayrımcılığı yapabilirler, sürgündeki muhalifler arasında emperyalistlere iltifat eden bir-iki bedhah da bulunabilir; fakat devrim hareketinde öne çıkan alimlerin, aydınların, grupların, örgütlerin beyanat ve beyannamelerinde bu suçlamaları haklı gösterebilecek bir tek cümle, bir tek satır bile yok.

***

Kimsenin şüphesi olmasın ki Suriye'de halkın İsrail aleyhtarlığı rejimin İsrail aleyhtarlığından daha şiddetli, üstelik mevcut şartlara değil samimi duygulara dayanıyor.

Halk devriminin biçimlendireceği yeni bir Suriye'nin İsrail'e şimdikinden çok daha büyük bir rahatszılık vereceği muhakkak.

Nitekim Suriye Cumhurbaşkanı Beşşar Esed'in kuzeni ve sırdaşı Rami Mahluf, Amerikan New York Times gazetesine verdiği beyanatta, "İsrail'in istikrarı Suriye'nin istikrarına bağlıdır" dedi; Kaddafi'nin de yaptığı gibi, emperyalistlere, 'Biz burada dengeyi koruyoruz, dengenin bozulmasını istemiyorsanız bize sahip çıkmanız gerekir' mesajını verdi.

Yeri gelmişke soralım: Suriyeli devrimcileri 'Antisiyonist rejime karşı ayaklanarak Siyonistlerin ekmeğine yağ sürüyorsunuz' diye suçlayan arkadaşlar, Rami Mahluf'un –dolayısıyla Beşşar Esed'in- bu lafına ne diyorlar acaba?

SURİYE İÇİN SES VER!

Suriye Halkıyla Dayanışma Platformu'nun "Suriye İçin Ses Ver!" başlıklı duyurusu:

20 Mayıs 2011 Cuma günü Suriye halkı ile dayanışma için KİLİS-ÖNCÜPINAR sınır kapısında basın açıklaması için tüm sivil toplum kuruluşları ve duyarlı insanları davet ediyoruz.

Sabah saat 10'da Gaziantep'te Kilis çıkışı Burç kavşağından hareket edilecektir.

İrtibat için telefon numarası: 0505 3717705 (İdris Tekin)


yenişafak

Bu yazı toplam 1637 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar