Ahmet Taşgetiren

Ahmet Taşgetiren

Millet İttifakı ve cemaatler

Diyelim ki “Millet İttifakı” seçimi kazandı ve iktidara geldi.

Acaba “din politikası” ne olacak?

Din politikası deyince çok farklı başlıklar akla gelir.

-Diyanet’in statüsü.

-Din eğitimi. İmam hatipler, kuran kursları, din kültürü ve ahlak bilgisi dersleri, değerler eğitimi.

-Camilerde vaazların çerçevesi.

-Cemaatler - Tarikatlar - Din eksenli örgütlenmeler

Bunların her birinin çok önemli başlıklar olduğunu sanırım Türkiye üzerine değerlendirmeler yapan hiç kimse gözardı edemez.

Siyasetin gündemi de bunlardan soyutlanamaz.

Bu başlıklardan cemaat ve tarikatları seçmek istiyorum bugün.

Nasıl hareket edecek Millet İttifakı paydaşları bu konuda?

İki husus sanırım önemlidir:

1-Cemaat ve tarikatlar bir Türkiye gerçeğidir.

2-Cemaat -tarikat alanında bizzat Diyanet’in de gündemine aldığı problemler vardır. Hatta tarikat ve cemaatlerin bile problemli bulduğu yapılar bulunuyor.

Birinci husus bu gerçekliğe karşı nasıl davranılacağı sorusunu gündeme getirir. İkinci husus da problemli durumlarda hangi yaklaşımın rasyonel olacağı sorusunu.

Problemli durum zaman zaman “Kayıt dışı din” değerlendirmesi biçiminde ortaya konmuştur. Bundan, devletin kayıt içinde din olgusunu kabul ettiğini de anlıyoruz. Evet Türkiye Cumhuriyeti din gerçeğini Diyanet müessesesi ile kapsama alanı içine almıştır. Bu resmi din alanıdır. Cemaatler - Tarikatlar ise resmi din alanı dışındaki, ama her şeye rağmen var olmuş yapılardır.

Bugüne kadarki uygulamada muhafazakar iktidarlar genelde bu yapılara karşı müsamahakar davranmış, açık güvenlik sorunu olmadığı ya da kendileriyle açık - örtülü çatışmaya girmedikleri sürece müdahalede bulunmaktan kaçınmışlardır. Bu yapıların özellikle Ak Parti ve daha özelde Tayyip Erdğan’a yönelik sempatiden desteğe uzanan bir tavır sergilediği, iktidarın da onlarla nerede ise iç içe bir ilişki içinde bulunduğu gerçektir.

Ben şahsen cemaat ve tarikatların bir anlamda sivil yapıları gereği siyasetle bu ölçüde iç içe geçmelerini hep eleştirdim. Bunun dini siyasallaştırma gibi bir sonuç doğuracağını, bunun da farklı siyasi eğilimdeki insanların din ile ilişkisini yaralayacağını yazdım. Ama bu, durumu değiştirmedi. Siyasi tansiyonun yükseldiği şu süreçte Tarikat - Cemaat alanlarından muhalefete yönelik açık suçlamalar -dışlamalar geliyor.

Soruyu tekrar sormanın zamanıdır:

-Ne yapacak Millet İttifakı yarın ve o günün bugünkü dili ne olmalı?

Millet İttifakını oluşturan kimi siyaset insanının veya medya aktörlerinin Mustafa Kemal Atatürk’ün bilinen sözünden hareketle “Tarikatsız - Cemaatsiz bir Türkiye” tasavvurunu seslendirdikleri görülüyor.

Bundan ne anlamalı Türkiye?

Ak Partiyi ya Cumhur İttifakını gönderirken cemaat ve tarikat yapılarının da tasfiye edileceğini mi anlamalı?

Bu reel bir tasavvur mudur?

Böyle bir süreç başlamayacaksa, başlaması mümkün değilse, böyle bir operasyon ülkede yeni bir cadı avı başlatmak anlamına gelecekse ve zaten bundan sonuç almak da mümkün değilse bugünden bir “dil düzeltmesi”ne gitmek gerekmez mi?

Millet İttifakı “din politikası”nı ertelemiş gözüküyor. Ama bir yandan da onun kimi ipuçları yansıyor.

Diyelim deprem bölgesinde çalışan tarikat - cemaat yapılarına tepki biçiminde. Tepkisellik bu boyuta kadar uzanacak mı diye sormak geliyor içimden. Bence herkes içine bir baksın ve din gibi çok temel bir müesseseyi nereye yerleştireceğini düşünsün.

Bu yazı toplam 347 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar